24 Haziran 2013

Çok tartışılan Der Spiegel'in Türkçe Gezi Parkı dosyasında neler var?

Alman Der Spiegel dergisi, yarım yüzyıllık yayın hayatında bir ilke imza attı ve Gezi Parkı eylemleri için hazırladığı 20 sayfalık dosyanın 10 sayfasını Türkçe olarak yayınladı

 

\Alman Der Spiegel dergisi, yarım yüzyıllık yayın hayatında bir ilke imza attı ve Gezi Parkı eylemleri için hazırladığı 20 sayfalık dosyanın 10 sayfasını Türkçe olarak yayınladı. Derginin kapağı da iki dilli. Elinde “Boyun Eğme” yazılı pankart taşıyan bir genç eylemcinin portresini kapağına yerleştiren Der Spiegel, alt başlığına da “Türkiye: Erdoğan’a Başkaldırı‘” cümlesini koydu. Der Spiegel, giriş bölümünde derginin Türkiye’de de yayınlandığını hatırlatarak, bunu “bir jest olarak yaptıklarının” altını çiziyor.

20 sayfalık Türkiye dosyasını hem Türkçe, hem de Almanca hazırlayan Der Spiegel, “Türkiye kimliğini arıyor” başlıklı bir analiz, sıradan bir Türk ailesinin hikâyesi, sanatçılardan görüşler, AKP Milletvekili Akif Çağatay Kılıç ile yapılmış bir röportaj ve “Apolitik Adamın Başkaldırısı” başlıklı bir yazıda da yayıncı Can Öz’ün direniş hikâyesini yayımladı.

 

‘Beyaz Türkler, Siyah Türkler’

Daniel Steinvorth ve Bernhard Zand imzalı analizde, Türk halkının cumhuriyetin kuruluşundan 90 yıl sonra, yine “kim olmak istiyoruz” ve “Türkiye’nin olmak istediği yer neresi”‘ sorularıyla karşı karşıya olduğu yazıyor. Yazıda, bugün kentli ‚ “Beyaz Türkler” ve onların tepeden baktıkları kırsal kesim “Siyah Türkler”in karşı karşıya geldiğine dikkat çekiliyor. AKP’lilerin görüşlerine de yer verilen yazıda, Almanya Başbakanı Angela Merkel’ın açıklamalarına başta AB Bakanı Egemen Bağış olmak üzere hükümet çevrelerinin verdiği sert tepkiye yer veriliyor ve bunun “Avrupai olmadığı” ifade ediliyor. Yazıda ayrıca modern Türklerin İstanbul’un bazı semtlerinde hakarete uğradığı ve kendilerine orada yer bulamadıkları örneklerle anlatılıyor.

 

‘Erdoğan artık o yetenekli siyasetçi değil’

Türkiye’deki son on yıllık gelişmelerin de özetlendiği yazıda “Başbakan Tayyip Erdoğan’ın artık 10 yıl önce Türkiye’yi köklü olarak değiştirmiş o yetenekli siyasetçi olmadığı” vurgulanıyor. Bu dört sayfalık analizde, BDP’li milletvekili Altan Tan’ın görüşlerine de yer veriliyor. Yazı, “Türkiye’nin kimliği için verilen mücadelede ne kazananlar olacak, ne kaybedenler. ‘Siyah‘ ve ‘Beyaz‘ Türkler artık birbiriyle konuşmak zorunda‘‘ sözleriyle sona eriyor.

Yazı, Gezi eylemlerinden fotoğraflar ve anket sonuçlarıyla desteklenmiş.

 

‘Sahmi ve eski Türkiye’

Özlem Gezer’in kaleme aldığı toplam üç sayfalık yazıda, Gezer, kendi ailesindeki çeşitliliği yansıtıyor. Yazısına Erdoğan’ın hayranı olan eniştesiyle sohbetini anlatarak başlayan Özlem Gezer, Gezi Parkı’ndaki eylemleri yakından takip eden birisi olarak ondan dinlediklerinin kendisine‚ “Acaba başka bir yerden mi söz ediyor” sorusunu sordurduğunu belirtiyor. Gezer ‚ “Annemin kız kardeşiyle evli, babamın çocukluk arkadaşı, hayatımda ilk kez hayvanat bahçesine onunla gittiğim eniştem o an bana hiç olmadığı kadar yabancı geliyordu” diyor. Eski şehirde okuyan kuzeni Murat’ın babasının tam tersine Gezi direnişine aktif bir biçimde katıldığını, yani babasının kahramanına karşı olduğunu yazan Özlem Gezer, sözlerini şöyle sürdürüyor:

“Murat öfkeli, televizyonda polisin göstericilere nasıl vurduğunu izlemiş. Babasını telefonla arayıp bağırmış; ‘İşte senin Erdoğan’ın bu!’ Sahmi aynı ses tonuyla yanıt vermiş ‘Belki başka seçenekleri yoktu’ diye.” Gezer, Almanya’da yaşayan anne ve babasının Gezi Parkı eylemleriyle ilgili görüşlerine de yer veriyor duygusal yazısında. Annesi kararsız, babası Gezi Parkı direnişçilerinden yana olan Özlem Gezer, yazısının sonunda “babasının uçak bileti aldığını ve Temmuz’da İstanbul’a, yeni Türkiye’ye uçacağını ve eniştesine Erdoğan’ın yenildiğini söylemeyi iple çektiğini belirtiyor.”

