24 Eylül 2014

AK Parti'nin 'resmi din' dayatma girişimi

AK Parti’nin siyaseten kendi kültürel ve siyasal kimliğini inşası ve partiyi buna göre dönüştürmesi; parti ile sınırlı kalmadı

İki olayı birlikte okuyalım.

1.Önceki gün Bakanlar Kurulu'ndan çıkan karar ile 9 sınıftan itibaren serbest bırakılan başörtüsü dün Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı’nın açıklamasıyla sınır 9. sınıftan 5. sınıfa indi.

2. Geçtiğimiz hafta AİHM, Alevi ailelerin başvurusu üzerine zorunlu “Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi” dersinin kaldırılması talebini haklı bulup, Türkiye'nin bu konuda anayasa değişikliği yapmasını istedi.

Bu iki gelişme ilginç biçimde birbirini tamamlar niteliktedir.

Nasıl?

Toplumsal mühendislik aracı olarak eğitim

Türkiye son yıllarda her alanda olduğu gibi eğitim alanında da belli bir dönüşüm yaşıyor.

AK Parti’nin siyaseten kendi kültürel ve siyasal kimliğini inşası ve partiyi buna göre dönüştürmesi; parti ile sınırlı kalmadı. AK Parti hükümeti, elde ettiği siyasal meşruiyet ile devlet aygıtlarını da kullanarak kamusal alanı kendi kültürel kimliğine göre dönüştürme yoluna girdi.

Toplumsal mühendislik projesi olan bu dönüşüm, toplumsal çoğulculuğu veri alan, toplumsal farklılıkların kamusal alanda birlikte yaşamasını başlangıç noktası olarak kabul eden bir nitelikte değil aksine kendi kültürel ve siyasal kimliğini “biricik ve doğru” varsayıp, tüm toplumu buna göre şekillendirmeyi amaçlıyor.

Eğitim, bu alanların belki de en belirgin olanı. Özellikle de ilk ve ortaöğretim.

Bu alanda sadece son yıllarda değil 2007 yılından itibaren bir anlamda “yap-boz”a dönüşen sistem arayışı, esas olarak, demografik verilere, toplumsal gelişmeye, taleplere, ekonomik ihtiyaçlara göre değil iktidarın hedeflediği toplumsal tahayyüle “en uygun” modeli bulmaya ve sistemi de buna uygun hale getirmeyi hedefledi.

4+4+4’den İmam Hatip’e

4+4+4 sistemi ile tepe noktasına ulaşan bu dönüşüm diyebilirsiniz, orta öğretimde genel liselerin kapatılarak, Anadolu, Meslek ve İmam Hatip Okulları’na dönüşmesi izledi. Sınav sistemi de buna göre değişti. Bu dönüşün de toplumsal, ekonomik talep ve ihtiyaçlardan çok iktidarın toplum tasavvuruna göre şekillendi.

Yapılan bu değişiklik ile İmam Hatip Okulları’nın de facto olarak zorunlu hale gelmiş oldu.

Bu süreç bize eğitimin, AK Parti'nin toplumsal mühendislik projesindeki en önemli ideolojik aracı olduğunu gösterdi.

Eğitimin paydaşları kimler?

İktidarın eğitimde, içerik, kalite gibi niteliksel tartışmalar, toplumda var olan çoğulculuğu korumak ve geliştirmek yerine herkesi homojenize etme, kendine benzetme kaygısının siyasal tercihleri bunlardır.

Ve bu tercihler, eğitim alanındaki paydaşlar tarafından değil iktidarın siyasal tercihlerini tek doğru olarak kabul eden iktidarın eğitim alanındaki ideolojik kurumları olan STK’lar, sendikalar tarafından ortaya konması da ayrıca düşünülmesi gereken bir durumdur.

Kaçınılmaz son: Mahalle Baskısı

Ortaöğretimde kılık kıyafet yönetmeliğinde yapılan değişikliği de, bu çerçeve içinde değerlendirmek gerekiyor.

Yani 5. sınıftan itibaren başörtüsü serbestisi, bir toplumsal talebin, toplumsal bir tartışmanın değil tersine iktidarın hedeflediği toplumsal dönüşümün bir aracı ve vatandaşlık prototipini oluşturmasının başlangıç noktası olması halidir.

Bu durumun en basit sonucu, kuşkusuz çok kısa süre içinde başörtüsü kullanımının bir tür mahalle baskısı olarak de facto olarak zorunlu olmasıdır.

Niyet bu olmasa da -ki, büyük ölçüde budur- yaratacağı sonuç büyük ölçüde bu olacaktır.

AK Parti’nin ‘resmi din’ tercihi

Bu değişikliğin belki en az konuştuğumuz ama en önemli özelliği şudur; bu haliyle bu değişiklik AK Parti’nin devlete resmi din tercih etmesidir. Yani iktidarın, toplumda var olan dini inançlardan sadece birinin gereklerinin, sembollerinin serbest bırakması, devletin “resmi din” tercihinin ifadesi olur. Bu insan haklarına da aykırıdır.

Bu düzenlemenin en önemli eksikliği, öğrencilerin her türlü inanç ve ibadetlerinin gereği olan sembolleri özgürce kullanabilmesini sağlamamasıdır.

Bu açıdan, yönetmelikte yapılan değişikliği insan hakkı üzerinden yorumlamak ve meşrulaştırmaya çalışmak fazlasıyla anakronik olur. Yani toplumda farklı dinsel, felsefi inançlara sahip olanların hak ve özgürlükleri yok sayılırken sadece iktidarın dinsel ve kültürel kimliğinin serbest bırakılması insan hakları adına savunulmaz.

Bu, temel hak ve özgürlüğü değil tam tersine azınlığın yasal olarak korunmadığı, çoğunlukçu bir siyasal tercihin topluma dayatılması, tek tip insan yetiştirilmesidir.

Bu değişikliğin sonu kaçınılmaz olarak, AİHM’nin zorunlu din dersi olarak algılanan “Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi” dersinden dolayı Türkiye’yi mahkum etmesi benzeri bir sondur.

Zihnen bölünme hızlanıyor

AK Parti’nin bu tercihi Türkiye’yi tüm farklılıkları ile bir arada yaşayacağı toplum yapmıyor. Bu karar ve son yıllardaki siyasal tercihler, toplumu bir arada tutan değerleri aşındırıyor ve zihni bölünmeyi hızlandırıyor. Kimbilir belki de istenen budur.

Yıllardır bir hak ve özgürlük meselesi olarak başörtüsünün kamusal alanda serbest kalması, başörtülülerin üniversite okuyabilmesi için mücadele ettik. Ancak geldiğimiz noktada, başörtüsünün ilköğretimde siyasal sembole dönüştürülmesi kaderin cilvesi olsa gerek.

@murataksoy

 

Yazarın Diğer Yazıları

Bu Cumartesi annelerimizi yalnız bırakmayalım

Cumartesi anneleri 500 haftadır kayıplarını arıyor, 500 haftadır adalet arıyor olacaklar...

Erdoğan ve Öcalan pragmatizminin sonu

Son konuşulan yol haritası Kürt sorununun hiç olmazsa seçimlere kadar yönetmeyi hedefleyen zaman kazanma taktiğidir

Siyasetin yeni aracı: Sivil İtaatsizlik

Sokak ve meydanlardaki protestolar da siyasetin bir yoludur. Hep de öyle olmuştur.