Bugüne kadar yaptıklarına bakın.
Demokrasiyle ilgisi var mı?
Hukukla ilgisi var mı?
Özgürlükle ilgisi var mı?
Elbette hayır, ilgisi yok.
Bugüne kadar yaptıkları bu değerlerin hiçbirine sığmıyor.
Demokrasiyi demokrasi yapan tüm değerleri bugüne kadar çiğnemiş durumda.
Şimdi de çıkmış, böylesine bir despotluk düzenine, zorbalık düzenine anayasal kılıf geçirmenin peşinde.
Ne kadar iktidar dizgini varsa kendi elinde tutan bir padişah olmak istiyor Saray'da.
Bütün derdi bu.
Meclis sözünü dinlesin istiyor.
Yargı evet efendimci olsun istiyor.
Medya tam olarak biat etsin istiyor.
Yeni çareler bulmayanlar, yeni kötülükler beklesin.
Çare,
diktaya hayır
demekten geçiyor
Kimse, kendisinden hesap sorsun istemiyor.
Kimse, kendi yaptıklarını sorgulasın istemiyor.
Kimse, 17-25 Aralık yolsuzluk dosyalarını kurcalasın istemiyor.
Kimse, yatak odalarından, ayakkabı kutularından etrafa saçılan dolarları hatırlatsın istemiyor.
Kimse, o dört bakanın Yüce Divan yolu neden kesildi diye ses etsin istemiyor.
Sadece kendi sesinin duyulduğu, sadece kendi hoşlandığı seslerin şakıdığı bir düzen istiyor.
16 Nisan bunun için.
Pazar günkü anayasa referandumundan bunun için evet çıksın istiyor.
Hep aynı havayı basıyor:
Yaptıklarım,
yapacaklarımın
teminatır!
Evet öyle.
Bugüne kadar ne yaptıysa, bundan sonra çok daha fazlasını yapacak.
Hukukun zerresi kalmayacak.
Özgürlüklerin zerresi kalmayacak.
Yeni hapishaneler inşa edilecek.
Kadın-erkek eşitliği daha ölümcül darbeler yiyecek.
Eğitim daha çok medreseleşecek.
Eleştirel düşünce iyice yok edilecek.
'Batı'ya dair ne varsa silinecek.
"Yaptıklarım yapacaklarımın teminatıdır" zihniyeti Türkiye'yi diktatörlüğe çekiyor.
'Kaos'a sürüklüyor.
'Cehennem çukuru'na itiyor.
Göz göre göre razı olacak mıyız?
Evet mi diyeceğiz?
Yoksa, yeni ve demokratik çarelere açılan bir yolu, bir kapıyı aralayacak mıyız?
İngiliz filozofu Francis Bacon yüz yıllar önce demiş ki:
"Yeni çareler bulmayanlar, yeni kötülükler beklesin."
Çare, diktaya hayır demekten geçiyor.