Bu köşede çıkan DİKTA, DİKTATÖR başlıklı son yazım şöyle noktalanmıştı:
Demokratlar nerede?
Yalnız Türkiye'nin değil, Amerika'sıyla Avrupa'sının, hatta dünyanın bugünkü halleri bu soruyu geçerli kılıyor.
Çünkü demokrasi, hukukun üstünlüğü ve özgürlük pencerelerinden nereye baksanız gelişmeler korkutucu.
ABD'nin başındaki gelmiş geçmiş en büyük felaket olan Başkan Trump'ın umurunda bile değil demokrasi.
Yargı bağımsızlığı, güçler ayrılığı, özgür medya deyince fena oluyor Trump.
Elinden gelse, tıpkı Erdoğan gibi Trump da yargıyı, yasamayı, medyayı kendine tabi kılacak, hepsini biat kurumları haline getirecek.
Trump, Avrupa Birliği'nden de hazzetmiyor, altını oyup duruyor.
Britanya'nın AB'den ayrılmasını öngören, demokrasinin zayıflatan Brexit'e ve onun milliyetçi taraftarlarına destek çıkıyor.
AB içinde AB'yi ve demokrasiyi sevmeyen, milliyetçi, yabancı düşmanı, ırkçı iktidarlara sahip Polonya, Macaristan ve Avusturya'ya Macron Fransası ve Merkel Almanyası’na göre çok daha yakın duruyor.
AB'nin hâlâ sahip çıktığı İran'la nükleer antlaşmayı bozan da Trump.
Dünyada ticaret savaşı için de düğmeye basmış durumda. Çin'e, AB'ye, Kanada'ya, Japonya'ya karşı atmış olduğu gümrük duvarlarını yükseltici adımlar, dünya ekonomisini yeni bir krizin eşiğine doğru itiyor.
NATO da Trump'ın umurunda değil.
Yaptığı açıklamalar ve attığı tweet'lerle NATO'ya yıkıcı darbeler indirirken, Rusya Başkanı Putin zevkten dört köşe oluyor.
Türkiye'nin kapkaranlığa doğru başlayan bu yolculuğunu elimiz kolumuz bağlı seyir mi edeceğiz?
Uzun lafın kısası:
Başkan Trump, o korkunç İkinci Dünya Savaşı sonrasında ABD'nin öncülüğünde NATO'suyla, Avrupa Konseyi'yle, AB'siyle, ulus-üstü yapılarıyla kurulmuş olan Batı ittifakı'nı yerle bir etmeyi iş edinmiş gözüküyor.
Manzara iç açıcı değil.
Eğer demokrasiden yanaysanız...
Hukukun üstünlüğü diyorsanız...
Özgürlük diye bir derdiniz varsa...
İnsanlık için barış istiyorsanız...
O zaman dünyanın ve Türkiye'nin bugünkü hallerine itiraz etmekten, isyan etmekten başka çareniz yok.
Çünkü dünya ve Türkiye, demokrasinin, hukuk ve özgürlüğün ve de barışın tam tersi bir raya oturmuş durumda…
Bu çok tehlikeli bir yolculuk.
Gerçekten öyle.
Özellikle Türkiye'nin kapkaranlığa doğru başlayan bu yolculuğunu elimiz kolumuz bağlı seyir mi edeceğiz?
O kadar çaresiz miyiz?
Bu bizim kaderimiz mi?
Alnımızın kara yazısı mı?
Bu soruların karşılıklarını düşünürken, özellikle Türkiye bağlamında, içimi hüzün kaplıyor.
O yüzden, bu köşedeki DİKTA, DİKTATÖR başlıklı son yazımı DEMOKRATLAR NEREDE diye noktalamıştım.
Evet neredeler?..
Bir araya gelip, hiç olmazsa, Türkiye için bir DEMOKRASİ MANİFESTOSU bile çıkaramayacak mıyız?
Ne kadar hazin.