11 Şubat 2016

Bekleme salonundaki Louis Vuitton bavullu adam

Hazine’den zengin olmak Türkiye için bir yönetim biçimi, bir hayat tarzıdır

Ona birkaç defadır İstanbul-Ercan uçağının bekleme salonunda rastlıyorum.

Zevksiz tatil giysileri içinde, yetmişini aşmış, göbekli bir adam.

Bileğinde dökme altından yassı bir saat var. Louis Vuitton - yeni zenginin olmazsa olmaz aksesuarı - küçük bir bavul sürüklüyor.

Yolsuzluk TC’de en az kovuşturulan, en az cezalandırılan suçtur. Devlet yolsuzlukları önlemek değil kolaylaştırmak için örgütlenmiştir.Tanınmış ve güçlü olduğu yıllarında büyük bir yolsuzluk olayının kahramanlarından biri olmuştu.

Büyük yolsuzluk olaylarının, hep, birden çok kahramanı vardır. Çünkü devletten para çalmak kolektif bir iştir. Bir kişi ile olmaz.

İşi götüren, koordine eden oydu ama.

Yüz milyonlarca lira attılar ceplerine. Bir gazeteci olayın peşine düştü. Dönen dolapları ortaya çıkardı.  Olay mahkemeye taşındı. Ama her zaman olan oldu ve dava yargının uzun, karanlık, balta girmemiş dehlizlerinde kayboldu.

Yolsuzluk da bir gıda zinciridir. Son halkasında bulunanlar vicdanı ile cüzdanı arasında sıkışanlardır. Onlar da biraz nemalanırlar.

Sonra konu kapanır. Unutulur. Yapanın yanına kar kalır.

Ben de unutmuştum. Ona İstanbul-Ercan uçağının bekleme salonunda görünce olay yeniden aklıma geldi.

Ben onu tanıdığım gibi o da beni tanıdı.

İfadesiz bir suratla yüzüme baktı.

“Ne biçim sualler soruyorsun. Kendini savcı mı sanıyorsun?” demişti bana.

Bu defa yanında eşi ve bir başka çift daha var. Diğer adamı da tanıyorum. Az çok tanınan bir müteahhit. Birlikte çok iş yapmışlardı. Onun da kolunda pahalı bir saat, bacaklarının arasında Louis Vuitton bavul var.

Hafta sonunu adada kumar oynayarak geçirecekler. Uçağın ön bölümünde oturacaklar. Lüks otellerin iyi müşterilerini taşımak için kullandıkları uzun limuzinlerinden biri onları bekliyor olacak.

*

Parayla ahlak arasındaki fark şudur: Para konuşur. Para hiç susmaz. Ahlak ise çoğu zaman sessizdir. Özellikle para konuştuğunda.

Aklıma başka rüşvet kahramanları geliyor. Bakanlar, milletvekilleri, müsteşarlar, belediye başkanları, müteahhitler, işadamları, generaller, yerli, yabancı işadamları. “Hırsızlar ölmez, vatan bölünmez” taburunun tayfaları.

Hepsinin çok parası var, hiçbiri hapis yatmadı.

Yolsuzluk TC’de en az kovuşturulan, en az cezalandırılan suçtur. Devlet yolsuzlukları önlemek değil kolaylaştırmak için örgütlenmiştir.

Bu hep böyle idi. Muhtemelen Osman Gazi’den başlayarak.

Hazine’den zengin olmak Türkiye için bir yönetim biçimi, bir hayat tarzıdır.

Ama AKP döneminde dahiyane, gerçekten hayranlık uyandıran bir hal aldı. İhale düzeni o kadar keyfileştirdi ve laçkalaştırıldı ki “yolsuzluk” ile “yasal” neredeyse aynı şey oldu.

Eğer her şey yolsuzluk kadar mükemmel organize edilmiş olsa Türkiye bugün dünyanın en zengin ülkelerinden biri olurdu.

Yolsuzluk, rant AKP’yi ayakta tutan en güçlü payandalardan biridir.

Ama onlar gitse de yerlerine başkası geçse bir şey değişmeyecek. Yolsuzluk, rant Türk siyasi sistemini ayakta tutan en güçlü payandalardan biridir.

Yolsuzluğu devlet cezalandırmadığı gibi halk da cezalandırmıyor.

Hırsızlıkları ayyuka çıkmış politikacılar parti başkanı olmak için mücadele etmeye çekinmiyorlar. Kimse de “Oğlum sen hırsız değil miydin, unuttuk mu sanıyorsun” demiyor.

*

Bütün az gelişmiş ülkeler böyledir.  

Az gelişmiş, çok soyulmuş.

Yazarın Diğer Yazıları

Ağustos böceklerini güldürdüm

Bağırıyorum ama beni bahçede bağırışan ağustos böceklerinden başka duyan yok

Karar ver KKTC kardeş, açılıyor musun açılmıyor musun?

KKTC hükûmeti ise ülke turist akınına uğrayacakmış gibi davranıyor ve herkes için –ziyaretçiler, oteller ve uçak şirketleri– hayatı kolaylaştıracağına zorlaştırıyor