08 Ocak 2015

Paris’teki rezil saldırıyı ‘ama’sız, şiddetle lanetlerken...

Özgürlük meşalesi sönmez, barbarlık, özgürlüğü boğamaz!

Paris’te dün yaşanan insanlık dışı saldırıyı öğrenince hemen şu tweet’i attım:
“Paris’teki saldırıyı lanetliyorum!”
Ama demeden lanetlemekten başka ne yapabilirdim ki?
İnsanlığa sığmayan...
Hoşgörü fikrini yerle bir eden...
İfade özgürlüğünü hiçe sayan...
Demokrasiden nefret eden...
Böyle bir barbarlığı, ama gibi sözcüklere hiç sığınmadan şiddetle lanetlemek, her şeyden önce insan olmanın bir gereğiydi çünkü.
Evet, başka ne yapabilirdim ki?..
İçim acıdı, yaşananların bir bölümünü televizyon ekranlarında seyrederken...
İçim acıdı, hatta tedirgin oldum, “Saldırıyı lanetliyorum!” tweet’imin sosyal medyada yol açtığı bazı tepkileri okudukça...
Ne yazık.

İfade özgürlüğünü terörle
boğmaya kalktın mı olmaz 

İçim acıdı, hatta tedirgin oldum, “Saldırıyı lanetliyorum!” tweet’imin sosyal medyada yol açtığı bazı tepkileri okudukça...

Karikatürleri beğenmeyebilirsiniz.
Nefret hissedebilirsiniz.
İnancınıza dönük eleştiri ya da iğnelemeler canınızı sıkabilir.
İçinizde tepki dalgalanmaları kabarabilir.
Hepsi olabilir.
Ama elinize silahı alıp karikatürcüleri öldürmeye hiçbir şekilde hakkınız yok.
Bu barbarlıktır.
Bu yalnız insanlığa değil, dine de saldırıdır.
Beğenmiyorsan, o dergiyi satın almazsın.
Protesto bildirileri dağıtırsın.
Gösteri düzenlersin.
Ortalığı ayağa kaldırırsın.
Karşı yayın çıkarıp kendi inancını savunursun.
Ama eline silah aldın mı olmaz.
Fikre şiddetle karşılık verdin mi olmaz.
İfade özgürlüğünü terörle boğmaya kalktın mı olmaz.

Özgürlük meşalesi sönmez 

Düşünceye düşünceyle cevap vereceksin.
Demokrasiler böyledir.
Gerçek demokrasilerde her şey sorgulanır.
Tabulara yer yoktur.
Demokratik toplumlarda inanmayan insanlar da vardır.
İnanmak zorunda değillerdir.
Kutsalları yoktur.
Tabuları yoktur.
Ve onların da neden inanmadıklarını, neden böyle düşündüklerini anlatma hakları vardır.
Demokrasiler böyle işler.
Elbette hakaret etmeden, hiç kuşkusuz aşağılamadan, din ve inançlarla ilgili en kutsal olanları da eleştiri süzgecinden geçirebilir, sorgulayabilir ve bunları mizah konusu yapabilirler.
Gerçek demokrasilerde bütün bu özgürlükler, hukuk devletinin güvencesi altındadır.
İnsanlık dışı saldırıda hayatını kaybeden Fransız karikatürcülerin, yalnız İslamiyet’le değil, Hıristiyanlık’la da, Yahudilik’le de, bütün dinlerin peygamberleriyle de, Papa’yla da mizah çerçevesinde iğneleyici, eleştirel yayın yaptıkları da biliniyor.
Paris’te elde silah Charlie Hebdo dergisine girip 12 kişinin canını alanlar şunu iyi bilsin:
Özgürlük meşalesi sönmez!
Barbarlık, özgürlüğü boğamaz!

Bu bakımdan Fransa tarihi zengin ve öğreticidir.

Parisliler, Charlie Hebdo saldırısını protesto etmek için Cumhuriyet Meydanı'nda toplandılar.


Tuzaklara düşmeyelim 

Eline silah aldın mı olmaz. Fikre şiddetle karşılık verdin mi olmaz. İfade özgürlüğünü terörle boğmaya kalktın mı olmaz.

Meselenin diğer yanına gelince...
Farklı din ve inançtan olanları kan ve ateş çukuruna yuvarlamak isteyenlerin oyununa gelmekten özenle kaçınmak zorunda dünyamız.
Son derece soğukkanlı olmalıyız.
Hem Batı’da hem Doğu’da öyle...
Hem Avrupa’da hem Amerika’da öyle...
Hem Fransa’da, hem İngiltere ve Almanya’da, hem de Türkiye’de öyle...
Hıristiyan diye, Yahudi diye, Müslüman diye, insanları ve toplumları birbirine düşman edici, birbiriyle çatıştırıcı tuzaklara düşmeyelim.
Dinler arası diyalog, dinler arası hoşgörü fikrine ve bu yönde kurumsal çalışmalara her zamankinden çok daha fazla ihtiyacı var dünyanın, insanlığın.
Ve Ortadoğu’da, Irak’ta, Suriye’de barış ve istikrar her zamankinden acil hale gelmiş durumda.

Dünyaca ünlü çizerler öldürülen çizerler için çizdi...


Demokrasinin ipine daha çok sarılmak gerek 

Son derece kritik zamanlardan geçiyoruz. Hiç aklınızdan çıkarmayın. Dün Paris’teki barbarlığı gerçekleştirenler, yarın İstanbul’da vurabilirler

Durup düşünmek zorundayız.
Özellikle Türkiye’de...
Şunun altını kalın olarak çiziyorum.
Türkiye’de barış, hoşgörü ve demokrasinin ipine her zamankinden daha çok sarılmak gerekir.
Bu açıdan maalesef iyimser değilim.
Çünkü, Erdoğan iktidarının yol açtığı toplumsal ve siyasal kutuplaşma Türkiye’yi her zamankinden daha çok kırılgan hale getirmiş durumda.
Kısacası:
Son derece kritik zamanlardan geçiyoruz.
Hiç aklınızdan çıkarmayın.
Dün Paris’teki barbarlığı gerçekleştirenler, yarın İstanbul’da vurabilirler.

Yazarın Diğer Yazıları

Kıbrıs çıkarmasında tarihi yaşarken yakalamak: Yarım yüzyıl önce atlattığım haberin hikâyesi

Londra’da uçağa doluştuk, Ankara'ya dönüyoruz. Ne oldu Londra'da?.. Kıbrıs'a çıkacak mıyız?.. Her kafadan bir ses çıkıyor. İçim içimi yiyor. İçim içime sığmıyor. Atlayacak mıyım haberi?.. Uçağın ön tarafına doğru yürüyorum. Perde aralığından Milli Savunma Bakanı Hasan Esat Işık gözüme çarpıyor. Soruyorum: Beyefendi, ne oluyor?..

Pervin Buldan ve Sırrı Süreyya Önder’den: Barışa en yakın zamandayız, düne göre umudum misliyle fazla!

2024'ün sonunda Türkiye'nin önünde bir umut penceresi açıldı mı? Bu soruya, ihtiyatlı bir dille, "Evet açıldı" diyorum. Aynı soruyu, cumartesi günü İmralı’ya giden Pervin Buldan ile Sırrı Süreyya Önder'e de sordum…

Yeni yılda barış umudu mu, neden olmasın?..

Pervin Buldan ve Sırrı Süreyya Önder'den oluşan DEM Parti heyetinin İmralı'da Öcalan'la buluşmasıyla bir barış kapısının aralandığı söylenebilir

"
"