16 Şubat 2024

Çevre, uzay

Yuri Gagarin, 12 Nisan 1961'de Vostok uzay aracıyla uzaya çıkarak Dünya yörüngesinde turunu tamamladı. Böylece uzaya çıkan ilk insan oldu ve uzay çağını başlattı

Ülkenin ilk uzay yolcusu albay Alper Gezeravcı’nın yaptığı bilimsel araştırmaları üzerinde çalışıyordum ki Erzincan Altın madeni kazası oldu.

Çevre ile epeyce ilgili bir kimse olduğum için böyle bir konuyu görmezden gelemedim.

Türkiye Akva Kültür Derneği Kurucu Başkanı olarak Türkiye’deki balık çiftçiliğini temsil ettiğim yıllarda devlet ile çevre/deniz kirliliği konusunda epeyce mücadele ettim.

2000’li yıllardan önce balık çiftliklerindeki balıkları deniz kirliliğinden sakınmağa gayret ederdik. Balıklar çiftliklerde derine kaçamadıkları için her türlü kirlilik hayatını etkiler.

Daha sonra büyüme niyetinde olan bazı üyelerimizin iş birliği ile devlet (kirlilik, çevre, ötrifikasyon vs haberi olmadığı için), ev temizliğine gelen görevlinin tozu halının altına süpürerek gözden uzaklaştırması edası ile balık çiftliklerini sahillerden uzaklaştırdı.

Şimdi önlemsiz çalışan sektör Denizi kirletmek ile meşgul...

Ben tüm gayretlerime karşın, “Denizi, yanında rakı içilen ve çöplerin atıldığı bir büyük alan, balığı da deniz hayvanı tabir edip sevmeyen başta tarım bakanları olmak üzere devlet ricaline” çevrenin ne olduğunu çok gayret etmeme rağmen, anlatamadım ve vazgeçtim.

Şimdilerde CHP’nin getirdiği “gölge bakanlık” uygulaması yolu ile faydalı olabilir miyim diye bakıyorum. 

Çevre, önce bir öncelik anlayışı ve sevgi meselesidir.

Tabiatı çocuklarımızdan; mesela parayı daha çok seviyorsanız bu anlayışa sahip olamazsınız. Daha sonra da bilgi gerek; maalesef ülkemiz uzun zamandır bilgiden çok yoksun kişiler tarafından yönetiliyor. Bilgisiz derken, küçültmek için söylemiyorum; bahsettiğim, siyasetin uygulama dallarında “karar ve yönetim” için gerekli olan bilgi. Yoksa, hepsinin tavla oynamaktan, ameliyat yapmağa kadar çok çeşitli dallarda bilgileri var.  

Bir Kızılderili atasözü “Bize bu topraklar atalarımızdan miras kalmadı, onu çocuklarımızdan ödünç aldık” der.

Dünyada “açık madencilik” tarzı işletmelere devletlerin koyduğu en önemli ön şart; işletme iznini aldıkları alanın kullanıldıktan sonra aynı görünüş ve vasıfta izin sonunda iade edilmesidir; bunun paralelinde ise uygulama başlangıcı ya da esnasında denetim. Bu bizde uygulanmıyor…

Özellikle altın madeni gibi tehlikeli kimyasallar ve metotlar kullanılan açık ocak madenlerinde süresiz denetim, son yıllarda çok gelişen uzaktan algılama teknolojisi” ile yapılmaya başlandı.

Bilmem kaç bin metreden, uçan düşmanı, dar şehir sokaklarında, kaçan suçluyu denetleme, tespit etme teknolojisine yıllardır sahibiz. Bunda dünyanın sayılı ülkeleri arasında olan ülkemizde, bu teknolojinin madenlerimizi kontrol için kullanılmaması iki sebepten olabilir. Birincisi, önceden bahsettiğim bilgisizlik. İkincisi ise yetkili devlet yöneticisinin “suça ortak olması veya düşman olması.” Böyle konularda savcılar, zanlıları değil, şahitleri gözaltına aldıkları için bir şey diyemiyorum.

Neticede, maden ruhsatı, tüm parametreler incelenip uygunluk görüldükten sonra “çevre denetimi” (ÇED raporu ve uygulama takibi) Çevre Bakanlığı tarafından yapılır.

