26 Temmuz 2016

Türkiye için olağan olan olağanüstü haldir

Türkiye Cumhuriyeti oluşum halinde bir devlet olmaktan kurtulamıyor

Olağanüstü hal ilan edilmiş.

Ondan önceki hal olağan mıydı?

Türkiye’nin 1923’ten beri hiç olağan hali oldu mu?

Olmadı.

Türkiye’nin olağan hali bütün hallerinin olağanüstü olmasıdır. Değişen sadece olağanüstülüğün derecesidir.

Durumun olağana dönmüş gibi göründüğü yıllar vardı. 1980 darbesinin ardından gelen Turgut Özal’ın ilk dönemi gibi, mesela. Veya  2002’de, çalkantılı Ecevit-Çiller-Yılmaz yıllarını izleyen AKP’nin ilk yılları gibi.

Ama, aslında, o ara yıllarda da durum olağan değildi. O yıllar gelecek krizlerin prova arasıydı. Bir türlü ateşkes, mütareke.

Bugün hükümet olağanüstü hal ilan ederek bir krizi önlemeye çalışıyor gibi görünüyor.

Gerçekte, yaptığı, ileride baş göstermesi - sonbahardan sonra kışın gelmesi gibi - kaçınılmaz olan bir krizin temelini atmaktır.

Türkiye Cumhuriyeti oluşum halinde bir devlet olmaktan kurtulamıyor

Çünkü çözmeye çalıştığı krizin ne olduğunu ne kendi iyi anlıyor, ne de sürekli algı operasyonlarıyla aklı karışmış olan halk.

Yaşanmakta olan bir demokrasi mücadelesi değildir. Siyasi İslam (AKP) ile Tarikat İslam’ının (Fetthullahçılar) çatışmasıdır. Ve hangi taraf kazanırsa kazansın neticesi demokrasi olmayacak.

Olmakta olan demokratikleşme değil güçlü tarafın (Erdoğan) güçsüz tarafı (Gülen), darbe bahanesiyle, etkisizleştirme operasyonudur. II Mahmut’un 1826’da yaptığı Yeniçeri kıtalinin kansız bir türüdür izlediğimiz.

Neden diğer Avrupa ülkeleri kriz dönemlerini atlatıp sükuna kavuşabildiler de Türkiye mikserin içindeki meyve gibi kendi etrafında dönerek kendini parçalıyor?

İspanya neredeyse kırk yıl süren Franco diktatörlüğünden sonra demokrasi oldu ve ardına bakmadan yoluna devam ediyor.

Almanya iki dünya savaşı geçirdikten sonra demokrasiye dönüştü ve dünyanın en müreffeh ülkelerinden biri oldu.

Japonya’nın deneyimi Almanya’nınkine çok benziyor.

İskandinav ülkeleri mutluluktan eğitime bütün dünya ölçümlerinin baş sıralarındadırlar. Bu lige yeni katılan İrlanda, Güney Kore, Singapur gibi ülkeler de var.

“Neden onlar öyle de biz böyleyiz,” sorusu sorulmaz ve cevabı doğru verilmezse Türkiye huzura ve dengeye kavuşamaz. Olağanüstü hal mahşere kadar devam eder.

Kan dökme ve kargaşa içinde de var olunabilinir, tabii. Kongo, Somali, Sudan gibi ülkeler de varlıklarını sürdürüyorlar. Suriye ve Irak bile ortadan kalkmadı.

Ama İspanya veya İsveç olmak dururken Sudan veya Suriye olmanın çekici bir tarafı olmamalı.

Türkiye’nin temel sorunun iki yüzü var.

Bir yüzünde toplumun çoğunluğunu meydana getiren üç temel unsurun, Sünnilerin, Alevilerin ve Kürtlerin, barış içinde bir arada yaşatacak zemini bulamaması var.

Diğer yüzünde, laiklerle dincilerin hoşgörü ve uyum içinde yan yana yaşamayı becerememesi.

Düzen rüşvet ve yolsuzluk üzerine kuruludur. İktidara gelen kendini ve taraftarlarını zenginleştir.

Türkiye, kuyudan çıkmak istiyorsa, kuyudan çıkmayı başarmış ülkelerin yaptıklarını yapmalıdır

Bu soygun hesap verme üzerine kurulu demokratik bir düzende olamayacağı için Türkiye demokratikleşemez. Hukukun üstünlüğü kurulamaz. Cahiller daha kolay kandırılacağı için eğitim çağ dışı kalır.

Türkiye kuruluşundan beri çoğunluk Sünni Türkler tarafından yönetildi. Gelir dağılımından en büyük payı Sünniler aldı. Diğerleri temel hak ve özgürlük dahil birçok şeyden mahrum bırakıldı.

Bu durum AKP’nin iktidara gelmesinden sonra daha da kötüleşti. Devlet kadroları Sünnilerle dolduruldu. Yargı Sünnileştirildi. Eğitim sistemi Sünni gençler yetiştirmek üzere yeniden düzenlendi.

Gülen hareketi bu köklü Sünnileştirme operasyonunun küçük ortağıydı. Motorlarından, kolaylaştırıcılarından biriydi. Papara, aşırı güçlenip iktidarı AKP’nin elinden kapmaya çalışınca çıktı.

Erdoğan Gülencileri her yerden kovup yerlerine başka Sünnileri koyarak sorunu halledeceğini sanıyor ama bu veremi cüzzamla tedavi etmeye çalışmak kadar beyhudedir.

                                                *

Türkiye Cumhuriyeti oluşum halinde bir devlet olmaktan kurtulamıyor.

Bu haliyle ikinci sınıf devletler arasında kalmaya mahkumdur.

Türkiye, kuyudan çıkmak istiyorsa, kuyudan çıkmayı başarmış ülkelerin yaptıklarını yapmalıdır.

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Ağustos böceklerini güldürdüm

Bağırıyorum ama beni bahçede bağırışan ağustos böceklerinden başka duyan yok

Karar ver KKTC kardeş, açılıyor musun açılmıyor musun?

KKTC hükûmeti ise ülke turist akınına uğrayacakmış gibi davranıyor ve herkes için –ziyaretçiler, oteller ve uçak şirketleri– hayatı kolaylaştıracağına zorlaştırıyor