19 Ağustos 2018

Ermenistan'ın hızlı değişimi: Darbe? Devrim? Karşı devrim?..

Başbakan Paşinyan, eski liderlerden Koçaryan'ı hapse atarak ve Kolektif Güvenlik Örgütü Genel Sekreteri Haçaturov'la ilgili soruşturma başlatarak Moskova'yı kızdırdı

Ermenistan’da radikal değişiklikler oluyor.
Hem de epeyce hızlı bir tempoda.
Hatırlatayım, ülkeyi on yıl başkanlık rejimiyle yönettikten sonra “uyanık bir hamle” ile parlamenter sisteme geçip başbakanlık koltuğuna yerleşerek iktidarını sürdürmeye hazırlanan Serj Sarkisyan (veya Sargsyan), kitlesel protesto eylemleri sonucu geçtiğimiz Nisan ayında istifa etmek zorunda kalmıştı.

Eylemlerin önderi, Sarkisyan’ın Cumhuriyetçi Partisi’nin çoğunluğu elinde bulundurduğu parlamentodaki 105 sandalyeden sadece 9’una sahip olan Yelk (Çıkış) adlı ittifakın lideri Nikol Paşinyan’dı.

43 yaşındaki eski gazeteci, 8 Nisan’da milletvekillerinin “kerhen” verdikleri oylarla başbakanlığa geldikten sonra çok hızlı adımlar attı. Geçtiğimiz cuma günü (17 Ağustos’ta) “ilk 100 günlük raporu”nu basın toplantısıyla değil, gücünü aldığı kitlelerin katıldığı bir mitingde verdi.

Eski devlet başkanı hapse atıldı

Paşinyan, en geç 2019 Mayısı'nda düzenlenmesi gereken yeni parlamento seçimlerine kadar çok ciddi adımlar atmayı vaat etti. Ve atmaya başladı da.

En büyük hedef, ekonomiyi canlandırmak ve toplumsal düzeni sağlamak adına “yolsuzluklarla mücadele” olarak açıklanmıştı.

Gerçekten de bu yolda birçok girişim gündeme geldi. Yolsuzluk yaptıkları gerekçesiyle bürokrasi, ordu, bakanlıklar, valilikler, belediye başkanlıkları ve iş dünyası da dâhil bir dizi önemli konumdaki insan göz altına alındı.

Yüz milyon doları aşkın paranın devlet bütçesine geri döndürüldüğü ilan edildi. Ama asıl rakamın milyarlar olabileceği de eklenerek.

Yargı sisteminin ve medyanın “iktidar sözcülüğünden çıkarılarak bağımsız bir yapı kazanması yolunda” önlemler alındığı açıklandı. Eski bir gazeteci olan Paşinyan hemen her kritik kararını medya önünde açıklamaya, Facebook’ta sık sık canlı yayınlar düzenlemeye özel önem veriyor.

Fotoğraf: Vestikavkaza.ru sitesinden

Bu arada “hukukun güçlendirilmesi” amacına bağlı olarak çok dikkat çekici birkaç gelişme oldu.

10 yıl önce on kişinin ölümü, çok sayıda insanın yaralanması ve birçoğunun hapse girmesi (aralarında Paşinyan da vardı) ile sonuçlanan olaylar nedeniyle, “anayasal düzeni devirmeye kalkışma” iddiasıyla Ermenistan’ın ikinci Devlet Başkanı Robert Koçaryan hapse atıldı. (Daha sonra serbest bırakılan ve bugünlerde yeniden siyaset sahnesine çıkmaya hazırlanan Koçaryan’ın, şimdiye kadarki Ermeni liderler arasında Moskova’ya en yakını olduğu kanısı yaygın.)

Aynı girişimde göz altına alınanlardan biri de, Ermenistan’ın eski Genelkurmay Başkanı Yuriy Haçaturov idi. Sonradan kefaletle serbest bırakılan ama hakkındaki soruşturma durdurulmayan Haçaturov bir yılı aşkın süredir Kolektif Güvenlik Örgütü’nün Genel Sekreteri. (Rusya, Belarus, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan ve Ermenistan temsilcilerinden oluşan, kimilerine göre NATO’nun Avrasya’daki benzeri olan bu örgütün yöneticileri dönüşümlü olarak üye devletlerden seçiliyor.)

Bu gelişmeler Moskova’nın tepkisiyle karşılaştı. Rusya Dışişleri bakanı Sergey Lavrov, Erivan’ı “Geçmiş siyasi liderleri soruşturmak yerine ulusal birliği ve istikrarı koruması” ve “ortak örgütlerin normal işleyişine” dikkat etmesi yolunda uyardı.

Peki, bunlar Ermenistan’ın dış politikasının değiştiği anlamına geliyor mu? Hayır. Eski çizgi büyük ölçüde korunuyor: Rusya ile bağlar öncelikli. Ayrıca İran, AB ve ABD ile iyi ilişkiler geliştirilmek istiyor.

