Bursa’nın en köklü otellerinden Almira’nın çıtır Pekin ördeğinden siyah havyara kadar en seçkin yiyecekleri klasik bir servisle sunan “fine dining” restoranı Kadife’de, geçtiğimiz Çarşamba akşamı 30 kişilik upuzun bir masa kurulmuştu. 19. Yüzyıl stili apliklerin masif ahşap kaplamalardan yansıyan yumuşak ışıkları, masadaki yüzlerce kadehin üzerinde bir renk cümbüşü yaratıyordu. Kadehler doluydu ve kiminde altın sarısı, kiminde kehribar kızılı, kiminde de maun kahverengisi sıvılar göze çarpıyordu. Kadehlerin üzerlerindeki birer lüle köpük ise, bu renklerle hoş bir kontrast yaratıyordu.
Bursa’nın önde gelen damak tadı tutkunları, “Biranın Sırlarına Yolculuk” tadımında buluşmuşlardı. 10 farklı biranın disiplinli bir tadımla değerlendirildiği 1 saatlik seans, sıkı bir yemekle devam etti. Avokadolu somon tartarla iki sarışın bira, Thai soslu noodle eşliğindeki bonfile dilimleriyle iki kızıl bira, finaldeki çikolata sufle ile de iki siyah bira daha yudumlandı. “Azizim, bitter çikolataya füme nüanslara sahip stout yerine karamelsi çeşnili brown ale daha çok yakışıyor” gibi doktriner tartışmalar, yemek ve biraların lezzetlerine sohbetin lezzetini de ekliyordu.
Bira, şu sıralar bu tip şık sofralara sıkça konuk oluyor… Bir zamanlar arabesk müzik çalınan lumpen birahanelerinde yudumlanan, çok çok yazları serinlemek için içilen bu sarışın ve hafif alkollü ucuz içecek, rafları ve pub’ları dolduran onlarca yeni çeşidiyle, gastronomik bir içki durumuna yükseliyor artık. En iddialı restoranlar bile yerli üreticilerin “yeni kuşak” biralarıyla ithal biralardan küçük de olsa bir menü yapıyor, masada yemek içkisi olarak da sunuyor.
Dünya
bile aslına bakılırsa, biranın zenginliğini yeni yeni keşfediyor
Ülkenin birçok yanında bira tadımları, seminerleri, yemekleri düzenlenirken, piyasaya yeni giren butik üreticiler de bira dünyasına renk katıyor. İşin ilginci, 1969’dan bu yana bira üreten iki dev firmamız da kendi içlerinde butik sayılacak biralar üretiyor, Türk insanını hiç tanımadığı bira çeşitleriyle buluşturuyor. Bir yandan da, ev biracılığı coştukça coşuyor… Yurtdışından getirttikleri kitlerle iyi kalite biralar yapanlar, birbirleriyle tarif alışverişinde bulunanlar, biralarını değiş tokuş edenler hobilerini öyle büyüttüler ki, ev birası şenlikleri de düzenleniyor artık. Bu Cumartesi İzmir’de yapılacak ev biracıları buluşmasında, İngiltere’den dünyanın en saygın bira yazarlarından Roger Protz konuk oluyor mesela ve Türkiye’deki bu bira rönesansını taçlandırıyor…
Bira artık şarapla yarışıyor
Türkiye’deki bu bira patlamasına şaşırmamalı… Çünkü dünya bile aslına bakılırsa, biranın zenginliğini yeni yeni keşfediyor. Asırlar boyu sadece yörelerine hapsolmuş çok özel biraların keşfedilmeye başlaması, 1980’lere dayanıyor. Ünlü içki yazarı Michael Jackson’ın bira kitapları ve BBC’deki Bira Avcısı programı, “Gerçek Ale Birası İçin Mücadele” (CAMRA) derneğinin kurulması, globalleşme ile dünya biralarının ülke ülke gezmeye başlaması ve nihayet internet; dünyanın hiçbir yerinde keşfedilmedik bira bırakmadı. Derken Amerika’dan başlayan “Craft” bira akımı, aydın ve genç girişimcilerin butik bira işine girmelerini tetikledi. Farklı damak tadları arayışındaki genç kuşakların marka bağımlılığı yerine yeni deneylere açık olmaları da, sofistike biraların önünü daha da açtı.
Ne mutlu ki Türkiye’de de artık bu trendi yakalamış durumdayız. Yerli bira üreticimiz iki taneyken, bir düzineye yaklaştı. Piyasadaki ithal biraların sayısı 100’ü buldu, bunların çoğunu da dünyanın en ilginç biraları oluşturdu. İstanbul’un Kadıköy ve Beşiktaş gibi semtlerinden başlayan, İzmir’den Eskişehir’e, Gaziantep’ten Antalya’ya pek çok büyük şehirde her geçen gün çoğalan modern pub’lar da bu biraların tadılabileceği mekânlar yarattı.
Michael Jackson, 1980’lerde yayınladığı Dünya Bira Rehberi’nin önsözünde şöyle yazıyordu: “Siz hiçbir bakkala giren ve ‘Bana bir sigara ver’ diyen birini duydunuz mu? Müşteri sigarasını ismiyle ister, markasını, çeşidini söyler. Peki sigaradan çok daha çeşitli bir ürün olan biraya niye öyle hoyrat davranıyor, niye garson masamıza geldiğinde ‘Bana bir bira ver’ diyoruz?”
Neyse ki, o günler çok gerilerde kaldı… İsli biralardan meyvelilere, lager’lerden ale’lere, yüksek alkollüsünden hafif içimlisine, buğdaydan yapılanından içine yulaf katılmışına onlarca çeşit bira elimizin altında.
Ah, bir de 21. Yüzyılda hiçbir uygar ülkede olmayan, aslında “daha az ve daha öz” içilmesini sağlayacak bira kültürünün gelişmesini önleyen tanıtım sınırlamaları kalksa…