Girne yakınlarındaki Geçitköy barajı 1 Ekim’den bu yana Türkiye’den su alıyor.
Barajda 1,5 milyon metre küpten fazla su birikti. Arıtma tesisi test edilip çalışır hale getirildi. Şehirlere su vermek için her şey hazır. Ama verilmiyor.
Çünkü suyun yönetimi konusunda Ankara ile KKTC arasında anlaşmazlık var.
Dışişleri Bakanı Feridun Sinirlioğlu, Eylül başında Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ile yaptığı görüşmede anlaşmazlık çözülmezse suyun verilmeyeceğini bildirdi.
Kıbrıslılara sorarsanız Türkiye su dağıtımını özel bir şirkete vermeyi amaçlıyor. Adaya gelen suyu baraja hapsederek bunu KKTC’ye zorla kabul ettirmek istiyor.
Türk yetkililere sorarsanız bu doğru değildir. Türkiye susuzluktan kırılan KKTC’ye her yıl 75 milyon metre küp su getirecek boru hattını kâr için yapmadı. Su için Kıbrıslılardan para istemiyor.
“Türkiye’nin su satmak gibi bir derdi yok,” dedi Devlet Su İşleri (DSİ) KKTC Proje Müdürü Birol Çınar, “Bizim derdimiz sistemin düzgün çalışması.”
Ankara’nın iddiası, KKTC’ye suyun idaresi konusunda aylarca önce bir öneri sunduğu ama cevap veya karşı öneri almadığıdır.
DSİ ve TC Lefkoşa Büyükelçiliği’nden aldığım bilgiye göre, Ankara, sistemin işletilmesi konusundaki önerilerini bir anlaşma taslağı halinde 2014 Nisan ayında KKTC Başbakanlığı’na gönderdi. Birol Çınar’a göre taslakta iki öneri vardı:
· Su yönetiminin KKTC’de olması, yani “su konusunda yöneten, emir veren ve denetleyenin Kıbrıslılar olması”
· Suyu işletme hakkının özelleştirilmesi
Buna göre, TC ve KKTC’nin eşit temsil edildiği bir komisyon kurulacak. Komisyon su yönetiminin devredileceği şirketi seçmek üzere uluslararası bir ihale açacak. Seçilen şirket, KKTC tarafından kurulacak bağımsız Su Kurumu’nun çizeceği çerçeve içinde faaliyet gösterecek.
KKTC’nin bu önerilere tepkisi tepkisizlik oldu.
Boru hattı inşaatının başlangıcı ile geçtiğimiz Ekim’de bitişi arasında geçen üç buçuk yıl içinde KKTC hükümetleri su ile ilgili hiçbir hazırlık yapmadılar.
Hazırlık yapmak bir yana, iktidardaki Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) ile Ulusal Birlik Partisi (UBP) politikacılarının suyun Ekim’de adada akmaya başlayacağından bile bihaber oldukları anlaşılıyor.
22 Temmuz’da, yani boru hattı deniz geçişinin tamamlanmasına iki hafta kala, Meclis’e sunulan CTP-UBP hükümet programında “Türkiye’den gelecek suyun herhangi bir nedenle uzun süre aksaması durumunda” alınacak önlemler sayılıyordu.
Hükümet programına göre aylarca, hatta yıllarca önce yapılması gereken Su Yönetim Planı “altı ay içinde”, Su Yasası çıkarılması ve Su Yönetimi kurulması ise “bir yıl içinde” yapılacaktı.
“Bunu şaşkınlıkla izledik,” dedi DSİ’den bir yetkili.
KKTC hükümeti ne yapacağını bilmez halde iken birkaç ay önce otuza yakın KKTC belediyesi ortak bir şirket kurarak suyu işletmeye talip oldu. Resmen açıklanmamakla beraber hükümet bu öneriyi destekliyor.
“Elli altmış yıldır yaptığımız işe devam etmek istiyoruz,” dedi Lefkoşa Belediye Başkanı Mehmet Harmancı. “Neden dışarıda kalalım? Depoya kadar karışmayız. Depoya düşen suyun dağıtımını biz yapmak istiyoruz.”
Türkiye, belediyelerin yaklaşımına sıcak bakmıyor. Neden, ağır borç yükü altında olan, kaynakları yetersiz, personel maaşlarını ödemekte bile zorlanan belediyelerin su projesini sırtlayacak güce sahip olmamalarıdır.
“Belediyelerin mali yapısı, know how’ı, bankalardan borçlanma yeteneği bu büyüklükte bir projenin altından kalkmaya uygun değildir,” dedi Birol Çınar. “Hemen hemen bütün belediyeler TC yardım heyetinin verdiği yardımlarla ayakta duruyor.”
DSİ’nin adada inşa ettirdiği 477 kilometre uzunluğundaki ana su dağıtım hattının tamamı birkaç ay içinde bitmiş olacak. Ancak yerleşim yerlerinin bu hatta bağlanması ve eskimiş yerleşim ağlarını yenilemesi için 150 kilometrelik ek hat yapılması lazım. Bunun dışında akıllı su saatlerinin devreye girmesi, kanalizasyon yapımı, kullanılmış suyun arıtılması ve tarımda kullanılması gibi ek yatırımlar var. Bunlar DSİ’nin programında yok. DSİ’nin planına göre, işin bu bölümünün suyu idare edecek şirket tarafından yapılacak.
Birol Çınar’a göre “Bu işler için 650 milyon liralık ek yatırım gerekiyor.”
Ankara DSİ’de proje başkanı olan Müsteşar Yardımcısı Ömer Özdemir’e göre, “Bu yatırımların yapılması şart.”
“KKTC’de şebeke kayıpları yüzde 40-50 olarak tahmin edilmektedir. Bunun çok acil bir şekilde düşürülmesi lazım. Türkiye’den gelen suyun sonuna kadar faydaya dönüşmesi gerekiyor.”
Gerekli altyapı yatırımları yapılmazsa “Sudan elde edilen gelir yarıya inecek. Maliyet iki katına çıkmış olacak.”
DSİ’ye göre, KKTC belediyelerin öngörülen ek yatırımı için gerekli finansmanı bulması olanaksızdır. Özel sektörün bu nedenle devreye girmesi gerekiyor.
YARIN: Hangi tarafın formülü geçerli?
Metin Münir’in yazı dizisinin ilk bölümü:
Kıbrıs: Su akmaz, Türk bakmaz