 

AKP’li Kılıç: AP, Türkiye’den bir halk ayaklanması yaratıyor

Der Spiegel dergisi Türkiye dosyasının bir başka bölümünde 33 yaşındaki yönetmen Özgür Yıldırım ve Hamburglu Kerim Pamuk’un Gezi Parkı eylemleriyle ilgili yorumlarına yer verdi. Özgür Yıldırım her ne kadar “Türk hükümetinin kendi hükümeti olmadığını” belirtse de orada olanlarla ilgilendiğini ölenlerden birini kurtaramadığı için üzüldüğünü belirtirken, Kerim Pamuk, Başbakan Erdoğan’ın nasıl bir baba olduğunu anlatıyor. Pamuk, “İnsan hakları konusunda kulağa hoş gelen demeçler veren Almanya hükümetinin söylemlerine bir içerik kazandırmasının zamanının geldiğini hatta geçtiğini” vurguluyor.

Aynı bölümde AKP milletvekili Akif Çağatay Kılıç ile yapılan uzun bir röportaj da var. Protestolarla ilgili haberleri çarpıtılmış ve tek yanlı olmakla eleştiren Kılıç, Başbakan Erdoğan’ın görüşlerini destekliyor. Kılıç, Avrupa Parlamentosu’nun (AP) tepkisini “ikiyüzlü ve çifte standartlı Maximilian Popp bulduğunu” söyleyerek, Almanya’da Stuttgart 21 projesi nedeniyle yapılan protestolara dikkat çekiyor. “Almanya Başbakanı Merkel, Türkiye’den gelen görüntüler karşısında şok olduğunu söyledi. Fakat sizin polisinizin uyguladığı şiddete ne diyeceğiz?” diyen Kılıç, Stuttgart’daki ile İstanbul’daki protestolar aynı olduğu halde Avrupa Parlamentosu’nun Türkiye’den bir halk ayaklanması yaratmış olduğunu iddia ediyor. 

 

‘Demokratikleşmenin başındayız’

Dosyanın “Apolitik Adamın Başkaldırısı” adlı son yazısında Der Spiegel, yayıncı Can Öz’ün bir direnişçi olarak portresini çıkarılıyor. “Maximilian Popp” imzalı yazıda yayıncı Can Öz’ün babası yazar Erdal Öz’ün yaşadığı darbe yıllarına da atıfta bulunuluyor ve “babanın oğluna aslında siyasetten uzak durmasını öğütlediğini” vurgulanıyor.

Yazının “Anarşinin Hatırası” alt başlığının atıldığı bölümünde, Can Öz’ün annesi ve gazeteci Can Dündar ile yaptığı sohbeti anlatan Maximilian Popp, bu sohbetle 1970’li ve 80’li yıllardaki eylemlerle bugünküler arasındaki farkı ortaya çıkarmaya çalışıyor. Popp, portresini çıkarmaya çalıştığı yayıncı Öz’ü farklı günlerde ve farklı mekanlarda da takip ederek, yaşananları renkli bir tabloya dönüştürerek aktarıyor. Yazı Öz’ün “Türkiye’de demokratikleşmenin daha çok başındayız” sözleriyle sona eriyor.  

 

Yazarın Diğer Yazıları

Ah İran! Ah Almanya!

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra yaratılan dünya düzeni yine o düzeni yaratanlar tarafından yıkılıyor. İran-İsrail kavgasını da bu oyunun içinde görmek gerekir. Gazze savaşı ile birlikte değerlere dayalı dış politika ve küresel dünya düzeninin dayandığı kurum, kural ve normlar da anlamsızlaştı. Gazze sadece otuz binden fazla kişinin değil, uluslararası düzenin de mezarlığı haline geldi

Dejavu: Menekşe Toprak Berlin’de Suat Derviş’in izini sürdü

30’lu yılların Berlin’i ile bugünün Berlin’i arasında benzerlikleri görmek bende de bir dejavuya neden oldu. Menekşe Toprak’ın ilk kadın romancı ve gazeteciler’den Suat Derviş’i anlattığı kitabına "Dejavu" adını vermesi tesadüf değil

Sıcaktı, çook sıcak

Dünya hiç bu kadar sıcak, bu kadar kurak olmamıştı. Birdenbire gelen yağmur ve kasırgalar geldiği yeri çöle çeviriyor. Uluslararası toplum, sözde çevreci politikalar ile iklim krizini çözüyormuş gibi yapıyor. Daha çok gelişmiş sanayii ülkelerinin yarattığı bu krizden de yine yoksul ülkeler mağdur