23 Nisan 2015

Reis takımı kurtaramıyor: AKP, CHP ve HDP’den gol yemeye başladı

Erdoğan koalisyonun 'kabus' olduğunu söylüyor. Haklı. Koalisyon birileri için gerçekten de kabusa dönüşebilir...

Galiba Türkiye’de yaşamak, son derece acayip olduğu aşikâr bazı şeylere tepki göstermeyip işler hep ciddi ve normal yürüyormuş gibi numara yapma yeteneği gerektiriyor.

Mesela, ülkemizin en konuşkan insanı kaç keredir şöyle diyor:

“Ben 400 milletvekili verin diyorum, ama parti adı vermiyorum ki!”

Aaa, gerçekten de öyle...

Doğruya doğru, parti adı vermiyor.

Kim bilir hangi partiyi kastediyordur!..

Yoksa geçen gün dediği gibi mi düşünüyor:

“Parti adı telaffuz etmiyorum, kim alırsa alsın 400 koltuğu ve başkanlık sistemine geçelim!”

Hoppala!

AKP dışında “başkanlık sistemi” diyen var da biz mi duymadık?

Yani açıkçası biri çıkar da, bu söylemi ve “demir argümanları” halkı “aptal yerine koymak” olarak yorumlarsa denecek bir şey yok.

Peki, akılyetmezliğinin faturası sadece “saf halkımıza” mı çıkarılmalı sizce?

Yoksa mesele başka mı?

“Türk tipi” olunca böyle mi oluyor?

“Ben söyledim, oldu; o kadarrr!”

Düşünün, dünyanın okuma yazma düzeyi en az bizimki kadar olan herhangi bir ülkesinde, bu “ama parti adı vermiyorum ki” açıklaması en fazla mizahi bir oyun olarak görülmez miydi?

HDP ve CHP ‘can sıkmaya başladı’

 

Son günlerde ilginç bir şeyler oluyor.

Genellikle siyaset şeridinden giden, ekonomi ve sosyal sorunlar açısından AKP’nin hafife aldığı CHP ve HDP, birdenbire o “beklenmedik” alandan AKP kalesine sert şutlar atmaya başladı.

Bazıları kaleye girdi bile.

Emeklilere dinî bayramlarda birer maaş ikramiye verilmesi, minimum 1500/1800 lira emekli maaşı, 1500/1800 lira asgari ücret, kadınlara 400 lira kreş yardımı, kira ve fatura katkısı 360 lira, gençlere destek 200 lira...

İki muhalefet partisi bu vuruşları yaptıkça AKP kalesini korumaya çalışanları bir telaştır bastı:

“Kaynağı nereden bulacaksınız, kardeşim? Kaynak yok ki!..”

Buna cevap vermek büyük keyif! AK Saray’ın korkunç maliyetinden ve aylık giderlerinden söze girmek yeterli...

(Bu arada AK Saray gerçekten “zamansız” mı oldu ne! 7 Haziran sonrasına bırakılmalıydı aslında ama... Oldu bir kere...)

 

AKP’nin en zor seçimi

 

Artık şunu herkes görüyor: Bu seçimler AKP’nin en zor seçimleri olacak.

Yeni başkan tam oturmadı, zaten oturacağı koltuk da tam anlamıyla boşalmamıştı.

Reis her alana koşturmaya çalışıyor. Ama eski neşesi yok, aradığını bulamıyor gibi.

Seçimin ana gündemi yapmaya çalıştığı “başkanlık sistemi”, halkın gözüne fazla sempatik ve zorunlu görünmedi, AKP’liler bile pek benimseyemedi.

Bir de sanki... Cumhur, Reis’e “Yav biz seni üst koltuğa almıştık, her Allah’ın günü inip de buralarda dolaşma” der gibi...

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan gidişin çok iyi olmadığını hissediyor, bu his konuşmalarına da yansıyor (mesela, ruh haline göre, bir 400 vekil istiyor, bir 330), ama 7 Haziran sonrasında öyle veya böyle geri çekilmesi ihtimali güçlenen Başbakan Ahmet Davutoğlu’na ve diğerlerine güvenmediği için yerinde duramıyor.

“Tarafsız Cumhurbaşkanı” olmadığını herkesin gördüğünü biliyor, ama “köprüyü geçene kadar” ufak tefek mırıltılara kulak asmamak gerektiğine inanıyor.

Ne var ki olağanüstü bir şeyler olmazsa (ya da “oldurulmazsa”) ve HDP Meclis’e girerse işler kötü. E, MHP de güçleniyor. Hatta her seçimde hırpalamaya alıştığı CHP’de bile ciddi bir kıpırdanma var.

Bırakın “başkanlık” hayalini, tek başına iktidar projesi bile havaya uçabilir.

Koalisyon ‘kabus’! Ama kimin için?

 

Ne yapsak, ne desek?..

“Koalisyon kâbustur. Koalisyon eski Türkiye’dir. Koalisyon krizdir, işsizliktir.”

Ne berbat şeymiş bu koalisyon!

Kim bilir Almanya, İsveç, Japonya, İsviçre, Finlandiya ve daha bir sürü ülke yıllar boyu koalisyonlar yüzünden ne çileler çekip ne kadar yoksullaştı!..

Koalisyon ve “başkalarıyla uzlaşma” seçeneği, eğer gerçekten bir “kâbus” ise herkes için değil, “birileri” için öyledir herhalde.

Çünkü koalisyon hükümeti, öteki parti veya partilerin bir sürü konuda “sıkıntı” çıkarması riskini taşıyor:

17-25 Aralık... AK Saray... Uludere... Gezi... Reyhanlı... İç güvenlik yasası... Örtülü ödenek... TÜRGEV... Urla...

Altından kalkılmaz valla...

Çok uslu bir ortak bulma şansı yok, kaç yıldır herkesi gerdik de gerdik...

Maazallah, “bu yollarda beraber yürüdüğümüz” bir sürü insan, hatta parti bile elden gidebilir.

 

@AksayHakan

Yazarın Diğer Yazıları

Hayat ve ölüm üzerine biraz karamsar bir yazı

Almodovar’ın ölümü kabullenmek konusunu işleyen Yandaki Oda filmi ve T24'ün bir haberi

Erdoğan’a saygıda kusur etmeyen ünlü Rus rejisör Pamuk’a ateş püskürdü

Bazı kültür insanları yazdığı, yönettiği, rol aldığı eserlerde eşsiz kahramanlık öykülerini yansıtsa da gerçek hayatta bunların çok uzağına düşebiliyor

Erdoğan, İmamoğlu, Yavaş, Commodus, Maksimus…

Mertlik Türk olmanın genetik bir sonucu değil. Ve tarihimiz sayısız entrika, tuzak ve kalleşlikle dolu

"
"