01 Temmuz 2015

Ve Türk ordusu Kürt katırları karşısında şanlı bir zafer daha kazandı

Dün Uludere’de yine katırlar öldürüldü; 'Kürt', 'terörist', 'kaçakçı' katırlar...

Zavallı Kürt katırları!..

Neden Kürt katırları diyorum?

Hayvanların ulusu, etnik kimliği, memleketi olur mu hiç?

Olmaz aslında...

Ama olur belki de...

Arap atı, Alman kurdu, Hollanda ineği oluyor ya!..

Van kedisi, Denizli horozu, Sivas kangalı var ya!..

Ancak yazının konusu öyle bir aidiyet değil...

Kürt katırları onlar...

Bir nevi “siyasi sakıncalılar”...

Kürtlerin insan olanlarını da sevmeyen bir devletin nefretine ve şiddetine hedef olan masum ve sessiz hayvanlar...

*    *    *

 

Cinsellikte “öyle karışık şeyler”e aklı pek ermediği için kendine “kınayan” ve “karşı çıkan” bir rolü uygun görmeye alışmış az gelişmiş toplumda, eşekle atın aşkının ürünü olarak dünyaya geldiğinden dolayı fazla sevilmez katır...

Gerçi olağanüstü sabrı ve dayanıklılığıyla sahibinin her zaman güvenilir yardımcısı, hatta yakın arkadaşı olmuştur; ama sonuçta pek “saygın” ve “prestijli” sayılmaz işte...

“Terörist” değilse bile “kaçakçı” olmak vardır onun kaderinde...

Yani “suçlu”dur doğuştan, “yasadışı”dır...

Duruma göre “katledilmesi vaciptir”.

Bazen –yakın tarihimizin en korkunç olaylarından birinde olduğu gibi– sahipleriyle birlikte devletin askerî uçaklarından atılan bombalarla paramparça edilir.

O da “Roboski kurbanı” olur, ne olduğunu bile anlamadan, büyük acılar içinde can çekişerek.

Bazen de onca yıl öğrenim gördükten sonra “yüksek mevkilere gelmiş” ciddi suratlı adamlardan gelen “mahkeme kararı” ya da “bakanlıkça hastalık saptandığı” gibi resmî saçmalıklar uyarınca itlaf edilir.

Öyle “itlaf”, “telef” falan deyince meselenin korkunçluğu tam dile oturmuyor galiba; bazılarında sanki “özel bir tıbbi operasyon” çağrışımı uyanıyor.

Türkçesiyle söyleyelim, öldürülüyorlar, vahşice katlediliyorlar bu katırlar.

 

*    *    *

Dün Uludere’de yine (kim bilir kaçıncı kez!) olaylar çıktı.

Olan biteni HDP Şırnak milletvekili Ferhat Encü Twitter hesabından duyurdu; video ve fotoğraflar paylaştı (yüreğiniz dayanabiliyorsa bakın).

Ferhat Encü ile telefonda görüşerek neler olduğunu sordum.

Anlattığına göre, önceki gün öğle saatlerinde askerler (250-300 kadar asker diyor) bölgeye gelerek sınıra yığınak yapma girişiminde bulunmuşlar. Oradaki gençler bu duruma tepki göstermiş. Gerginlik çıkmış. Askerler silah kullanmış. Gençler taşla karşılık vermiş. Yaralananlar olmuş.

Dün sabahın köründe (saat 5.00 sularında) askerler yeniden gelmiş ve köyün ortasından geçerken sağa sola rastgele ateş açmış; kurşunlar evlere, araçlara saplanmış (bu fotoğrafları da paylaştı Encü).

Bağırıp çağırmışlar, hakaretler etmişler, kadınları ve çocukları bile tartaklamışlar.

Ve 5 katırı cadde kenarında kurşunlayarak öldürmüşler.

Çocukların gözleri önünde...

 

*    *    *

 

5 katır daha...

Bu kaçıncı katır katliamı?

Onlarca katır öldürdüler...

İnternette bazılarının fotoğraf ve videoları var. (Bir videoda sanki lunaparkta ateş eder gibi şakalaşarak hayvanları öldürenlerin sesi ve görüntüsü var; bu kadar aşağılık ve hiçbir iç dünyası olmayan “yaratıklar”...)

Bakın, bu yazıda insan katliamından söz etmiyorum. Yüzlerce kez yazdık ve yazacağız. Ama Türkiye gibi bir ülkede, her gün, hiç durmaksızın işkence edilen ve öldürülen hayvanlar için de sesimizi yükseltmemiz gerek.

