01 Mayıs 2015

Gün gelir, zorbalar kalmaz gider...

Güçlenen muhalefeti durdurmak için 'her şeyi yapabilecek' bir karanlık ifade yanıp sönüyor iktidarın gözlerinde...

“Günlerin bugün getirdiği, baskı, zulüm ve kandır.”

(Ama bu kadar mı uzun sürer baskı, zulüm ve kan?..)

“Yurdumun mutlu günleri, mutlak gelen gündedir.”

(Peki, ne zaman gelecek o mutlu gün?..)

“Yepyeni bir hayat gelir, bizde ve her yerde.”

(Yunanistan, Kuzey Kıbrıs... Acaba artık bizde de?..)

*   *   *

1 Mayıs Marşı’nı mırıldanıyorum son günlerde, bazen hiç farkında olmadan.

Katıldığım 1976 1 Mayısı’nı hatırlıyorum, 1977’nın kanlı anılarını, 1978’i...

Sovyetler’de katıldığım bayram yürüyüşlerini...

Bizim memleketin değişmeyen kara çehresini...

Yasaklar, yasaklar, yasaklar...

Bize de böyle bir ülkede yaşamak düştü.

İşimiz kolay değil.

1 Mayıs bayramının kör bir inat ve “birilerinin burnunu sürtme” kavgası haline geldiği bir diyardayız çünkü.

*   *   *

Birkaç yıl önce bu iktidar Taksim Meydanı’nı 1 Mayıs’a açmıştı.

O iktidar sonradan sanki başka bir iktidar oldu.

Ve sanırım bugün daha da ürkütücü bir hale geliyor.

Akıllanan ve güçlenen muhalefeti durdurmak için “her şeyi yapabilecek” bir karanlık ifade yanıp sönüyor iktidarın gözlerinde.

Seçimlere bir ay ve bir hafta kala koltuklar sallanmaya başladı.

Aman dikkat, her şeyi yapabilirler!

Ağrı’da başaramadılar, bugün tekrar denemek isteyebilirler.

Evet, bugün bayram, ama en temel görev bayram kutlamak değil, provokasyona geçit vermemek!

*   *   *

Yukarıda iktidarın “her şeyi yapabileceğini” yazdım.

“Her şey”, “hiçbir şey” gibi ucu açık sözlere bayılanlardan değilim.

Ancak AKP, özellikle de Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan gerçekten de iktidarını korumak için yapabileceği ve yararlanabileceği bütün araçları mübah saymaya başladı.

Biliyoruz, IŞİD’i kollayan, karanlık tırları Suriye’ye göndermekten çekinmeyen, “savaş için bahane lazımsa, dört adam gönderirim, sekiz füze fırlatırım” diyebilen, Ağrı’da 15 askeri ölüme terk ederek ülkeyi kaosla karşı karşıya bırakan yine bu iktidar...

Demokratik mücadelenin imkânları yetmiyor ona, çünkü demokraside sınırsız iktidar yoktur.

Oysa Erdoğan kendisi için “iktidarsız bir hayat” seçeneği görmüyor.

Bedeli ne olursa olsun, hep iktidarda kalmak istiyor.

Ve o bedeli muhalefete, halka ödetmek istiyor.

*   *   *

Bakın yukarıdaki fotoğrafa.

Ne görüyorsunuz?

Kendisini dinlemeye ve desteklemeye gelmiş kitleye çiçek atan Başbakan Ahmet Davutoğlu’nu değil mi?

Peki, ya yüz ifadesi?

Sanki molotof atan bir eylemci!

Hatları gerilmiş, kaşları kalkmış, gözleri iyice küçülmüş, ağzı büzülmüş... Çiçek atmanın mutluluğundan ziyade, şiddetli bir gerginlik yaşadığı besbelli...

Entelektüel düzeyi ile övülen bir profesörün dönüşümünü izliyoruz bu günlerde.

İktidardan pay almak uğruna, üstelik kendi koltuğunu yok eden bir başkanlık sistemi için iradesini Reis’e teslim etmiş, dilini ve üslubunu ona benzetmeye çalışarak adım adım düzey düşüren bir eski akademisyenin iç dünyasının tahribini görüyorsunuz bu fotoğrafta.

Yazık...

*   *   *

Osmanlı’dan bu yana, bu topraklarda kullanılan en iğrenç ve karanlık yöntemlerden biri “ey ahali, din elden gidiyor” yalanıdır.

AKP, Cumhurbaşkanı ve onun çiçek fırlatan Başbakanı şimdi de seçim planlarını kurtarmak için din konusuna sarıldı.

Başbakan, HDP’nin yükselişini engellemek amacıyla parti lideri Selahattin Demirtaş’ın 1 Mayıs ve Taksim Meydanı ile ilgili sözlerini bilerek çarpıtıyor:

“Demirtaş Kâbe’ye laf söylüyor. İster ateist ol, ister anarşist ol (hoşgörü göstermek için seçtiği sözlere bakın - HA), senin bileceğin iş. Ama biz Kâbe’ye laf söyletmeyiz... Sen İsrail’in sözcüsü müsün?”

AKP yönetimi, iktidarla bütünleşen Diyanet’in kaldırılması gerektiğini söyleyen HDP’nin “Diyanet ile birlikte İslam’ı da kaldırmak istediği” imalarını yaygınlaştırmaya girişti son günlerde.

Bu arada dün AKP Genel Başkan Yardımcısı Süleyman Soylu şöyle dedi:

“Haddinizi hududunuzu bilin! Söylüyorum sana, Demirtaş, buradan Türkiye’ye ilan ediyorum: Orayı kafana yıkarız senin!”

*   *   *

Bütün bunları alt alta koyun.

Seçimlere doğru ülkeyi kaplayan tehlike az buz değil.

İktidarı kaybetmemek için ellerinden ne gelirse yapmaya hazırlar...

Tekrar ediyorum:

Aman dikkat, her şeyi yapabilirler!

Bugün, işçinin emekçinin bayramında...

Ve sonrasında...

Provokasyonlara karşı tetikte olmak, oyuna gelmemek gerek.

Ve yorulduğumuzda ve bunaldığımızda ve umutsuzluk bulutları altında kaldığımızda ve karamsarlığa teslim olmak üzere olduğumuzda şunu asla unutmayalım:

“Gün gelir, zorbalar kalmaz gider.”

 

@AksayHakan

 

Yazarın Diğer Yazıları

Hayat ve ölüm üzerine biraz karamsar bir yazı

Almodovar’ın ölümü kabullenmek konusunu işleyen Yandaki Oda filmi ve T24'ün bir haberi

Erdoğan’a saygıda kusur etmeyen ünlü Rus rejisör Pamuk’a ateş püskürdü

Bazı kültür insanları yazdığı, yönettiği, rol aldığı eserlerde eşsiz kahramanlık öykülerini yansıtsa da gerçek hayatta bunların çok uzağına düşebiliyor

Erdoğan, İmamoğlu, Yavaş, Commodus, Maksimus…

Mertlik Türk olmanın genetik bir sonucu değil. Ve tarihimiz sayısız entrika, tuzak ve kalleşlikle dolu

"
"