9 kişinin kayıp olduğu bu durumda da sorumlusu doğrudan Bakanlığı yöneten ve sorumluluk taşıyan Bakan’dadır.

Tesadüfe bakın ki bu kişi, yani sayın Murat Kurum bu aralar İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı adayıdır.

Ülkemizde başbakan yargılamış bir hukuk sistemi vardı….                

Haydi bakalım, görelim.. 

Gelelim “uzay maceramıza…”

Bu konuda hem pozitif hem negatif düşüncelerim var. İnşallah tam anlatabilirim. Muhaliflerin söylediği gibi 55 milyon dolarlık seyahati manasız bulmuyorum. Özellikle gençlerin motivasyonu için çok faydalı olabilir. Özellikle albayımız (ana temanın seçimde bak bizim partimiz öyle başarılı ki, biz fezaya bile gittik!)  söylemine alet edilmesin.

Bu konuyu da yer ve zaman açısından 3 haftalık yazılar ile yazacağım.

Böyle bir harcamanın bu zamanda yapılıyor olmasının “bilimsel araştırma” filan bahaneleri ile seçmen kazanmak için olduğu çok belli. Bu olayın niçin “bilimsel araştırma” olamayacağını anlatırken çok dikkatli olmam gerekiyor.

Çünkü temel olarak ülkemiz başta üniversiteleri, sonra araştırma kuruluşları kendi araştırmalarını yapmak durumundadırlar. AKP sonrası inşallah tüm akademi, YÖK ve siyaset bağnazlığından kurtarılır ve süratle, dünya eğitim skalasındaki eski “mükemmeliyet sıralamalarında” üstlere tırmanma durumuna döneriz.

Şimdi BİLİMSEL araştırma ile övünecek olan AKP’nin de bu bilince sahip kimse olmadığını sanıyorum. Olan varsa da onu dinleyen yok.

Bütün bu işler samimiyet ile yapılıyor, bir sistem kuruluyor olsa şimdi size kısaca anlatmağa çalışacağım “İnsanoğlunun uzay macerasını” bu tarzda ele almazlardı.

Ancak, yine de ısrar ile söylemek isterim ki bu 55 milyon dolar, “ülkenin boşa harcanmış paraları” listesinde kendine epey aşağılarda bir yer bulur.

Önce size “insanoğlunun uzay macerasını” özetliyeyim.

Dünyada her “gayrı tabii” yeni tabiri ile “sıra dışı”, “daha önce var olmayan” konu, insanoğlunun hayali ile başlamıştır. Önce bir “stimülatör”, yani “uyarıcı” vardır tabii…

Bu “sıra dışı uyarı” ya farklı bir çevrede yetişmek ya bir yaşanmışlık, bir hayal veya bir ihtiyaç; ancak kimisine göre “ihtiyaç” daha sonra gelmiştir. Önceleri “o” insanda “o” vasıfların bulunması gerek..

Tarihte bu seviyede hayale sahip yazarlar görüyoruz.

En önemlilerinin başında Jules Verne gelir. 1828 de Fransa’da doğmuş, Daha çok Denizler Altında Yirmi Bin Fersah (1870),  Dünyanın Merkezine Yolculuk (1864) ve Seksen Günde Devr-i Âlem (1873), “aya seyahat”  romanlarıyla tanınır. Dünyada romanları bir başka en çok tercüme edilen ikinci yazardır. Birincisi Agatha Christie… 

56 yıl sonra doğan Hugo Gernsbacker, Yahudi asıllı Amerikalı mucit, yazar ve dergi yayımcısıdır. Adına düzenlenmiş olan Hugo Ödülü, her yıl bilimkurgu türündeki başarılı yazarlara verilmektedir.

Ayni yıllarda doğmuş olan Herbert George Wells İngiliz’dir. azdığı "Zaman Makinası” romanının hakikat olmasını bekliyorum! 

Bu yazarlar Avrupa’da başlayan din reformu ve beraberinde getirdiği Rönesans ile birlikte başlayan icatların ve makinelerin etkisi altında yazmışlardır. Bugünü hayret verici şekilde hayal etmişlerdir.

