22 Şubat 2015

Yerli cep telefon üretimi mi? Ek vergi mi ?

Ekonomi Bakanlığı'nda, yerli telefon üreticilerinin şikâyeti ile başlayan bir soruşturma var. Peki yerli telefon ne kadar yerli?

Bugünlerde Ekonomi Bakanlığı'nda, yerli telefon üreticilerinin şikâyeti ile başlayan bir soruşturma var. Bu soruşturmayla ilgili olarak da, bir sure önce Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi “yurtdışından gelen telefonlar için ilave vergi” düşünüldüğüne belirtmişti[1].

Bu konu cep telefonu sektöründe, yüksek sesle tartışılıyor. Neler tartışıldığına baktık;


Yerli ama ne kadar yerli?
 

Konuştuğumuz kişilerden bazıları; “YERLİ ne demek, tanımlar mısınız?”, “YERLİ de ne kadar YERLİ, neresi YERLİ?” diye soruyorlar. Hatta görüştüğümüz bir kişi; dışarıdan gelen bir telefonun garanti belgesinin Türkçe olması durumunda yüzde 5 yerli sayıldığını hatırlatarak, “bu kadarı 'YERLİ' tanımlanması için yeterli midir?” diye sordu.

Bir başka kişi ise, örnekleme yaptı; “Türkiye’de A firması yurtdışından filan işlemciyi ithal etse, B firması bataryasını ithal etse, C firması dış kutusunu ithal etse ve bizim D firmamız bunların hepsini alıp bir telefon oluştursa, bu telefon 'YERLİ' olmuş olur mu?” diye sordu.

Tabi ki, “yerli üretim”e önem veriyoruz ama bu sorular bizim de kafamızı kurcaladı. Yazının devamında ARGE bölümünde buna dair bazı fikirleri okuyacaksınız. Ama önce olayın geçmişini inceleyelim;
 

Vestel – Telpa ve diğerlerinin şikayeti
 

5 Aralık 2014 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanan, Vestel tarafından şikayet edilen ve 4 diğer Telekomünikasyon firmasının katıldığı, “Alıcısı Bulunan Verici Portatif (Cellular) Telsiz Telefon Cihazları İthalatında Korunma Önlemi Uygulanmasına Yönelik Başvuru” başlıklı bir başvuru var[2]. 

Bu şikâyette yerli üreticiler (8517.12.00.00.11 gümrük tarife istatistik pozisyonundaki) “alıcısı bulunan verici portatif (cellular) telsiz telefon cihazları” tanımı altında sınıflandırılan eşyanın ithalatında son yıllarda artış olduğu ve yerli üretimin bu ithalattan ciddi zarar gördüğü ve ciddi zarar tehdidine maruz kaldığı belirtilerek, ithalatta korunma önlemlerine ilişkin mevzuat çerçevesinde, söz konusu eşyanın ithalatında korunma önlemi alınması için Ekonomi Bakanlığı İthalat Genel Müdürlüğüne başvuruda bulunulmuş durumdalar[3]. 

“İthalatta koruma tedbiri” talep edilen şikayet ile ilgili ön incelemenin de tamamlandığı ve başvuru konusu eşyanın ithalatının inceleme döneminde artış gösterdiği ile başvuru sahibi firmanın ekonomik göstergelerinde bozulma olduğu tespit edilmiş. Bu bozulmaların ne olduğunu göremiyoruz ama ön incelemenin sonucunda soruşturma açılmasına karar verilmiş.

9 ay sürecek olan soruşturmaya raportör atanmış ve Resmi Gazete’de yayınlanan şikâyetle ilgili tüm taraflar davet edilmiş durumda. Microsoft (Nokia), Samsung, Apple gibi pek çok firmanın zaten başvuruda bulunduğu belirtiliyor. Aldığımız bilgiye göre, 3-5 Mart arasında bu taraflarla görüşülecek. Bize ulaşan bilgiye göre aşağıdaki firmalar/kurumlar planlanmış; 

- 3’ünde yerli üreticiler Telpa, Vestel ve diğerleri 

- 4’ünde ithalatçılar, Tayvan Dış Ticaret Müsteşarlığı ilgililer, Tayvan elektronik ve elektrik sanayicileri temsilcileri, HTC, ZTE, LG, Huawei, Apple

- 5’inde Toshiba, Mobisad, Tubisad, Avea, Samsung,

Bu görüşmelerin detaylarının yine internetten yayınlanması bekleniyor. Çünkü karşı argümanların hala iletilmesi mümkün olacak. Gerektiği takdirde soruşturma için 4 ay uzatma da alınabiliyor.

