Dünya her gün yeniden kurulur!
Hâlâ öyle mi bilmiyorum, bu söz, New York Times gazetesinin New York’taki ana binasının girişinde asılıdır.
‘Gazete’yi iyi anlatır.
‘Gazeteci milleti’nin hissiyatını iyi tarif eder.
Öyledir, biz gazeteciler her gün yazı işlerinde, kendi deyişimizle ‘mutfak’ta oturur, haberlerle, yorumlarla, çizgilerle, fotoğraflarla dünyayı yeniden kurarız.
O mutfak bizim ‘mahremiyet’imizdir.
Başkaları girsin istemeyiz.
Biz bize kalmayı severiz, dünyayı her gün yeniden kurarken...
Gerçek demokrasilerin bel kemiğini oluşturan ifade özgürlüğü bu ‘mahremiyet’e saygıdan geçer.
Demokrasileri demokrasi yapan medya bağımsızlığı ancak böyle mümkün olur.
Böyle buyuruyor Sultan
Biz gazeteciler her gün haberlerle, yorumlarla, çizgilerle, fotoğraflarla dünyayı yeniden kurarız. Mutfak bizim ‘mahremiyet’imizdir. İfade özgürlüğü bu ‘mahremiyet’e saygıdan geçer
Farkındayım.
İfade özgürlüğü ölümcül darbeler yerken, medya bağımsızlığının köküne kibrit suyu ekilirken, böylesine satırların ne kadar naif kaldığını biliyorum.
İktidar ve hempaları saldırıyor!
Ne hukuk tanıyorlar, ne özgürlük.
Akıl alır gibi değil.
Kendileri gibi düşünmeyenleri alçaklıkla, ahlaksızlıkla, şerefsizlikle, satılmışlık ve hainlikle suçluyorlar.
Ağızlarından çıkanı galiba kulakları duymuyor.
Hedefleri çok açık.
Medyadaki tüm kaleleri fethetmek.
Tüm köşeleri düşürmek.
Tüm farklı sesleri susturmak.
Tüm muhalif odakları sindirmek.
Böyle buyuruyor Saray’daki Sultan.
Kendi ‘tek adamlığı’na, ‘Erdoğan devleti’ne giden yolda hiçbir itiraz istemiyor.
Savcı Mehmet Kiraz’ı vuran lanet olası terör eylemiyle birlikte Erdoğan ve hempalarının medya bağımsızlığı ve özgürlüğüne karşı başlattıkları saldırının altında bütün bunlar yatıyor.
Hedef, medyadaki son kaleler ile köşeler
Demin belirttiğim gibi, medyada bağımsızlığını -şöyle ya da böyle- korumakta olan, bu açıdan kararlılığını sürdüren son kalelerle köşeler düşürülmek isteniyor.
Hedeflerinde bu var.
Demokrasi ve hukukun üstünlüğünü hiçe sayan, herkese diz çöktürmeyi amaçlayan bu saldırılar hem ‘cephe’den geliyor, hem ‘nokta vuruşları’yla yapılıyor.
Hem patronaj çökertilmek, hem köşeler teker teker kapatılmak isteniyor.
Bunun için de, en çirkin dezenformasyon ve en rezil psikolojik savaş yöntemleri kullanılıyor.
Neden mi?
Saray’daki Sultan yüzde yüz biat istiyor da ondan...
Demokrasiyi ‘küfür nizamı’ sayan zihniyet
İktidar ve hempaları saldırıyor! Ne hukuk tanıyorlar, ne özgürlük. Hedefleri çok açık. Medyadaki tüm kaleleri fethetmek. Tüm köşeleri düşürmek
Anlaşılan o ki:
Tek adamlığını, yani ‘yüzde yüz biat’ı gerçekleştirmek için Türkiye’yi büyük ‘yangın yeri’ne çevirebilir.
Gidiş o gidiş.
Yaşadıklarımız bunu gösteriyor.
Basın özgürlüğü de onun için küfür.
İfade özgürlüğü de küfür.
Hukukun üstünlüğü de küfür.
Hukuktan o kadar rahatsız ki, “anayasayı bekleme odasına aldığı”nı kendi ağzıyla itiraf edebiliyor.
Bu değerlerin tümü küfür olunca, herhangi bir kuşkuya yer kalmıyor:
Saray’daki Sultan için demokrasi de ‘küfür’den başka bir şey değil.
Ve demokrasiyi küfür nizamı sayan zihniyetlerin damgasını vurduğu devlet nizamı hayırlara vesile olmaz.
Böyle bir devlet düzeniyle barış ve huzur gelmez.
Bu acı gerçek bu topraklarda çok uzun yıllar yaşandı.
Şimdi daha kötüsünü yaşamaya koyulmuş durumdayız.
Ne yazık.
Gazeteci ‘saray soytarısı’ değildir
Gazetecinin elinden soru sorma ve sorgulama hakkını alamayacaksınız.Çünkü gerçek gazeteciler, o sizin bildiğiniz ‘Saray soytarıları’ndan değildir
Bütün bunlar yaşanırken ben de oturmuş, Manhattan’daki New York Times binasının girişindeki ifadeyi hatırlatarak, ‘dünya her gün yeniden kurulur’ diye yazıyorum.
Bunun yerine, “Her şeye rağmen dünya dönmeye devam ediyor!” diye de yazabilirdim.
Ama belki ikisi aynı kapıya çıkıyor.
Bildiklerimi bir kez daha yineliyorum.
Demokrasilerde gazeteciler gazete yapar.
Siyasetçiler ülke yönetir.
Demokrasilerde herkes kendi işini yapar.
Böylece herkes rahat eder.
Siyasal iktidarların gazetecilere, gazetelere karıştıkları, onlara buyruk verdikleri yerler demokrasi değildir.
Hiç aklınızdan çıkarmayın.
‘Gazeteci milleti’nin elinden özgürlüğünü alamazsınız.
Gazetecinin elinden soru sorma ve sorgulama hakkını alamayacaksınız.
Çünkü gerçek gazeteciler, o sizin bildiğiniz ‘Saray soytarıları’ndan değildir.
Şunu yazın bir kenara:
‘Gazeteci milleti’nin demokrasi ve özgürlük mücadelesi bitmeyecek.
Bunu iyi bilin.