Cumhurbaşkanlığı seçim sonucunun en çok tartışıldığı cephe kuşkusuz muhalefet cephesi. Özellikle de CHP.
CHP’de Muharrem İnce ve Emine Ülker Tarhan başta olmak üzere bazı kimi isimler, seçim sonuçlarını başarısız bulup, Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nu istifaya davet ederek, olağanüstü kurultay çağrısında bulundular.
İstifaya davet edenler istifa etse
CHP ve MHP’nin çatı adayı Ekmeleddin İhsanoğlu, ne yazık ki 30 Mart’ta iki partinin aldığı oy oranından çok daha az alarak hedeflenen başarının altında kaldı.
Kuşkusuz Genel Başkan olarak Kılıçdaroğlu’nun bu başarısızlıkta sorumluluğu vardır. Ancak Kılıçdaroğlu’nun esas başarısızlığı; CHP’nin yenilenme sürecine ideolojik olarak karşı çıkan ve bugün kendisini istifaya davet eden bazı isimleri partinin küçülmemesi adına ısrarla partide tutmadaki ısrarıdır.
Partinin ağırda olsa yenilenmesine ideolojik olarak karşı duranları partide tutma, onların da parti de kalması “aşılmaz” bir sorun olarak orta yerde bir durmaktadır.
Aday doğru strateji yanlış
Elbette CHP açısından, seçim sonucu başarısızlıktır. CHP’nin başarısızlığı İhsanoğlu’nu aday göstermesi “isim/kişi”den çok izlenilen “strateji”dedir. Buradaki stratejik hata, ilk turda ortak/çatı adayıyla seçime katılımdır. İlk turda her parti kendi adayını gösterse ve olası ikinci tur için partiler gösterdikleri aday üzerinde anlaşmış olsaydı sonuç belki farklı olabilirdi. Bu strateji, parti tabanlarının sandığa gitmesini sağlayabilirdi.
Parti yetkili organlarının çatı adayı stratejisini benimsedikleri anda İhsanoğlu, doğru tercihlerden birisidir.
Bu noktada İhsanoğlu özelinde yapılacak içsel eleştiri seçim stratejisi olabilir. Dışsal değişken olarak da, CHP ve MHP’nin seçmenlerini yeterince ikna edememesi, başarısızlığın nedenidir. Burada sorumlu seçmen değil aday ve partilerdir.
CHP ve MHP’nin tabanlarını ikna etme konusunda başarısız olması, tabanların adaya duyduğu tepki, partilerinin kendilerini ikna edememesi kadar önemli bir etki de, kuşkusuz kamuoyu araştırmaları ile yapılan algı operasyonudur. Erdoğan’ı yüzde 56-58 bandında gösteren bu araştırmalar ikna olmamış seçmeni daha da demotive etmiştir. Ama bu, CHP ve MHP’nin bu konudaki başarısızlığını ortadan kaldırmaz.
Kılıçdaroğlu’nun İhsanoğlu tercihi
CHP özelindeki tartışmada esas odak nokta, muhafazakâr bir kimlik olarak İhsanoğlu tercihidir. Nitekim Kılıçdaroğlu’nu istifaya davet edenlerin de dikkat çektiği nokta budur.
Kılıçdaroğlu’na tepki gösterenlerin ıskaladıkları nokta, bu tercih ile kendi duruşları arasındaki ideolojik farklılaşmanın kendisidir.
Kılıçdaroğlu’nun İhsanoğlu tercihinin anlamı CHP’nin yenilenme sürecinin devamıdır.
Bugün Kılıçdaroğlu’na tepki verenler, hala “Eski CHP” refleksleri ile ulusalcı çizgide duranlardır.
Kılıçdaroğlu’nun esas başarısızlığı
Oysa Kılıçdaroğlu, İhsanoğlu tercihi ile CHP’yi farklı toplumsal kesimlere açmak, parti hakkında var olan önyargıları kırmak ve partiyi yenilenme sürecini sürdürmektir. Bu tercih, CHP’yi klasik tabanı dışında farklı toplumsal kesimlerle buluşturma konusunda süreklilik izleyen bir stratejinin devamıdır.
O yüzden, İhsanoğlu tercihi hem doğru hem de anlamlıdır.
Kılıçdaroğlu’nun bu süreçte ikinci büyük eksikliği vardır.
Bu eksiklik ve bu anlamda başarısızlık, bu yavaş/ağır yenilenme sürecine eşlik edecek bir mutfak çalışması yani ideolojik ve kadro yenilenmesinin olmamasıdır.
CHP’ye Demirtaş dersleri
CHP ve Kılıçdaroğlu’nun bu ideolojik yenilenmenin önemi ve başarılı bir örnek olarak Selahattin Demirtaş ve HDP’nin cumhurbaşkanlığı adaylık süreci orta yerde durmaktadır.
30-40 yıllık Öcalan ve Kandil baskısına ve önyargısına rağmen Selahattin Demirtaş, söylemleriyle, diliyle, ideolojik duruşuyla sol/sosyal demokrat bir partinin tüm özelliklerini taşımaktadır. Nitekim bunu oya da tahvil etmeyi başarmıştır.
Bu başarı, toplumun bu söylem, dil ve ideolojik yenilenmeyi satın alabileceğini göstermiştir.
Sonuçta CHP ve Kılıçdaroğlu, kendisine yönelik çağrılarla birlikte ciddi bir yol tercihle karşı karşıyadır.
Bu tercihi şu ana kadar olduğu gibi dengeci, kimseyi kırmama ve kaybetmeme uğruna zamanın gerisinde kalan yavaşlamış bir değişim ile yola devam ederek kullanabilir. Ya da girdiği değişim ve yenilenme sürecini daha hızlı, daha kararlı ve daha sert biçimde devam ettirerek kullanabilir.
İlk tercih var olan halin devamı, ikincisi ise partide ciddi bir kabuk değişimi demektir.
Yenilenme imkani olarak kurultay
Parti kulislerinde Kılıçdaroğlu’nun olağanüstü kurultay restininin, yetkili kurullarda görüşüldükten sonra görülebileceği ifade ediliyor.
Belki de olağanüstü kurultay, partideki ideolojik ayrılığın ve partinin daha sola, sosyal demokrat bir söylem, dil, ideoloji ile farklı toplumsal kesimlere açılımının daha güçlü biçimde devamı olarak tecelli edebilir.
@murataksoy