20 Eylül 2015

Abdullah Demirbaş’ı tutuklamak cinayettir!

‘Elimizde birçok hastane raporu var, ama tahliye etmiyorlar. Babamın hayatı büyük bir tehlike altında…’

Sevgili Abdullah Demirbaş, günaydın.
Bugün köşemi, AGOS gazetesinden Uygar Gültekin’in seninle ilgili haberine bırakıyorum. En yakın zamanda görüşme umuduyla sana iyilikler diliyorum kardeşim…

                                         *  *  *

Binlerce Kürt siyasetçinin yıllarca tutuklu kalmasına neden olan KCK operasyonları sırasında, 2009’da Diyarbakır Adliyesi’nin bahçesindeki fotoğrafıyla hafızalara kazındı Abdullah Demirbaş. Ellerinde plastik kelepçe, kolunda çevik kuvvet polisi.

Abdullah Demirbaş 2004’te yüzde 56 oyla Sur Belediye Başkanı seçildi. ‘Çok dilli belediyecilik’ üzerine 2007’de görevden alındı


Demirbaş, 2004’te Diyarbakır’ın tarihî semti Sur’a belediye başkanı seçildi. Türkiye’nin ‘çok dilli belediyecilik’le tanışmasını sağladı.
Belediye çalışmalarında Kürtçe, Ermenice, Zazaca, Arapça ve Süryaniceyi kullanmaya başladı. Belediye personelinde, Kürtçe, Zazaca, Ermenice bilenlere öncelik tanıdı.
Önce ilçe girişinin tabelalarına, ardından belediyenin tabelalarına Kürtçeyi, Ermeniceyi ve Süryaniceyi de ekledi.
Bütün bunları yaptığı için yargılanmakla da kalmadı, yüzde 56 oyla seçildiği belediye başkanlığından, Danıştay kararıyla 2007’de görevden alındı.
Danıştay, görevden almaya gerekçe olarak Kürtçe, Arapça, Ermenice, Süryanice, Keldanice, İngilizce dillerinde belediye için hizmet broşürü bastırmış olmasını gösterdi.

2009 seçimlerinde bir kez daha aday oldu ve oylarını yüzde 66’ya çıkarttı. 2009’da, KCK operasyonları sırasında yeniden tutuklandı.
Hastalığı ağırlaştı ve hastaneye kaldırıldı.
Tedavisi için yurt dışına çıkması gerekiyordu ama yurt dışı yasağı kondu. Uzun süre yasağın kalkması için mücadele etti.

Demirbaş, Demokratik Toplum Kongresi İnanç Komisyonu üyesi olarak Mayıs 2014'te Vatikan'da ziyaret ettiği Papa Francis'e çözüm süreci hakkında bilgi vermiş, destek istemişti

Demirbaş, yüzde 66 ile tekrar seçildiği 2009’da tutuklandı, hastaneye kaldırıldı. 8 Ağustos’ta tekrar tutuklandı

 

 

                                                                                                 

Abdullah Demirbaş, 2005’te Kızıltepe’de 13 yaşındayken polis tarafından öldürülen Uğur Kaymaz’ın heykelini dikti.
2009’da, kadına yönelik şiddetle mücadele konusunda önemli bir adım atarak, belediye işçileriyle yaptığı toplu iş sözleşmesine kadına yönelik şiddet maddesi koydurdu; aile içi şiddet uygulayan personelin maaşının yüzde 50’sinin eşine ödenmesini sağladı.

Ermenice ve Kürtçe masal kitapları bastırdı.
Belediyede Ermenice kursları başlattı. 
Ortadoğu’nun en önemli kiliselerinden olan Surp Giragos’un restorasyonu için destek verdi.
Diyarbakır’a, üzerinde Türkçe, Kürtçe, İngilizce, Ermenice, İbranice ve Arapça “Acıları Ortaklaştırdık ki Bir Daha Yaşanmasın” yazılı anıt diktirdi.

 

‘Babamın hayatı tehlike altında’

Abdullah Demirbaş Yaşar Kemal ile...

