23 Şubat 2024

Özgür Özel, nezaket...

.

Kadim dostum Sibel Savacı önemli bir PR (halkla ilişkiler) uzmanıdır. Özellikle, okullara, şirket personellerine, vs. eski deyimi ile adab-ı muaşeret (görgü kuralları) dersleri verir.

Arada bir İnternette kısa konuşmalar yapar, tavsiyelerde bulunur. Son iki konuşması toplum içinde, asık surat ile gezmeme ve halka açık yerlerde, vasıtalarda yüksek ses ile konuşmama üzerine idi.  

Ülkenin yüzde 90'ının Sibel'in tavsiyelerine ihtiyacı var.

Rahmetli can yoldaşım Cengiz Saner'in babası Turgut amca, 1950'li yıllarda MUAŞERET ADABI (GÖRGÜ) isimli bir kitap çıkarmıştı. Yanlış hatırlamıyorsam Maarif Vekaleti halka tavsiye etmişti.

Kadım dostum Eşber'in Babası M. Hulki Metin (Kaymakam, bürokrat) akşam yemeği davetinde misafirlerin oturacağı yerlerdeki servis tabaklarına isimleri yazılmış küçük kartlar koyardı.

O nesil Atatürk'ü görmüş, onunla yaşamış, onun işaret ettiği MUASIR MEDENİYET (İllaki Batı ya da Avrupa değil, çağdaş) kurallarına uymaya ve uygulatmaya dikkat ederlerdi. Ülkeyi Doğu'nun Mistik, dalavereci, istismarcı ruh halinden kurtararak var olan medeniyet seviyesine çıkartmak için uğraştılar.

Aslında, Osmanlı'dan beri, özellikle Avrupa'daki reform-rönesans döneminde Osmanlı yönetimi yüzünü Batı'ya dönmüş, ancak Atatürk gibi, vatandaşlarını da beraberinde almayı akıl edememişti. Bu sadece "milletleşme" ile başarılacak bir şeydi. Oysa Osmanlı insanı "ümmet"ti, millet değil.

Atatürk'ün maalesef ömrü yetmedi, ülke global konjonktüre uygun olarak, ikinci harpten sonra ABD'nin dümen suyuna girdi ve "Amerikan tipi demokrasi" hakim oldu.

Bizim dönemimizde en azından büyük şehirlerde, bu muaşeret kurallarına uyuluyor idi. Ancak, halkın bir kısmı daha 17 yüzyıl değerleri yaşamakta olduğu için, "şehirli ile konuşurken kullandığı lisan" ile "kendi lisanı" arasında, gözle görülür, duyulur bir fark olurdu.

O "geçiş döneminde dahi" en azından siyasiler, hangi partiden olursa olsun, temel nezaket ve görgü kurallarına uyarlardı. Rahmetli Erdal İnönü, Bülent Ecevit, Süleyman Demirel, Turgut Özal ilişkileri bu manada tekrar tekrar incelenmelidir.

Bu bağlamda bir siyasi figür vatandaşa "al ananı git!" deyince çok şaşırmıştım. Ancak o günkü tavır AKP'li siyasilerin seçmene el işareti ile (Nah) yaptığı, sinkaf çektiği, hatta tekmelediği bugünlere vardı. Bundan sonra ne olur bilinmez.

Niye bunları yazdım; çünkü ülke AKP iktidarı altında geçirdiği uzun yıllar sonunda sadece ekonomik bir çöküş yaşamıyor, kültürel bir metamorfoz da beraberinde geliyor.  İlgili siyasetçiler böyle tercih ediyor bile olabilirler.

Benim bu yazımda merkeze almaya çalıştığım konu, siyasiler ya da sokaktaki vatandaş değil. Onların durumu sosyoloji bilimini ilgilendiriyor. İktidara muhalefet eden yayın organlarında çalışan gazetecilere yönelik yazmak istiyorum.

Büyük bir kısmına çok saygı duyuyorum. Müthiş araştırıyorlar, işlerini yaparken kibarlar ve nezaket sınırlarında kalıyorlar. Ancak bu geçen 23 yılda onların kafalarında da "insan", "lider" tipolojisinde değişiklikler oluşmuş.

Başlıkta belirttiğim Özgür Özel Bey'i şahsen tanımam. CHP'li değilim, ancak AKP karşısında en kuvvetli rakip onlar olduğu için onlara oy atıyorum. Mümkün olduğu kadar az kritik ediyorum.

Ancak, bazı muhalif gazeteciler, Özgür Bey'i "liderlik" üzerinden kritik ediyorlar. Özellikle Hatay Belediye Başkanı adayı konusunda "acemilik" yaptığını söylüyorlar. Partide "kafalar karışık" diyorlar.

Zannederim, bu insanlarında kafasında parti lideri tipolojisi olarak AKP lideri kalmış. Sert, otoriter, hakaretamiz.

Kendisinin en önemli Türk olduğu zehabına kapılıyor belki de.

Özgür Bey, nezaketli bir insan ve öyle davranıyor. Aslında CHP'ye bu yumuşak, sevecen ve kibar davranış görüntüsünü Ekrem İmamoğlu 5 yıldır kazandırdı.

Daha önceleri "Gandi" görünüşünü Kemal Kılıçdaroğlu denedi; ancak sebat edemedi, masalara filan vurmaya başladı.

Özgür Bey ise seçildiğinden bu yana hiç geri gelmeden "kibar ve nazik" görünüyor. Yani bir parti liderinin, ya da herhangi insan gurubunun liderinin (Belki mafya farklıdır. Corleone'leri hatırlayın) başarılı olması için hakaretamiz, küfürbaz olması gerekmiyor.

