08 Ağustos 2015

Ekonomi fena değil feci gidiyor!

Saray’daki Sultan kendisini kurtarmak için Türkiye’yi uçuruma itiyor

 

Ekonomi çok zorda!
Fena değil feci gidiyor.
Yazın bir kenara.
Bu gidişle Türkiye, ‘2001 krizi’nden çok daha büyük bir bedel ödeyecek.
Yoksulluk ve işsizlik tavan yapacak.
Aş ve iş sorunu gitgide büyüyecek.
Felaket senaryosu yazmıyorum.
Gerçeğin ta kendisi bu.
Ekonominin altında çalışan bir saatli bombanın tik tak sesleri hızla yaklaşıyor.


Tehlikenin farkında mısınız?
Belki değilsiniz.

Türkiye’nin toz duman ortamında ekonomi geri plana düştü çünkü...
Göstergeler çok kötü.
Gitgide kötüleşiyor!
İhracat tam yedi aydır düşüşte!
Üstelik ilk kez geçen temmuz ayında nispi olarak ithalattaki düşüşten daha fazla düştü.
İhracatta böyle bir düşüş, ekonomi açısından çok vahim bir gelişme...
Kaç yıldır büyümeyen, sürekli patinaj yapan, temel sorunları derinleşen bir ekonomi açısından ihracattaki bu düşüş hayra alamet değildir.
Daha kötüsü, bu yakın gelecekte ekonomiye ilişkin herhangi bir düzelme umudu da yok.
Bir ara, AKP ile CHP arasında ‘büyük koalisyon’a umut bağlar gibi olmuştuk ama o umut da çabuk tükendi.
Türkiye, 1990’lardaki gibi, sorun çözen değil, sorun biriktiren bir ülke rayına oturmuş durumda.
2001 krizi’ne giden o yıllarda da, hatırlayın, yapısal sorunlar bekleme odasına alınmıştı.
Şimdi de vaziyet böyle.
Temel sorunlar bekliyor.
Ekonomi büyümekten uzak.
Vergi reformu durduğu yerde duruyor.
Vergi gelirlerinin yüzde 70’i hâlâ dolaylı vergi niteliğinde.
Kayıt dışı meselesi çözülebilmiş değil.
İşgücü reformu’na bunca yıldır el atılmadı.
Cari açık yerli yerinde.
Buluş yapmıyoruz, ARGE konusu yerinde sayıyor.
Bu açıdan elzem olan ‘eğitim reformu’ndan hâlâ uzak sularda seyrediyoruz.
Ve tabii yargıda reform, bu da bekliyor.
Şaşırtıcı değil.
Hukuk devleti’nde iyileşme isteyen büyük iş dünyası üyelerinin Saray’daki Sultan tarafından vatan haini ilan edilebildiği bir ülkeye doğrudan yabancı sermaye akışının hızlanmasını beklemek de nafiledir.
Tarım da, hayvancılık da geriledi.
Turizm kötüye gidiyor.
Bir yandan Avrupa ve Rusya’daki ekonomik kriz, diğer yandan özellikle IŞİD meselesi, turist sayısını hızla aşağı doğru çekmekte.
ABD’deki faiz artışı beklentisi de, Türkiye ekonomisinin bir başka korkulu rüyası ki, bu rüya da eninde sonunda gerçekleşecek.
Borsadaki ‘yabancı yatırımcılar’ın ufak ufak tüymeye başlaması bunun açık bir göstergesi...
Yabancı yatırımcı’nın bugün gözlediği iki kişiden söz edilebilir:
Ali Babacan, Mehmet Şimşek.
 

Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ve Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı Ali Babacan

Çözüm süreci bir mucize bekliyor

Ekonomiyle maliyeden sorumlu bu iki sayın bakanın koltuklarını halen koruyor olmaları, öyle anlaşılıyor ki, yabancı yatırımcı gözünde bazı bakımlardan ‘güvence’ oluşturuyor.
Evet öyle, ekonominin uçuruma yuvarlanmasına az kaldı!
Uçurumun kenarında dolaşıyor olmasının iki temel nedeni daha var.

Bir:
Gitgide koyulaşan siyasal belirsizlik...

İki:
‘Çözüm süreci’nin sonlanmasıyla birlikte ‘çatışma hali’nin yeniden gündeme girmesi...

Siyasal belirsizlik, anlaşılan o ki, en az üç dört ay daha, erken seçim sonuçları alınıncaya kadar varlığını sürdürecek.
Çözüm süreci’nin ise bir mucize beklediğini söyleyebilirim.
Kısacası:
Gidişat parlak değil.
Siyasetle birlikte ekonomi de uçurumdan aşağı düşebilir.
Yakın ihtimaldir.
Gidiş o gidiş!
Saray’daki Sultan kendisini kurtarmak için Türkiye’yi uçuruma itiyor.

 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Özgür Özel'in Erdoğan'la diyalog talebini neden önemsiyorum?

31 Mart penceresini açan CHP, hem kendisini hem Türkiye'yi bundan sonra büyütmek istiyorsa, bunun için siyaset meydanına bir büyük uzlaşma projesi, dört dörtlük bir demokratik anayasa önerisi sunmalıdır

Taksim Meydanı 1 Mayıs'lara açılmadıkça, cezaevleri boşalmadıkça...

Bu ülkede demokrasiden, hukuk ve adaletten, özgürlükten söz edilemez

Ermeni kardeşlerimin 24 Nisan soykırım acısını, Hrant Dink'in "23,5 Nisan" yazısıyla paylaşıyorum

"Kim nasıl anlayabilir bunu bilemiyorum ama hem Ermeni olmak, hem Türkiyeli; hem 23 Nisan'ı yaşamak bütün coşkusuyla ve ertesi günün bir parçası olmak bütün hüznüyle..."