8 Ağustos’ta, çözüm süreci yerini çatışmalara bırakmaya başlayınca, Sur Belediyesi’ne düzenlenen operasyon kapsamında tutuklandı. 
Demirbaş’a 2002’de tedavi edilmezse ölüm tehlikesi olan ‘hewrediter derin ven trombozu’ (kalıtımsal kan pıhtılaşması) teşhisi konuldu. 
Demirbaş’ın kızı Berfin Demirbaş, babasının sağlık sorunları nedeniyle tahliye edilmesi için mücadele ediyor ve çok endişeli:

“Babamın bu hastalıktan dolayı kullandığı ilaçlar kanı sulandırdığı için herhangi bir operasyon geçiremiyor. Bu yüzden, pıhtı oluşmadan müdahale edilmesi, sürekli doktor kontrolü altında olması gerekiyor.
Eğer beyine, akciğere veya kalbe giden damarları tıkayan bir pıhtı olursa, doktorların müdahale edememe riski var.
Cezaevinde birkaç defa rahatsızlanmış, burun kanaması yaşamış, atak geçirmiş. Bu atakların artması, hastalığının kötüye gittiğini gösteriyor.
Babamın hayatı büyük bir tehlike altında.
Bizler, 2009 yılında yaşanan süreci tekrar yaşamak istemiyoruz. Babamın böylesine ciddi bir atağı kaldıramayacağından korkuyoruz.
Kullandığı ilaçların dozajlarının bile sürekli doktor kontrolünde belirlenmesi gerekiyor. Kanaması olduğu zaman durdurulamıyor, bu yüzden büyük bir endişe içindeyiz.”

Abdullah Demirbaş, daha önce de, geçirdiği ağır bir krizin ardından tahliye edilmişti. Berfin Demirbaş, babasının cezaevinde yeni bir kriz geçirmesinin oldukça kötü sonuçlara yol açmasından korkuyor:
“Elimizde birçok hastane raporu var. Ayrıca, 2010 yılında verilmiş bir adli tıp raporu var. Bu raporlarla, tahliyesi için başvuru yaptık, ancak kabul edilmedi. 2009’da, babam cezaevindeyken böyle bir süreç atlattık. Çok ciddi bir rahatsızlık geçirdi, hemen hastaneye kaldırıldı.
Doktor gözetiminde 55 gün hastanede yattı, asker başındaydı.
O krizin ardından serbest bıraktılar. Sürekli doktor gözetiminde olması gerekiyor.
Yargılama tutuksuz da devam edebilir.
O koşullar babam için uygun değil. Babamı tutuklamak, ölüme terk etmektir.”

Berfin Demirbaş

İlk onu aldılar, çünkü…

 

Berfin Demirbaş, seçimlerin ardından başlayan tutuklamalarda, ilk olarak babasının tutuklanmasının bir anlamı olduğunu düşünüyor:

“Anadilinde eğitim için verdiği mücadele, çok dilli belediyecilik, azınlıklarla olan ilişkileri yüzünden ilk onu aldılar.
Babamın yaptıkları bir yerlere değiyor çünkü.
Devlet, babamdan sonra çok dillilikten bahsetmeye, Kürtçe demeye başladı. Babamın üstlendiği görevler, kendisini destekleyenler vardı ve bunları yapmak zorundaydı.”

Berfin Demirbaş: Elimizde birçok hastane ve adli tıp raporu var, ama tahliye etmiyorlar. Babamın hayatı büyük bir tehlike altında

Demirbaş’ın dosyasındaki gizlilik kararı da devam ediyor. Henüz iddianame hazırlanmış değil. Gizlilik kararına yapılan itirazların da tamamı reddedilmiş.
Berfin Demirbaş, dosyadaki gizlilik kararının, babası hakkında hiçbir delilin olmadığı için verildiğini düşünüyor:
“Babamın suçsuz olduğunu biliyorum. Dosyada babamla alakalı hiçbir şey olmadığına inanıyorum. Babamın gözaltına alınmasıyla başlayan bir süreç var. Babamdan sonra da alınanlar var. Belediye başkanları tutuklanıyor. Düşünceleri tecrit ediyorlar. ”

Berfin Demirbaş, babası ve bütün hasta tutsakların serbest bırakılması için bir kampanya başlattı. Demirbaş, Adalet ve İçişleri bakanlıklarına hitaben başlattığı imza kampanyasına desteğin büyüdüğünü söylüyor.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Özgür Özel'in Erdoğan'la diyalog talebini neden önemsiyorum?

31 Mart penceresini açan CHP, hem kendisini hem Türkiye'yi bundan sonra büyütmek istiyorsa, bunun için siyaset meydanına bir büyük uzlaşma projesi, dört dörtlük bir demokratik anayasa önerisi sunmalıdır

Taksim Meydanı 1 Mayıs'lara açılmadıkça, cezaevleri boşalmadıkça...

Bu ülkede demokrasiden, hukuk ve adaletten, özgürlükten söz edilemez

Ermeni kardeşlerimin 24 Nisan soykırım acısını, Hrant Dink'in "23,5 Nisan" yazısıyla paylaşıyorum

"Kim nasıl anlayabilir bunu bilemiyorum ama hem Ermeni olmak, hem Türkiyeli; hem 23 Nisan'ı yaşamak bütün coşkusuyla ve ertesi günün bir parçası olmak bütün hüznüyle..."