27 Ocak 2016

Bir kalbiniz vardı hatırlayınız

Adı ne olursa olsun genç ölümlere akıttığınız gözyaşınız, bir yasınız vardı hatırlayınız…

Bir kalbiniz vardı hatırlayınız.

Yolda bir yaşlı görseniz koluna girerdiniz.

Evde pişen yemek “kokmuştur” diye komşunuza götürürdünüz.

Komşunuz açken tok yatmazdınız.

Ve komşunuzun milliyetine, dinine, diline değil insanlığına bakardınız…

Bir insanın dilini, dinini sorgulamanın ayıp olduğunu öğütleyen bir ahlakınız vardı…

İnsanları yaşadıkları yere, cinsiyetlerine göre ayırmayı suç sayan evrensel yasalarınız…

Birlikte söylediğiniz türküleriniz vardı. Omuz omuza tutuğunuz halaylar…

İmeceyle kaldırdığınız mahsul vardı. Beraber yürüdüğünüz uzun yollar…

Bir kalbiniz vardı hatırlayınız…

Sokak hayvanlarının, kuşun, ağacın, börtü böceğin en az sizin kadar yaşam hakkı olduğunu bilirdiniz.

Karınca yuvasını bozmaz, kuşlara taş atanı ayıplardınız.

Ağaç dikerdiniz hatırlayın hani “yaşamak ağır bastığından”

Bir kalbiniz vardı hatırlayınız.

Çocuk gülüşünde yüreğinizde kocaman bir yer açılırdı.

Yaşlılara hürmet eder, gençleri dinlerdiniz…

Bebek kokusunun masumiyetine hiçbir şeyi değişmezdiniz.

Yetim hakkı yemeği haram sayan, iyilik aşılayan bir dininiz vardı hatırlayınız… Kazanmak için her yol mübah değildi… Ve insanın insana eziyet etmesi en büyük günahtı.

Bir kalbiniz vardı hatırlayın…

Dilenci gördüğünüzde yutkunduğunuz bir boğazınız vardı

Çocuklar öldüğünde dökülen gözyaşınız…

Mahalleye tabut geldiğinde “hep bir” olduğunuz acınız…

Adı ne olursa olsun genç ölümlere akıttığınız gözyaşınız, bir yasınız vardı hatırlayınız…

Atasözleriniz vardı iyilik öğütleyen, kinden, düşmanlıktan vazgeçmeye çağıran…

Savaşın kötü bir şey, barışın ise mukaddes olduğunu bilen bir aklınız vardı hatırlayınız.

Kinin ve düşmanlığın insanın kalbini kararttığı anlatan hikâyeleriniz vardı hatırlayınız. Kötülük edenlerin kaybedeceğini anlatan masallarınız…

Bir kalbiniz vardı hatırlayınız…

Memleketin bir yanında sönmeyen bir ateş var bakınız…

Ne olur bakınız…

Aylardır sokağa çıkma yasaklı şehirler…

Delik deşik sokaklar…

Kurşunlanmış duvarlar… Kan kokan evler.  Bomba sesiyle uyanan çocuklar var. Bombanın canını aldığı ufacık çocuklar…

Gelmeyen ambulanslar var.  Kan kaybından ölen yaralılar… Gömülemeyen ölüler… Her gün bir ölüm daha yaşandığı için tutulamayan yaslar var.

“Ama”sız, “fakat” sız” “lakin”siz; insansınız siz hatırlayınız…

İnsanlar ölüyor… Genç, yaşlı, çocuk, kadın erkek, üniformalı, üniformasız… Her biri yakınları için en değerli. Her birinin sevdikleri var, sevenleri… Hepsinin dünyası kararan yakınları… Her birinin ardından çekilen bir büyük “AH…”

Küfretmeden, beddua etmeden, “oh olsun” demeden… Hatırlayınız…

Bir kalbiniz vardı…

Gözyaşınız, aklınız, vicdanınız, insanlığınız…

Hatırlayınız…

Yazarın Diğer Yazıları

Makul isyandan makus tarih çıkar

Ülkenin batısında bir yerlerde bir yıkım, yangın adaletsizlik olduğunda avazı kadar çıkan sesimiz doğusunda yaşandığında içimize kaçıyorsa hak ve adalet meselesi ile ilgili derin çelişkimiz var demektir...

Sokak güzeldir

Kayboluyoruz… Küçük hesaplarımızla didişirken o büyük bir denizin ortasında kayboluyoruz. Ve bunun için bir fırtına olması da gerekmiyor. Çünkü hayat insanı fırtınadan daha şiddetli savuran bir şey

Neyi seçeceğiz?

Biz 14 Mayıs'ta kimin şampanya patlatıp, kimin namaz kılacağını seçmeyeceğiz; isteyenin şampanya patlatıp, isteyenin dua edeceği, inancı, dili, dini nedeniyle kimsenin ötekileştirilmediği bir ülkede yaşama arzusunu seçeceğiz