Yazımın başlığında belirttiğim gibi:
Türkiye artık koalisyonlarla yaşamaya kendini alıştırmak zorunda!
Siyaset sahnesinde belirginleşen ana eğilimler, bu gerçeğe işaret ediyor.
Ve ‘erken seçim’lerin bu gerçeği değiştirmesi kolay gözükmüyor.
Erken seçime de gitseniz, üç aşağı beş yukarı yine aynı parlamento tablosuyla karşı karşıya gelmemiz çok yakın ihtimaldir.
Bugün Türkiye siyasetinde dört ana akımın temsilcileri sahnede yerlerini almış durumda:
AKP, CHP, MHP, HDP...
HDP’nin Kürt oylarını -AKP’dekiler dâhil- kendinde toplamaya devam edeceği anlaşılıyor.
Şu da söylenebilir:
HDP eğer değişim, barış ve demokrasi yolculuğunu sürdürürse, yalnız Kürt değil Türk oylarını da kendisine çekerek büyüyebilir.
AKP’nin yeniden tek başına sandıktan çıkabilmesi yakın ihtimal değil.
Hatta, kendi kendisiyle -ve Tayyip Erdoğan’la- hesaplaşmaz ya da yüzleşmezse, Erdoğan’la arasına mesafe koyamazsa, 7 Haziran’dan da gerekli dersleri çıkaramazsa, AKP’nin parçalanması da gündeme gelebilir.
HDP değişim bayrağını eline iyice geçirirse...
HDP demokrasi yolculuğunu sürdürürse, yalnız Kürt değil, Türk oylarını da çekerek büyüyebilir
Bir başka deyişle:
Siyasal yelpazenin merkez sağ, muhafazakâr, İslamcı kanadı, geçmişte zaman zaman olduğu gibi, birden çok parti tarafından temsil edilebilir.
Türkiye siyasetinin bir başka ana damarı olan ve milliyetçiliğin değişik renklerini temsil eden MHP sahnedeki yerini korurken, AKP ile ‘Kürt sorunu’ndaki gelişmelere göre, AKP’den oy tırtıklamaya devam edebilir.
CHP’ye gelince...
Kemal Kılıçdaroğlu’yla kendini yenileme ve değiştirme çabası içinde.
Ama sol, sosyal demokratlık açısından yetersiz, biraz da utangaç sayılabilecek bu çabalar, seçim sandığında CHP’yi pek öyle kımıldatmıyor.
Şu da söylenebilir:
HDP eğer demokrasi ve değişim bayrağını eline iyice geçirirse, CHP sahnedeki yerini ancak küçülerek koruyabilir.
Kısacası:
Tek parti hükümetlerini artık bir süre için unutun, kendinizi koalisyonlarla yaşamaya alıştırın!
Siyaset meydanındaki bu tabloyu, olmadık sürprizler yaşanmazsa, erken seçimler de değiştiremez.
Bir daha belirtmekte yarar var:
Türkiye bir süre koalisyonlara mahkum, bundan kurtuluş yok!
Keşke 'büyük koalisyon' kurulabilse
Bugün için iki koalisyon senaryosu var.
Biri, AKP-MHP.
Böyle bir koalisyon hükümeti Türkiye’yi istikrarsızlaştırabilir.
İktidardaki MHP varlığı, Kürt sorununda çözümsüzlüğü derinleştirebilir, dağlarda kan ve gözyaşı yeniden akmaya başlayabilir.
Bu epeyce yakın bir ihtimal.
MHP kurmayları, böyle bir çatışmalı ortamda AKP’den MHP’ye oy akacağının hesabı içinde olabilirler.
İkinci koalisyon senaryosunun adı da, AKP ile CHP arasında büyük koalisyon konulmuş durumda.
Olabilir mi?
Keşke...
Böyle bir koalisyon ekonomide beş altı yıldır bekleyen bazı yapısal reformları daha kolay yapabilir.
Çözüm süreci konusunda da, HDP’nin dışarıdan katkılarıyla, yol alabilir Türkiye.
Böyle bir ‘büyük koalisyon’la Türkiye yüzünü yeniden demokrasi, hukuk ve AB’ye dönebilir.
Gerçekçi olmaya çalışıyorum
Kendisiyle -ve Erdoğan’la- yüzleşerek 7 Haziran’dan gerekli dersleri çıkaramazsa AKP'nin parçalanması gündeme gelebilir
Fazla mı iyimserim?
Belki.
Ama ben gerçekçi olmaya çalışıyorum.
‘Yolsuzluk dosyaları’nı elbette unutmuyorum.
Erdoğan’ın hukuk tanımaz dönemini hiç kuşkusuz göz ardı etmiyorum.
Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı olarak anayasal sınırlar içinde görev yapmadan, ‘istikrar’ın kapımızı çalmayacağını biliyorum.
Bu açılardan gerek CHP’nin, gerekse HDP’nin AKP ile bir koalisyon konusunda koymuş oldukları ilkeleri önemsiyorum.
Türkiye’nin iflas eden Suriye politikasıyla birlikte dış politikada yeni bir sayfa açmasının ne kadar yaşamsal olduğunun farkındayım.
Ama aynı zamanda, ‘erken seçim’lerin çare üretemeyeceğini, Türkiye’ye zaman kaybettireceğini de görebiliyorum.
Diyalogdan başka çare var mı?
AKP-MHP koalisyonu Türkiye'yi istikrarsızlaştırabilir. AKP ile CHP arasında büyük koalisyon olabilir mi? Keşke...
Tekrar ediyorum.
Türkiye artık kendini koalisyonlara alıştırmak zorunda.
Bu bir süre böyle gidecek.
Erken seçim zaman kaybettirir.
Bu gerçeğe göre çözüm üretecek olanlar da, siyasi liderlerden başkası değildir.
Oturup konuşacaklar...
Diyalog kuracaklar.
Uzlaşmalarla düğümleri çözecekler.
Başka çare var mı?..