Devlet çoktan "ilave vergi" kararını vermiş gibi gözüküyor dedik ama, normalde koruma tedbiri alınıp, alınmaması ya da hangi tedbirin alınacağı konularında en son kararı bir kurul veriyor. Eğer koruma tedbiri alınacaksa, ilgili mevzuat çerçevesinde, dış ticaret mevzuat içine ek yapılarak koruma tedbiri uygulanmaya başlanacak.
 

Koruma tedbiri nedir ve WTO
 

Şikayette yer alan talebin “ithalatta koruma tedbiri” olduğunu yukarıda söylemiştik (SafeGuard). Türkiye’nin dış ticaret mevzuatında koruma tedbirleri ile alakalı bir bölüm var. Bu bölüm, Dünya Ticaret Örgütü (WTO) ile yapmış olduğumuz uluslararası bir sözleşme çerçevesinde şekillenmiş[4]. 

Safeguard anlaşması, WTO’ya üye olan ve anlaşmayı imzalamış olan ülkeler tarafından iç hukuka aktarılıyor. Bizde de, Ekonomi Bakanlığı Dış Ticaret Müsteşarlığı tarafından düzenlenen “Dış Ticaret Koruma Tedbirleri Yönetmeliği” ile iç hukuka aktarım yapılmış.

İthalatta koruma tedbirleri, bir ülkedeki dış ticaret dengesinin, yerel üreticilerin aleyhine bozulmasına yönelik ani bir değişiklik çıkması durumunda uygulanıyor. İlgili ülkeler, geçici süreyle koruma tedbirleri alabiliyor. 

Bu koruma tedbirleri ise, “kota” ya da “geçici vergi” ve benzeri önlemler olabiliyor. Önlemler WTO üyesi bir ülkeden yapılacak ithalat için maksimum 4, üye olmayan ülkeden yapılacak ithalat için 10 yıl uygulanabiliyor.

Ama öncesinde WTO kuralları çerçevesinde bir soruşturma yürütülüyor. Önemli husus devletin bu konuyla alakalı olarak, hukuki mesneti ortaya koyması lazım. Bu hukuki mesnet varsa, bazı koruma tedbirleri geçici olarak uygulanabiliyor.

Buna karşı ilgili firmalar da, eğer ülkenin aldığı karardan memnun kalmazlar ise, WTO’ya şikâyette bulunabiliyorlar. WTO da bu şikâyetler çerçevesinde bir karar verebiliyor. Bazen soruşturma sonucu beklenmeden de uygulama yapılabiliyor.
 

Duyumlar
 

Bize ulaşan duyumlara göre --ve de bizzat Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi’nin açıklamasına bakılırsa [1]-- devlet soruşturmanın sonucunu çoktan belirlemiş. Kota filan düşünülmüyor. Yurtdışından gelecek olan cep telefonlarına “ek vergi” planlanıyor. Hatta firmaların da, bizzat bu nedenle şikâyete özendirildiği iddiası var.

Ama genel yorum, ek vergi koymanın problemli olacağı yönünde. Çünkü WTO anlaşmasının şartları belli. Üstelik bakanın daha soruşturma başındayken “ek vergi” açıklaması nedeniyle, ilgili firmaların ülkelerinin (Güney Kore, ABD, Çin, Vietnam, Japonya, Tayvan) WTO şikâyet dilekçelerini şimdiden hazırladıkları belirtiliyor. 

Eğer Türkiye bu şikâyetlere karşı, koruma tedbirini dayanaksız koyarsa, Türkiye’nin ihracatta ciddi sıkıntılarla karşılaşması mümkün hale gelecek. Ama sektörün bir uzmanı, WTO’nun aleyhte kararının politik nedenlerle göze alınabileceğine dair bir yorum yaptı.

Bu arada farklı bir konu da şu; ek vergiyi duyan vatandaşların zamlanmadan önce cep telefonu almak için ocak-şubatta yüklendikleri belirtiliyor. Pazarda iPhone ve Samsung telefonların yeni modellerinin kalmadığı raporlanıyor.
 