Özgür Bey, diğer tek adam yönetimli partiler gibi kapalı kapılar arkasından istediklerini dikte etmedi. Vatandaşa (özellikle) Hatay konusunda ne olmakta ise apaçık anlattı. Sonunda da bir "pragmatik" karar alıp, seçilme şansı en yüksek olan kişiyi seçti.

Yani, partisinin menfaatini korudu.

Muhtemelen bundan sonra, hep özlemini duyduğumuz vatandaş ile beraber ön seçim kuralını da uygular.

Yani gazeteci kardeşlerim kritik ederken kendi ruh hallerini de gözden geçirirlerse çok iyi olur. Acaba alışılmış anormali, normal mi görmeye başladık?

AKP siyasetçilerinin ülkeye hiçbir konuda "iyilik" yapmadıklarını, daha doğrusu yapamadıklarını görüyorum.

Ben, ömrü yöneticilik ile geçmiş biriyim. Hepsinden daha bilgiliyim. Her ne yapıyorlar ise daha iyisini yapabileceğimi biliyorum. Şahıslarına değil, işgal ettikleri T.C. mevkilerine saygı duyuyorum. Zaten nezaketsizlik etmek mutadım değil. Radikal'de yazdığım ilk yıllarda (galiba 2006, 2007 gibi), ülkemizin herhangi şehrinde ana caddede durup, geçmekte olan kimseler arasında temiz pak giyimli insanlardan seçip bir kabine oluştursa idik, AKP Bakanlar Kurulunun yaptıklarından daha iyi şeyler yaparlardı diye yazmıştım.

Bu düşüncem yıllar içinde iyice kemikleşti. "Ülkenin İçişleri Bakanı TBMM kürsüsünden çığlık çığlığa küfür ederse, Çevre Bakanı soru üzerine, "Çevrenin toprak kayması ile ne ilgisi var ?" derse, kendilerine; orada oturmağa devam ediyorlarsa, kabinesine saygı duyamam. Onlar için sadece üzülürüm.

Şimdi 20 yıllık başarı iddiasını inceleyin. AKP sayesinde, 2002'de 15 milyar dolar olan dış ticaret açığı, 2023'te 106 milyar dolara çıktı. Dış ilişkilerde tüm komşularımızı aşağıladık. Sonra da ayaklarına gidip bir şey olmamış gibi davrandık. ABD bizi oynatıyor.

2017 referandumuyla kabul edilen Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi 9 Temmuz 2018'de uygulamaya girdiği gün mazot 6 lira civarında idi. Bugün 45 lira. Yani 7.5 misli; yüzde 750 artmış. Aynı yıllar arasında petrol fiyatları 65 dolardan 75 dolara çıkmış. Yani yüzde 15 artmış. Fark? AKP yönetimi emrine. Her türlü emtia nakliye ile fiyat arttırır. Yani vatandaş yine nöbete.

Bodrum İzmir arası yaklaşık 250 km. Otomobiller ortalama 6 litre/100 Km yakıt yakarlar. Yani Bodrum İzmir arası 15 litre yakıt gerek. Fiyatı 2018'de 6 TL olduğuna göre; biz 5 yıl önce İzmir'e 90 TL'ye gidiyormuşuz. Bugün aynı güzergâh için 700 TL'ye yakın bir para gerekiyor.

Bu hesabı dün Bodrum'dan İzmir'e bir kargo şirketi ile zarf içinde bir A 4 kâğıdını 235 TL'ye yollayınca yaptım.

Hazine'de yeteri döviz yok, görünürde olacağı da yok. Dünya mutlu halklar sıralamasında 137 ülke arasında 106'ıncıyız.

Emekli maaşı, asgari maaş, geçinme indeksi, kısaca devlet kontrolündeki emek karşılığı ücret bakımından dünyada listelerin sonlarındayız. Emeklimize açlık sınırı altında maaş veriyoruz. Torunlarımız dahi bitiremeyeceği büyüklükte borcumuz var.

Dünyada "İslami değerlere en uygun yaşayan ülke" araştırmışlar. Türkiye çıkmamış! İrlanda çıkmış. Bir Hristiyan ülkesi?

Demek ki bizim bu bağlamda en başa, Osmanlı'ya, Atatürk'e dönüp, Doğu'daki "kardeşlerimizi" sürat ile terk edip sahici İslami değerler taşıyan ülkelere yakınlaşmamız gerek.

Zaten Suudi Arabistan da ülkesinde çarşaf, baş örtüsü filan gibi "Kuran'da yeri olmayan" giysileri kaldırmış. Arap kızı Rahaf Ai-Harbi Napoli'de yapılan Güzellik yarışmasına katılmış. Ama dereceye girememiş. Çok fena. Bir daha sefere inşallah..

Uzay yazımdan vazgeçtim sanmayın. Alper Albay gezilerini bitirsin, yakalayabilirsem kendisi ile uzay denemelerini konuşacağım.

Yazarın Diğer Yazıları

Bilgi, karar, cesaret….

Yorgun AKP siyasetinden kurtulmamız ve tamamen yeni bir “restorasyon hükümeti” kurmamız gerek

Seçim bitti, şimdi ne olacak?

Sayın Özgür Özel'in yarın seçim olacak ve kazanacak gibi siyaset yapması; sonra da seçimi kazanmış, düşüncelerini gerçekleştirecek yönetim kadrosunu ve prensiplerini vakit geçirmeden saptaması ve uygulamaya hazır olması gerek