Ama iç politik önceliklere yönelen Paşinyan’ın Moskova ile gerginlik yaşadığı da bir gerçek. Ermeni liderin “Merak etmeyin, her şey yolunda. Moskova da dâhil herkes ülkemizdeki değişikliklere adapte olmalı” açıklaması siyasi hafızalarda yer kaplamış durumda.

Hızlı koşan Paşinyan düşer mi?

Paşinyan’a ve yeni Erivan yönetimine ilişkin olarak en sık dile getirilen eleştiri ve yorumlar arasında “siyasi açıdan deneyimsizlik” öne çıkıyor. Hükümetteki bakanlar çok genç, bazıları 30 yaşının altında.

Ermenistan’daki hızlı değişimleri herkes farklı yorumluyor.

İktidara ve taraftarlarına göre bu bir “devrim”.

Kimilerine göre ise “darbe” (özellikle yeni liderden pek hoşlanmayan bazı Moskova kaynakları bazen böyle yorumlar yapıyor). Burada Paşinyan’ın, mesela, komşu Gürcistan’da yasaları fazla önemsemeden parlamento binasını ele geçirerek iktidarı zapt eden eski lider Mihail Saakaşvili’den farklı olarak her adımını anayasa ve yasalar çerçevesinde yaptığı vurgusuna dikkat çekelim.

Batılı kaynakların çoğu “renkli devrim”, “kadife devrim” vs. derken gelecekle ilgili özel bir ümit içinde. Haklı çıkarlar mı? Kim bilir. Ama kolay değil.

Ermenistan’ın birçok açıdan bağımlı olduğu Rusya’yı ve onun önderliğindeki ittifakları terk edip Batı blokuna katılması perspektifi şu anda ortada görünmüyor. Paşinyan da böyle bir istek belirtmedi, hatta iktidara geldikten sonra Moskova’nın “stratejik ittifak” olduğunu – hemen olmasa da, kısa süre içinde – aleni olarak dile getirdi.

“Karşı devrim”? O birçok siyaset uzmanına göre, yeterince güçlü bir iktidara sahip olmayan ve özellikle deneyimsizliği yüzünden ciddi hatalar yapması ihtimali olan Paşinyan iktidarına karşı şu anda bir bekleyiş içinde olan çevrelerin (devlet bürokrasisi, ordunun bir kısmı, avantajlarını kaybetmeye başlayan bazı büyük sermaye grupları vb.) hayali...

Ermeni yönetiminin temsilcileri, “yaşanan gelişmelerin arkasında Batı veya başka bir güç olmadığını” defalarca ifade ettiler. Ancak “Ermenistan nereye gidiyor?” sorusu yine de sık sık ortaya atılıyor.

Bu arada büyük hamleleri kısa süreye sığdırmaya ve 2017 yılındaki seçimlerde sadece yüzde 7,78 alan Çıkış İttifakı’nın oylarını bir sonraki milletvekili seçimlerinde kat kat arttırmaya çalışan Paşinyan’ın bir başka zorluğu da Azerbaycan’la yaşanan gerginlikler.

Erivan, son dönemde askerî açıdan gücünü epeyce pekiştiren Bakü ile her an bir savaş yaşanabileceğini düşünüyor, bu yolda açıklamalar yapıyor.

Elbette bu konuda anahtar büyük ölçüde Moskova’nın elinde. Ama içerde zayıflayacak ve darbeler alacak bir Ermeni iktidarı, dışarda da zor duruma düşebilir.

Türkiye ile ilişkilere gelince. Burada 2009’un “futbol diplomasisi” ortamından çok uzaklaşıldığı ve Ermenistan’la masaya oturmaktan vazgeçerek Azerbaycan’ın taleplerini kendisi için “ön koşul” sayan Türkiye’nin tutumunun sınırların açılması da dâhil olası gelişmeleri durdurduğunu hatırlatalım. Bugün için değişen bir şey var mı? Yok.

Ama bunca hızlı değişimler yaşayan bir ülkenin yönetimi ile ilişki kurulmasının yöntemleri bulunabilir. Sonuç olarak komşular hep yan yana yaşamak zorunda.

Yazarın Diğer Yazıları

Hayat ve ölüm üzerine biraz karamsar bir yazı

Almodovar’ın ölümü kabullenmek konusunu işleyen Yandaki Oda filmi ve T24'ün bir haberi

Erdoğan’a saygıda kusur etmeyen ünlü Rus rejisör Pamuk’a ateş püskürdü

Bazı kültür insanları yazdığı, yönettiği, rol aldığı eserlerde eşsiz kahramanlık öykülerini yansıtsa da gerçek hayatta bunların çok uzağına düşebiliyor

Erdoğan, İmamoğlu, Yavaş, Commodus, Maksimus…

Mertlik Türk olmanın genetik bir sonucu değil. Ve tarihimiz sayısız entrika, tuzak ve kalleşlikle dolu

"
"