Nasıl bir ülkede yaşadığımız, dün gece Cumhuriyet'e yağdırılan cezalarla bir kez daha çırılçıplak gözler önüne serildi.
Bu cezalarla bir defa daha anlaşıldı ki:
Bu memlekette demokrasi, hukuk ve ifade özgürlüğü hikayedir.
Kim ki tersini söyler, yalancıdır.
Gazeteciliği suç sayabilen, her fırsatta hukuk ve ifade özgürlüğünün ırzına geçebilen bir zihniyetten kurtulmadıkça, Türkiye düzlüğe çıkamaz.
Böylesine demokrasi yoksunu bir ülkede hiçbir şey düzelmez, daha kötüye gider.
Barış ve huzur da olmaz.
Siyasal ve ekonomik istikrar da gelmez.
Ekonomi de dikiş tutmaz.
Enflasyon da boyun eğmez.
Dolar da, avro da alır başını gider.
Uzun lafın kısası:
Erdoğan'dan kurtulmadıkça, hiç kuşkunuz olmasın, Türkiye'nin önü açılmaz.
Gelin, bir demokrasi platformu
kuralım ve bugüne kadar yapamadığımız bir işi başaralım...
Bir numaralı sorun Erdoğan'dır.
Ve 24 Haziran bu açıdan büyük bir fırsattır.
Siyasi normalleşme istiyorsak...
Demokrasi ve hukuk diyorsak...
Özgürlükten yanaysak...
Yargı bağımsızlığını savunuyorsak...
Güçler ayrılığını demokrasinin omurgası sayıyorsak...
Seçim barajını sıfırlayan bir seçim yasasını doğru buluyorsak...
Özgür ve bağımsız medya olmadan, işleyen bir demokrasi olamayağını artık görmüşsek...
Başkanlığı değil parlamenter sistemi düzelterek geri getirmekten yanaysak...
O zaman, haydi gelin, 24 Haziran'la muhteşem bir başlangıç yapalım.
CHP'lisi...
İyi Partilisi...
HDP'lisi...
Saadet Partilisi...
Başka hangi partilisi varsa...
Gelin, bir demokrasi platformu kuralım ve bugüne kadar yapamadığımız bir işi başaralım.
Bir demokrasi çatısı altında buluşalım.
Bütün farklılıkların, renklerin huzur içinde birlikte yaşayabilecekleri bir Türkiye'yi öngören ortak bir demokrasi manifestosu yayınlayalım.
Ve böyle gidelim 24 Haziran'a.
Ya da sonraki "ikinci tur"a.
Anlaşılan o ki, Gül'lü ortak aday formülü tutmadı. CHP'de büyük tepki gördü. Akşener çekilmedi.
Olabilir.
Görülen o ki, birinci tura herkes kendi adayıyla gidecek.
Şimdiki görev, muhalefet güçlerinin Erdoğan'a karşı birleşmesidir.
Bu bir "demokrasi görevi"dir.
İkinci turda, Erdoğan'ın karşısındaki adayın arkasında seferber olmak da bir "demokrasi görevi"dir.
Demin belirttiğim gibi, hep birlikte ortak bir demokrasi manifestosu ile sandıkta Erdoğan'la yarışmak bir "demokrasi görevi"dir.
Bu kritik süreçte öncelikler, sonralıklar karışmasın.
Öncelik, Erdoğan'ın yenilmesidir.
Seçim sandığında kaybetmesidir.
Bunun için öz bir demokrasi manifestosu hazırlamaktır.
Ve seçim eğer ikinci tura kalırsa, amasız fakatsız Erdoğan'ın karşısındaki adayı kararlılıkla desteklemektir.
Haydi gelin, bu topraklarda bir ilki başaralım ve hep birlikte demokrasi bayrağını ellerimizin üstünde yükseltelim.
Harika bir başlangıç olur.