09 Kasım 2022

Türkler açısından Kürt Sorunu

Benim burada yapmaya çalıştığım, Kürt sorununu bir Türk'ün gözüyle analiz etmeye ve çözüm perspektifi sunmaya çalışmak

Bir film izledim. Adı Kelebeklerin Dili (1999, José Luis Cuerda).

Okula gitmek istemeyen, giderse dayak yiyeceğini düşünen bir çocukla tanışıyoruz: Moncho. Astım hastası ve yuvadan hiç çıkmamış daha önce. Bu sebeple daha da zorlanıyor okulda. Neyse ki sağlam bir öğretmeni var: Don Gregorio. İlmek ilmek ilgileniyor onunla. Moncho, astımdan nefes alamadığında kucaklayıp kurtarıyor. Başka gün, kelebek keşfine çıkıyorlar birlikte. Bir diğer gün, arkadaşlarının önünde, özgüvenini kazanmasını sağlıyor.  

Emek, emek, emek...

“Öğretmenimiz bize vurmuyor. Susuyor. Sonra biz de susuyoruz” diyen bir çocuk Moncho. Küfretmeyen, doğayı seven, ne verilirse onu alan.

Ve sonra bir gün, iç savaş iyice hararetleniyor İspanya’da. Cumhuriyetçiler birer birer götürülürken, Moncho da öğretmeninin arkasından bağırıyor, tam da ona öğretildiği gibi, yüzüne tükürürcesine “Katil, kalleş” diye. O sırada, Don Gregorio’nun üzerinde, Moncho’nun ailesinin, zamanında kendisine hediye olarak diktiği takım elbise var.

 

Bu notu asan kişiler benim öğrencilerim...

 

Nevinciğim söyledi; o, tarihi, filmlerden öğrenmiş. Okul dışında bulduğum öğretmenlerimdendir minnoşum Nevin. 72 yaşına yeni bastı. Biriktirdikleri kendiliğinden ulaşıveriyor bana. “Korkuyorum” diye anlatınca ben, “Kelebeklerin Dili’ni izle” deyiveriyor mesela. Bunu iki saniye içinde yapabiliyor hem de. İzledikten sonraysa, bir külliyatı devirmeme yardım ettiğini anlıyorum. Minnettarlığım bir kez daha artıyor.

Filmin içinden tıpkı, Kemal İnal’ın yakın zamanda söylediği cümleler çıktı çünkü.

Ağlayacak durumdayım inanın. Bu notu asan kişiler benim öğrencilerim. Ben bunların neleriyle ilgilendim.”

 

Burada, atmosfer çok iyi (!)

 

Filmden sonra, bugünkü siyasi iklim nedeni ile şunları düşünüyorum:

İspanya iç savaşı öncesi nasıl bir gerilim vardı? (Fena)

Bu gerilim, Türkiye’de şu an cereyan eden atmosferle örtüşüyor mu? (Evet)

Bir çocuk, o süreçte, nasıl milliyetçi olur? (Körü körüne)

Cumhuriyetçiler toplatılıp götürülürken kim, nereye yaklaşıyor? (Çoğunluk, güvenli bulduğu, iktidar tarafına)

Çıkarlar, insanı nasıl bir çırpıda değiştirir? (İşte, öyle)

Korku bize neler yaptırır? (Kendimizi kendimize çiğnettirebilir)

Moncho’nun ailesi nasıl ve neden saf değiştirdi? (Filmde saklı)

Dön de aynaya bak

Manuel Rivas yazmış Kelebeklerin Dili’ni.

Şu linkten izleyebilirsiniz: Orijinal adı La Lengua de Las Mariposas.

İspanya’da iç savaş 1936-39 yılları arasında yaşanıyor ve Francisco Franco’nun diktatörlük dönemi, 1975’e kadar sürüyor.

İçimize / ülkemize dönüp bakmak için çok iyi bir fırsat bu film. Kan göstermeden şiddeti anlatanlardan.

Bu arada, Don Gregorio’ya edilen o ağır sözler arasında, kelebeğin anotomik yapısından gelenler var. Hani şu, mutlu zamanlarda Moncho’ya öğretmeninin öğrettiklerinden.

‘Proboscis’, mesela, kelebeklerin kullanmadıklarında içeri doğru sardıkları dilmiş ve kelebeğin üç katı kadar uzayabilirmiş.

 

 

 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

RTÜK neye yetkili; neye yetkisiz?

Haber değeri olanı haber yapmak suç mu? Fatih Altaylı’nın YouTube proramı için YouTube ve-veya Altaylı RTÜK’ten lisans almak zorunda mı?

Halkın iradesine saygıda sağ ve sol rolleri mi değişti?

Halka rağmen ve seçilmişleri dışlayarak, salt “bürokratik oligarşi” ile ülkeyi yönetemezsiniz. Eninde sonunda o sandık kurulacak. Demokrasiye ve hukuk devletine karşı suç işleyen herkes, adil ve objektif bir mekanizma kurularak, hukuk önünde “hesap verecek”

Savcılık idareye işlem yapma talimatı verebilir mi?

YÖK’ün 1990 yılındaki yatay geçiş ve yurt dışı üniversiteleri “tanıma” mevzuatı ise zaten son derece yetersiz ve eksik olduğundan, yapılan yatay geçişin açıkça o dönemdeki mevzuata aykırı olduğunu söylemek kesinlikle mümkün değil. Yani böyle bir geri almanın gerek Danıştay’ın, gerek AYM’nin gerekse AİHM’in yerleşik içtihadına açıkça aykırı olacağı çok açık ve net

"
"