28 Ocak 2015

Kobanê Kürtlerin destanıdır, Erdoğan’ın da hüsranı…

Son söz: Roboski’ye sırtını dönen, Kobanê’yi hissedemez

Evet öyle, Kobanê Kürtlerin destanıdır.
Erdoğan’ın da hüsranıdır.
Yenilgisidir.
Kürtler Kobanê’de destan yazdı.
Bütün Kürtleri birbirine yakınlaştıran, birbiriyle kaynaştıran bir büyük destan.
Tayyip Erdoğan, böyle bir destan yazılmasına karşıydı.
Onun içindir ki:
Daha ekim ayında “Kobani düştü düşecek!” demişti, içindeki özlemi saklamamıştı.
Onun içindir ki:
PKK da, PYD de aynıdır, ikisi de ‘terör örgütü’dür, demişti.
Onun içindir ki:
Kürtlerin hakim olduğu bir ‘Kuzey Irak’tan sonra, bir de ‘Kuzey Suriye’ istemiyoruz yanı başımızda, demişti.
Onun içindir ki:
Rojava’da Kürtlere karşı IŞİD’e, El Nusra’ya yol vermiş, el vermişti.
Onun içindir ki:
Kobanê’de Kürtlerin IŞİD tarafından ezilmesine uzun zaman seyirci kalmış, kayıtsız kalmıştı.
Onun içindir ki:
Dünya âleme rezil rüsva olmuştu.

Diyarbakır'da Kobanê zaferi kutlamaları büyük bir coşkuyla sokaklara taştı

Düşmanlığının sebebi,
Suriye Kürdistanı’nın özerkleşme ihtimali

Erdoğan Kobanê’de destan yazılmasına karşıydı, onun için dünya âleme rezil rüsva oldu

Rojava’yı geçen yıl nisan ayında gezmiştim.
Nereye gitsem, Erdoğan’ın adıyla IŞİD ve El Nusra birlikte anılıyordu.
PYD-YPG güçlerine sınırın kapalı, IŞİD’le El Nusra’ya açık tutulduğu her adımda kulaklara çarpıyordu.
Kürtlere bu düşmanlık neden diye soruluyordu.
Nedeni açıktı:
Rojava’da, yani Suriye Kürdistanı’nda, ‘Kuzey Irak’taki gibi özerk bir Kürt yönetimi görmek istemiyordu Tayyip Erdoğan.
Bir başka deyişle:
Suriye’deki ‘Kürt realitesi’ni de kabul etmek istemiyordu.
Bunun için de Kürtleri, radikal İslamcı örgütlere yedirmenin peşindeydi.
Rojava’da, Kobanê’de IŞİD’e yol ve el vermesi bu yüzdendi.
Bir ara, “Kobanê düştü düşüyor!” diyecek kadar da umutlanmıştı.

Saray’daki Sultan ve ‘Serok Obama’

Kobanê’nin kurtuluşuyla Biji Serok Obama sloganları kulaklara çalınırken, Saray’daki Sultan’ın esamesi okunmadı

Tayyip Erdoğan, genel Suriye politikasından sonra Kobanê’de olan biteni de yanlış okumuştu.
Kürtlerin her geçen gün nasıl uluslararası sahneye çıktığını... Ortadoğu’da nasıl önemli bir oyuncu haline geldiklerini... Amerika’nın nasıl daha çok devreye girdiğini...
Ve PYD aracılığıyla da olsa PKK ile nasıl ilişki ördüğünü…
Bütün bunları yerli yerine oturtamamıştı Erdoğan.
En nihayet, Amerikan savaş uçakları IŞİD’i bombalamaya başlayınca uyanır gibi oldu.
Ama artık çok geçti.
Erdoğan’ın Kobanê tavrı, bir yandan Kürtlerin içinde büyük bir yara açtı, diğer yandan Türkiye’yi uluslararası kamuoyunda radikal İslamcı örgütlerle neredeyse aynı kaba koyuverdi.
Bu nedenle, Kobanê’nin kurtuluşuyla birlikte Kürtlerden Biji Serok Obama sloganları kulaklara çalınırken, Saray’daki Sultan’ın esamesi bile okunmuyordu.

Başbakan Davutoğlu Diyarbakır’da ‘Eğer vakit bulursam güzel Kürtçe'yi de güzel Türkçe'miz kadar öğrenmek istiyorum’ dedi.

Davutoğlu, Demirel’i hatırlatırken

Hâl böyleyken, Başbakan Davutoğlu’nun Diyarbakır’dan Kobanê’ye selam sallaması ya da güzel Kürtçe gibi şirinlikler yapması hiç de sahici değildi.
Daha açık deyişle sırıtıyordu.
1991 yılının sonunu anımsıyorum.
Başbakan Demirel, Diyarbakır’da “Kürt realitesini tanıyoruz” deyince yer yerinden oynamıştı.
Bu bir devrim manşetleri uçuşmuştu.
Ama sloganın arkası gelmemiş, devletin bir gri yalanı olarak kalmış ve 1990’larda hukuk dışına çıkan devlet Güneydoğu’da koca bir cehennem çukuru açmıştı.

Roboski’ye sırtını dönen…

Son söz: Roboski’ye sırtını dönen, Kobanê’yi hissedemez

Onun içindir ki:
Bugün artık şirinlik zamanı değil.
Lafa karnı tok insanların.
Laf değil iş yapma zamanı.
Bir kez daha vurguluyorum:
Kobanê Kürtlerin destanıdır, Erdoğan’ın da hüsranı…
Bu büyük yenilgiden gerekli dersleri çıkartabilir mi Tayyip Erdoğan?..
Sanmıyorum.
Saray’daki Sultan’ın demokrasi ve hukukla bağları kopmuş durumda çünkü…
Son söz:
Roboski’ye sırtını dönen, Kobanê’yi hissedemez, Kobanê destanını anlayamaz.



OKURA DUYURU

Çok uzun zamandır tatil yapmadım.
10 gün izninizi rica ediyorum.
Yakında tekrar bu köşede buluşmak üzere, HC.

Yazarın Diğer Yazıları

Taksim Meydanı 1 Mayıs'lara açılmadıkça, cezaevleri boşalmadıkça...

Bu ülkede demokrasiden, hukuk ve adaletten, özgürlükten söz edilemez

Ermeni kardeşlerimin 24 Nisan soykırım acısını, Hrant Dink'in "23,5 Nisan" yazısıyla paylaşıyorum

"Kim nasıl anlayabilir bunu bilemiyorum ama hem Ermeni olmak, hem Türkiyeli; hem 23 Nisan'ı yaşamak bütün coşkusuyla ve ertesi günün bir parçası olmak bütün hüznüyle..."

Ortadoğu cehennemine Gazze'ye BARIŞ gelecek mi?

İsrail, İran ve Filistin'de iktidarlar değişmedikçe, Batı'nın İsrail'e kayıtsız şartsız desteği son bulmadıkça, Hamas şiddet ve terörden vazgeçmedikçe Ortadoğu'da barış kapısı açılmaz!