ARGE Konusu

 

Görüştüğümüz kişilerden bazıları da, başta da belirttiğimiz gibi “yerli” tanımlanmasının komik olacağına işaret ediyor ve “yerli telefon üretimi” iddiasının ARGE’ye ağırlık verilmesi ile güçlenebileceğini belirtiyorlar.

Bir uzmanımız Ericsson’un Sony telefona ait tasarımın Türkiye’de yapıldığına işaret ederken, Samsung ve Apple’ın da Türkiye’de ARGE laboratuarı açmasının teşvik edilmesinin “yerli cep telefonu üretimi” kadar önemli olduğunu belirtiyor.
 

Dolar kuru
 

IDC’den cep telefonları Kıdemli Analisti Ramazan Yavuz’a göre ise 2015 sonunda, muhtemelen 2016 yılında, devreye girecek olası bir vergi artışından ziyade dolar kurundaki değişiklikler daha kritik bir durum arz ediyor. Yavuz şunları söylüyor;

2014 yılında ortalama 2.19 olan dolar paritesi 2015 yılının ilk iki ayında ortalama 2.37’ye yükselmiş durumda ve bu yurtdışından ithal edilen telefonların maliyetlerinde yüzde 8’lik bir artış zaten gerçekleşmiş anlamına geliyor. (TCMB Ocak 2015 Beklenti Anketine göre 2015 yıl sonu dolar beklentisi 2.44 ve bu da geçen seneye göre yüzde 12 bir maliyet artışına tekabül ediyor.)

Koruma tedbiri ile herhangi bir oran belirlenmiş olmasa da halihazırda 25% olan ÖTV’nin 10 puan artırılarak yüzde 35’e yükseltilmesi durumunda bile olası maliyet artışı yüzde 7’ye tekabül ediyor. Bunun anlamı ise vergi ile hedeflenen olası bir caydırıcılığın veya korumanın zaten döviz kuru ile reel efektif düzlemde gerçekleşmiş olmasıdır. 

Sonuç olarak yürüyen soruşturma sonucu vergi artışı olarak sonuçlanmasa dahi küresel piyasalardaki doların değerlenmesi sürdükçe döviz kurları cep telefonu ithalatı üzerinde baskı yaratmaya devam edecektir. Yüksek döviz kurları ayrıca cep telefonunda ana komponentleri ithal eden yerli markalar üzerinde de aynı baskıyı yaratacaktır. 


Yorumlar
 

“Yerli üretime” destek vermemek tabi ki mümkün değil. Bir ülkenin şansı, yerli üretimle artıyor ama bu desteği 1980 öncesinde yaşadığımız gibi, ülkenin duvarlarının yükseltilmesi karşılığında eski moda arabalara binmek olarak yaşamamalıyız. Zaten yerli teknolojinin bu şekilde hiç de gelişmediğini yaşayarak görmüş bir ülkeyiz. Yerli teknoloji kendi içinde değil, global pazara meydan okuyarak gelişmeli.

2 uzman, Vestel’in yarım milyar TL harcayarak kurduğu LCD tesislerini hatırlatarak, Televizyon alanında daha ileri teknolojiler çıkmasından sonra, Vestel’in bu teknolojiyi TV’lardan telefonlara kaydırmak için çaba gösterdiğini belirtiyorlar ve dünya AMOLED ekran kullanırken, Türkiye’nin LCD ekranlı telefonlara mahkum edilmesini, 1980 öncesinde başka bir ülkenin eskimiş araba tezgahlarına mahkum edilmeyle kıyaslıyorlar. 
 

Devlet sektörden topladığı aşırı parayı ARGE’ye yönlendirsin
 

İşte bu noktada, öneri “ek vergi” değil tam tersine “teşvik”. Devlet telekom sektöründen BTK eliyle çok büyük bir katkı alıyor (2014 için sektörden toplamayı planladığı bütçe 1,8 milyar TL idi). Telekom operatörlerinin cirosu ile orantılı bu katkının çok yüksek olması AB ilerleme raporunda da eleştiriliyor[5]. Konuştuğumuz kişilerin büyük çoğunluğu “Devlet bu yüksek miktarın bir kısmını yeniden sektöre iade etsin.” diyor.

