Lice’de akıtılan kan ve gözyaşı, anlaşılan, basınımızı fazla ilgilendirmiyor.
Yukarı Çalıbükü köyünde güvenlik güçlerinin açtığı ateş sonucu, iki vatandaş yaşamını yitirdi, bir de ağır yaralı var.
Habere dünkü gazetelerin birinci sayfalarında itibar edilmemişti, neredeyse gözükmüyordu bu kanlı olay...
Oysa konu çok önemli.
Hem ‘insan hayatı’yla, hem ‘barış’la ilgili olduğu için önem taşıyor.
‘Çözüm süreci’ni doğrudan etkileyebilecek bir konu olduğu için üzerinde durulması gerekiyor.
Ama görülen o ki, iki ölüm ‘haber’den sayılmıyor.
Yazık!
Oysa, bu ölümler ve karakol-kalekol inşaatlarına karşı Kürdistan coğrafyasında tırmanan eylemler ‘alarm çanları’dır.
“PKK yol kesiyor, halkı kışkırtıyor, ateş açıyor; ne yani devlet karakol da mı inşa edemeyecek?” demek yetmiyor, yaşananları, gerçeği izah etmekten uzak kalıyor.
Çünkü, devlet bugün PKK ve lideri ya da önderiyle diyalog içinde, müzakere halinde.
Uzun zamandır öyle.
Bir yanda Erdoğan, diğer yanda Öcalan; top uzunca bir zamandır ikisinin arasında gidip geliyor.
Realite buysa, Öcalan ve PKK tarafının duyarlıkları Ankara’da önemsenmek zorunda.
Barış yapmak istediğin tarafın hassasiyetini görmezden gelmek, zamanla barış ve çözüm yolunu tıkamaya başlar.
Eski deyişle, eşyanın tabiatında vardır bu.
Kalekollar, korucular ve inandırıcılık
Görülen o ki, Lice'de akan kan ‘haber’den sayılmıyor, oysa konu çok önemli
PKK’nin, Kandil’in karakol-kalekol şikâyeti yeni değil.
Çözüm süreci başladığından beri var.
Hem barış süreci, çözüm süreci diyorsunuz, hem karakol-kalekol inşaatını hızlandırıyorsunuz; ikisi bağdaşmıyor” eleştirisi bir küsur yıldır gündemde.
Geçen yıl Nisan ayında, Hakkari’deki makamında o zamanki Belediye Başkanı Fadıl Bedirhanoğlu bana şöyle yakınmıştı:
“Çözüm süreci başlamış, iyi güzel... Ama bir yandan barış, bir yandan yeni korucu kadroları… Bir yandan barış, bir yandan yeni karakollar ve sınıra tahkimat... Hani derler ya, bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu... Yani inandırıcılık meselesi...”
PKK’nin en önde gelen komutanlarından Fehman Hüseyin, kendisiyle geçen yıl mayıs ayında, ‘Metina savaş bölgeleri’nde konuşurken iki konuda yakınmıştı:
“Sayısı arttırılan köy korucuları… Hızlandırılan yeni karakol inşaatları…”
Silah sesleri başladı
Geçen bir yıl içinde, öyle anlaşılıyor ki, Ankara bu konudaki eleştirilere fazla kulak asmadı, bildiği yolda yürüdü.
Bunun üzerine PKK de düğmeye basarak eylemleri tırmandırmaya başladı.
Lice’ye böyle geldik.
Uzunca bir zamandır ilk kez silah sesleri gelmeye, insanlar hayatlarını kaybetmeye başladı.
Bunun altı çizilmeyecek mi?
Akmaya başlayan kan ve gözyaşı karşısında sessiz mi kalınacak?
Siyasetin doğasında -ya da eşyanın tabiatında- bu da yoktur.
'Çiller ve Erdoğan arasında fark yok'
Kalekol ve korucu eleştirilerine kulak asılmayınca PKK düğmeye bastı
Nitekim KCK dün hükümeti çok sert eleştiren bir bildiri yayımladı.
Bazı bölümleri şöyle:
“Çatışmasızlıktan (23 Mart 2013 tarihli ateşkes) sonra AKP’nin yaptığı ilk iş, karakol yapımına girişmek olmuştur. Bu yaklaşım bile fiili olarak çatışmasızlığı ortadan kaldıran bir tutum olmuştur.”
“AKP böyle bir tutum ve uygulama içinde olunca gerillanın geri çekilmesi durdurulmuştur. Ancak AKP bu uyarıyı bile dikkate almamış, çatışmasızlığı istismar etmeyi sürdürerek çözümsüzlük politikasında ısrar etmiştir.”
“Lice’deki katliam AKP’ nin çözüm politikası olmadığını, aksine halkın direniş iradesini bastırma kararında olduğunu göstermiştir.”
“Erdoğan’ın B ve C planlarının esas olarak halkın özgür ve demokratik yaşam iradesini kırmak olduğu bir daha anlaşılmıştır.”
“AKP'nin on iki yıllık politikası açıkça göstermiştir ki, Tayyip Erdoğan ile Çiller arasında amaç ve hedefte bir fark yoktur; sadece Özgürlük Hareketi’ni tasfiye etmede yöntem değişikliğine gidilmiştir.”
“Lice saldırısının, bir psikolojik savaş çalışması olan Amed’deki çalıştaydan sonra gelmesi tesadüfi değildir. Bu çalıştayla hem halkın bu direnişini bastırmaya siyasal meşruiyet yaratılmaya çalışılmış, hem de Cumhurbaşkanlığı seçimlerine kadar Kürt halkı ve demokrasi güçleri avutulmak istenmiştir.”
“Direnişle bu özel savaş politikası boşa çıkarılmadığı müddetçe, devletin AKP eliyle uyguladığı oyalama ve çözümsüzlük politikası sürdürülecektir.”
Eleştiriden korkmayın!
Uzunca bir zamandır ilk kez silah sesleri ve can kayıpları başladı
Son söz:
KCK’nın dünkü bu bildirisinin altını çizmek, ‘çözüm süreci’ne sahip çıkmak ve barışı savunmaktır.
KCK’nın bu duyarlıklarını gözardı ederek çözüm ve barış savunulamaz.
Kimse kendini aldatmasın.
Ve ‘eleştirel düşünce’dir tarihin tekerleğini iyiye, doğruya çeviren, insanoğluna daha güzel ufuklar açan…
Eleştiriden korkmayın!
Ayrıca, doğrular kimsenin tekelinde değildir, gerçek bir değil, bin yüzlüdür.