07 Haziran 2016

Yanılgı ve yenilgi ile geçen hayatlar

AKP halk çoğunluğunun demokrasi, özgürlük, hukuk falan istemediğini biliyordu

1963’te Kıbrıs’ta toplumlar arası çatışmalar başladığında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde (SBF) üçüncü sınıf öğrencisiydim.

Okulu bıraktım ve adaya döndüm. Adanın kuzeybatısındaki Dillirga bölgesindeki Erenköy’de iki yıl mücahitlik yaptım.

1965’te terhis olup geri döndüm ve bıraktığım yerden üniversiteye devam ettim.

O yıllarda Kıbrıslılar öğrenci derneğine bir temsilci sokmak için seçimleri kazanması en olası dernekle pazarlık yaparlar, bir Kıbrıslıyı aday göstermeleri hâlinde bütün adalı öğrenciler o derneğe oy verirlerdi.

O yıl beni aday gösterdiler. 

En güçlü sosyalistlerdi. Başkanları ile tanıştırıldım. Beni yanına alıp dernek toplantısına götürdü. Orada aday listesine girecek olmam hoş karşılanmadı. Çünkü benim listeye girmem içlerinden birinin girmemesi demekti.  Hakarete varacak saldırılara uğrayarak şaşırdım. Düzeysizlikte sağ ile sol arasında bir fark olmadığını ilk defa o gün anladım.

Askerlikte geçirdiğim iki sefil yıldan sonra okuyup kendimi kurtarmak, vatanı kurtarmaktan daha çekici geldi bana 

Kalktım, “Bir anlaşma olduğunu sanıyordum” dedim. “Vazgeçtiyseniz söyleyin. Meraklı değilim. Aday olup olmamak umurumda değil.”

 Dernek başkanı araya girip ortalığı yatıştırdı.

Seçimler yapıldı ve sosyalistler (aslında komünistlerdi ama yasak olduğu için söyleyemiyorlardı) kazandı. Ben kaybettim.

Seçimleri ilk defa sosyalistler kazanmıştı.

Birkaç gün sonra öğrenci derneği başkanı ile karşılaşınca “Öğrenciler için bir şeyler yapın” dedim. “Ders kitapları pahalı. Yemekler kötü. Burslar düşük. Yurtlar pis. Bunları düzeltebilirsiniz.”

Başkan çıldırmışım gibi yüzüme baktı.

 “Beni öyle şeyler ilgilendirmez” dedi. “Ben partiden talimat alırım.”

Parti dediği Türkiye İşçi Partisi’ydi (TİP). TİP 1965’te seçimlere katılmış ve Meclis’e, aralarında SBF’de ekonomi profesörü olan Sadun Aren dahil, 15 milletvekili sokmuştu.

Yönetim kuruluna girenlerin derslerle alakaları yoktu. Koridorlarda hızlı hızlı yürüyorlar, köşe başlarında fısıldaşıyorlar, durmadan boykot, Kızılay’da (yapacak bir şeyim olmadığı için benim de katıldığım) Amerikan aleyhtarı gösteriler düzenliyorlardı.

Öğrenciler için hiçbir şey yapmadılar.

 Bir sonraki seçimlerde derneği sağcılara kaptırdılar.

 Bu olayı hiç unutmadım.

Çünkü SBF’de o günlerde olan aslında Türkiye’de ileride seçimleri neredeyse hep sağın kazanacağının bir açıklamasıydı: Sol partiler, aynen SBF’deki sosyalist öğrenci derneği gibi, halktan kopuk, ülke gerçeklerinden uzak ve dogmatiktiler. Vermek istediklerinin halkın almak istedikleriyle ilişkisi yoktu. Halk solun vermek istemediği veya vermeyi akıl edemediği şeyler istiyordu.

 Sağ ise çoğunluğun istediklerinin uzmanıydı.

Bu uzmanlığı en üst dereceye AKP taşıdı. AKP halk çoğunluğunun demokrasi, özgürlük, hukuk falan istemediğini biliyordu. Çoğunluk sefaletten biraz olsun uzaklaşmak, biraz güven içinde olmak, biraz kendiyle gurur duymak istiyordu.

“Bunları bana ver, ne istersen yap” dedi AKP’ye.

 AKP de “Anlaştık” dedi. 

                                               *

SBF Öğrenci Derneği ve koridorlarda tanıdığım solcuların çoğunun başı derde girdi.

Düzeysizlikte sağ ile sol arasında bir fark olmadığını ilk defa o gün anladım​
 

Kimisi Filistin Kurtuluş Örgütü’nde eğitim görmeye gitti, orada İsrail baskınlarında öldürüldü.

Dönenlerin bazıları köylere dağıldı. Oralarda köylüler tarafından dövülüp jandarmaya teslim edilenler oldu.

Bazıları dağlarda açlıktan öldü.

Kimisi işkence görüp hapis yattı.

Kimisi adam kaçırıp öldürüldü.

Kimisi ülkeyi terk edip yıllarca sürgünde yaşamak zorunda kaldı.

İsteseydim ben de onlara katılabilirdim. Hepsini tanıyordum. Ama, askerlikte geçirdiğim iki sefil yıldan sonra okuyup kendimi kurtarmak, vatanı kurtarmaktan daha çekici geldi bana. Vatanın hayalperestlikle kurtarılamayacağını öğrenmiştim.

Çoğu bugün hayatta. O zaman hata içinde yaşıyorlardı, şimdi öfke içinde yaşıyorlar. Hayatları yanılgı ve yenilgiyle geçti çünkü.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Ağustos böceklerini güldürdüm

Bağırıyorum ama beni bahçede bağırışan ağustos böceklerinden başka duyan yok

Karar ver KKTC kardeş, açılıyor musun açılmıyor musun?

KKTC hükûmeti ise ülke turist akınına uğrayacakmış gibi davranıyor ve herkes için –ziyaretçiler, oteller ve uçak şirketleri– hayatı kolaylaştıracağına zorlaştırıyor