Sektörden alınan bu paraların hepsi aslında abonelerin sırtına binen birer yük. Yani tüketiciler BTK maaşlarını ve harcamalarını, gezilerini finanse ediyor ve üstüne de devlete para veriyorlar. Peki karşılığında ne alınıyor? BTK'nın faydası açısından, tüketicilere yönelik uygulamalarına baktığımızda, "tüketiciler adına bir başarı var mı?" ya da "Türkiye açısından telekom sektörü bir değer oldu mu?" artık tartışılması lazım. Biz mobil tarafta BTK öncesinde var olan mobil telefon düzeninin devam ettiğini ve sabit ile internet tarafında ise tekelin hala sürmekte olduğunu, yeni değerler yaratılamadığını görüyoruz. Bunlara bakıp, "BTK sadece yurtdışı geziler (ITU, IGF, diğer BTK eşdeğeri ziyaretler ve eğitimler) yapan bir kurum mudur?" diyenler var.

BTK'nın aldığı bu paraların dışında, özelleştirme sonrası hizmetin zor götürüldüğü alanlar için BTK’nın topladığı bir de “evrensel hizmet fonu” var. Bu fonda 2 milyara yakın para toplandığı tahmin ediliyor. Bu fon için Binali Yıldırım’ın bakanlığı sırasında planlanan ve hala işlem yapılmamış olan yıllık 300 milyon TL’lik düşünce vardı. O da kullanılabilir.

Amacımız, duvarları yükselterek yerli teknolojiyi korumak yerine, yerli teknolojiyi globalle yarışır hale getirmek olmalıdır. Biraz da devlet elini cebine soksun ve sektörden aldığını sektöre geri versin.. Ek vergi mek vergi istemesin.. Halk cezalandırılmasın.

Halkın cebinden ekstra vergi alınması, sektörü de daralacaktır. Halbuki sektörün büyümesi durumunda, devlet istediği vergiyi büyüyen kısımdan alabilir.

Herkesin ittifakla altını çizdikleri, “ayrımcılık” yerine “teşvik” yapılsın lokal üreticiye bu telefonların üretilmesi ile ilgili teşvik verilsin.. vergi konulmasın.. zaten “geçici vergi” lafına artık kimse inanmıyor. Biliyoruz ki, devlet aldığından bir daha vazgeçmiyor. Sonra kalıcı hale geliyor. İşte “deprem vergisi” önümüzde.

Son bir not; uzmanlarımızın bazıları, ek vergi konulması durumunda, karaborsanın bir şekilde patlayacağını söylüyor.
 




[1] Özelleştirmelerle Gelirlerini Kaybeden Devlet, Laptop ve Akıllı Telefona Ek Vergi Koyuyor

[2] Yerli Telefon Üretimi için Şikayet Başvurusu

[3] Cep Telefonu İthalatında Korunma Önlemi Uygulanmasına Yönelik Başvurunun Gizli Olmayan Özeti

[4] BTK 2014’te Diğer 7 Düzenleme Kurumu’nun Toplam Bütçesinin 2 Katı Bütçeye Sahip

[5] Türkiye'nin AB Üyeliği 2014 İlerleme Raporunda, Tüsiad'ın Bilgi Toplumu ve Medya Başlığı Analizi Yayınlandı

 

Yazarın Diğer Yazıları

Depremi yaşayan 4 ilde nüfus 300 bin azalmış

Bölge nüfusundaki yüzde 7-8'lere varan azalma, sığınmacı açmazı ile birlikte düşünüldüğünde, Hatay başta olmak üzere bölgenin geleceği ve özellikle güvenliği açısından odaklanılması ve strateji geliştirilmesi gereken bir konu olarak önümüzde duruyor

Bakan "Türkiye emin ellerde" diyor, ama öyle mi?

USOM ya da Ulaştırma Bakanlığı gerçekten ülkemizin vatandaşlarının "emin ellerde" olması için çalışmak isterse, öncelikle operatörler-bankalar-savcılık-kolluk arasındaki eksik olan koordinasyon ve süreçleri tanımlamakla işe başlayabilir

Mahalli yönetim seçimlerin analizi (I)

Ekonomisi ve diğer tüm alanları güzel bir ülkede yaşamak istiyorsanız "cahil halk" retoriğinden kurtulun, iyi bir yurttaş olarak seçim kanunlarını, siyasi parti kanunlarını ve de ilgili mevcut gelişmeleri vs. yakından takip edin. En önemlisi gerçek verilere güvenin. O zaman "yine mi" mutsuzluğunu yenmek mümkün olur