Hakikatte insanoğlunun uzay macerası, Sovyetler Birliği pilot kozmonutu 27 yaşındaki Yuri Alekseyeviç Gagarin ile başladı.

Yuri Gagarin, 12 Nisan 1961'de Vostok uzay aracıyla uzaya çıkarak Dünya yörüngesinde turunu tamamladı. Böylece uzaya çıkan ilk insan oldu ve uzay çağını başlattı. 

Neresi bu “uzay” bir bakalım.

1- Troposfer. Dünya yüzeyine en yakın olan troposferdir. İlk 18 kilometre. Burada ısı +60 C. ile -60 C. arası değişir.
2- Stratosfer. 18 – 50 Klm arası. Kalınlık -2 ile 60 C. arası meteoroloji balonları buraya kadar çıkar.
3- Mezosfer. 40 – 90 Klm arası. -2 ile birlikte -90 C. arası düşen meteorları bu katman yakar.
4- Termosfer. 90 – 800 Klm arası. -90 ile +2000 C arası
5- İyonosfer. Kalınlığı çeşitlilik gösterir.
6- Ekzosfer. 700 klm- 10.000 Klm arası

Ay’a uzaklığımız olan 384.400 km’ye bakınca atmosferimizin uzayın neresinde olduğunu daha iyi hayal edersiniz.

Bütün bu uzay macerası 2. Dünya Harbi’ne Alman Von Braun’un U2 adı verilen sıvı yakıtlı roketi yapması ve 1944’te ile Paris ve Londra’ya atması ile başladı.

Ancak kontrol edilebilir roket için bir 10-12 yıl daha gerekti. Bu dönemden sonra bu işin teknolojisi, “en zor iş” anlamında, “Rocket science-Füze bilimi” deyiminin doğmasına sebep oldu.

Harpten hemen sonra ABD ve SSCB’nin dostluktan düşmanlığa dönmesi ile soğuk harp başladı ve en ciddi olarak uzayda yapıldı.  

Yarışın başlangıcı, SSCB’nin 1957’de Sputnik 1 adlı ilk yapay uyduyu fırlatmasına dayanmaktadır.

Eisenhower, cevaben 1958’de NASA’yı (National Aeronautics and Space Administration / Milli Havacılık ve Uzay Ajansı) kurdu. Yarış, 1961'de Vostok 1'in yörünge uçuşunda ilk Kozmonot Yuri Gagarin ile ivme kazandı.

18 yıl sonra Türk Astronotu Albay Alper Gezeravcı doğdu...

John F. Kennedy, 1961'deki ABD Kongresi'nde, on yıldan önce, "Ay'a bir insan indirip, Dünya'ya döndüreceğini” söyledi ve yaptı; Astronot Neil Armstrong ve Buzz Aldrin 1969’da Ay’da yürüyen ilk insanlar oldular.

Bunu mümkün kılmak için yüz binlerce mühendis ve teknisyen çalıştı… 1966'da NASA, Amerikan hükümetinin tüm bütçesinin yaklaşık yüzde 4.4'ünü harcıyordu. Ajans ve müteahhitleri toplam yaklaşık 400 bin işçi çalıştı. 2022 bütçesi 70 milyar doları geçti.  339 bim 600 iş yarattı. 8 milyar dolar civarında vergi geliri yarattı.

Türk Uzay Ajansı 58 yıl sonra kuruldu. Kuruluş bütçesinin 20 bin TL olduğu söylendi. (Yaklaşık 700/yedi yüz dolar)

2023 bütçesi ise şöyle:

Ancak muhtemelen Alper Albayın seyahati dahil değil, çünkü görüldüğü gibi bütçenin tamamı 55 milyon etmiyor.

Haftaya günümüze geleceğiz.

Yazarın Diğer Yazıları

Bilgi, karar, cesaret….

Yorgun AKP siyasetinden kurtulmamız ve tamamen yeni bir “restorasyon hükümeti” kurmamız gerek

Seçim bitti, şimdi ne olacak?

Sayın Özgür Özel'in yarın seçim olacak ve kazanacak gibi siyaset yapması; sonra da seçimi kazanmış, düşüncelerini gerçekleştirecek yönetim kadrosunu ve prensiplerini vakit geçirmeden saptaması ve uygulamaya hazır olması gerek