Çoğu, anlaşılmaz bir hayvan nefreti-korkusu ve “canilik duygularının cezasız tatmini” yüzünden kurban ediliyor.

Ama Şırnak’takiler bir de ayrıca “siyasi” oldukları için, “Kürt” oldukları için, “kaçakçılık” ve “terör” suçlamalarıyla ilgili görüldükleri için...

Böyle bir rezalet olabilir mi!

 

*    *    *

 

Katırları neden öldürüyorlar?

Öncelikle kendileri “insan” olamadıklarından tabii. Ama ben onun dışındaki nedenleri soruyorum.

Orada sınır ticareti dışında hiçbir şekilde geçimini sağlayamayacak hale getirdikleri, “yoksullukla terbiye etmeye” çalıştıkları suçsuz yurttaşları “iş aracından yoksun bırakmak” için...

Korkutmak, sindirmek için...

28 Aralık 2011 tarihinden itibaren “Roboski direnişi”ne tek bir gün bile ara vermedikleri için...

Devletin tazminat olarak teklif ettiği “bol miktarda” parayı reddedip meseleyi mahkemelere taşıdıkları, hak aramaktan bıkmadıkları için...

Resmî ve örümcekli kafalarda, ülke içinde ve sınırların ötesinde “en büyük tehlike” olarak görülen Kürtleri destekledikleri için, Kürt mücadelesinin bir parçası oldukları için...

 

*    *    *

 

Bizde devlet özür dilemez!

Ne olmuş yani 34 kişiyi “yanlışlıkla” öldürdüyse!..

Ne olmuş daha bir sürü insanı ve katırı yok ettiyse!..

Kıvırın kuyruğunuzu ve oturun oturduğunuz yerde!..

Tepki vermeyin, medyada boy göstermeyin!..

Zaten siz yenilmeye, boyun eğmeye ve ölmeye mahkûmsunuz...

Siz “katırlarımız öldürülüyor” diye bağırırsanız, çıkar devletin valisi (Ali İhsan Su)  “Katırlar öldürülmüyor, kendileri intihar ediyor” diye açıklama yapar...

“Roboski”nin baş sorumlularından biri olarak şikâyet ettiğiniz, o dönemin Gülyazı Alay Komutanı Abdullah Baysal’ı bulup rütbesini de yükselterek Şırnak Tümen Komutanı olarak atarlar başınıza!...

Hâlâ mı almıyorsunuz “mesaj”ı?

Susacaksınız!

Ses çıkarmayacaksınız!

Yoksa siz de katırlarınızın yanına gidebilirsiniz!..

Süreç yok!

Hak ve özgürlük yok, özerklik yok!

Kürt sorunu yok!

 

*    *    *

Katırlar...

Ah o masum, o güzelim katırlar!..

Başka bir ülkede doğsaydınız bunlar gelir miydi başınıza?

Alın size “2015 modeli Türk işi demokrasi”!

Zavallı Kürt katırları!..

Siz ki “siyasi sakıncalı”sınız...

“Terörist”siniz, “kaçakçı”sınız...

Her daim devlete karşı çıkma eğilimindesiniz, velhasıl...

O zaman resmî kurşunlarla sonlanabilir hayatınız.

Kürtlerin insan olanlarını da sevmez bu devlet, sizi mi sevecek!

Sürer askeri üzerinize...

Yersiniz kurşunu boynunuza...

Düşmek istemezsiniz yere, ayakta kalmaya çalışırsınız önce...

Kan oluk oluk akar boynunuzdan...

Gözünüz kararır...

Bir ayağınız bükülür kendiliğinden, havada kavis çizer evvela...

Sonra tutmaz olur, ardından bütün gövdenizle yere düşer, düştüğünüz yeri (bazen toprak, bazen çimen, bazen kar) anında kırmızıya boyarsınız...

Hayata en son veda eden gözleriniz olur; uzun kirpikli, tertemiz, kocaman gözleriniz...

 

 

@AksayHakan

 

Yazarın Diğer Yazıları

Güzellik ve hüzün, bir ülke ve bir kadın…

Bunca güzelliğin mutluluk verememesi ne kadar acı. Bir kadın için de... Bir ülke için de...

Sahi, şu anda kim iktidar kim muhalefet?

En son ne zaman o farklı insanlardan tek bir tanesini kazanmayı başarabildiniz?

Ne şarkılara pranga vurulabilir ne de anılara

Bazen bir müzik, bazen bir koku, bazen bir söz, bazen de bir görüntü aniden insanın içini sızlatır, canını yakar