Demokrasinin kazanımı veya tersine daha da kaybedilmesi açısından, bir günün binlerce güne bedel olduğu bir konjonktürde yaşıyoruz.
Mevcut durumun devrimci görevi, parlamenter mevzilerden geri çekilmek değil, aksine onları demokrasiyi inşa etmek ve toplumun bütün sınıf ve kimliklerine yayılan sol bir hegemonya için kullanmaktır.
Bir mevzi olarak seçim hükümeti de buna dâhildir; dahası en istenmeyen şey olmasına rağmen HDP’nin mevcut koşullarda bu seçim hükümetinde yer alması daha da büyük bir olanaktır.
İçine sokulduğumuz savaş ve zoraki seçim atmosferi ve bu atmosferde seçim hükümetinin görebileceği kritik role karşı HDP milletvekillerinin, demokrasi lehine gerçek anlamda oyun bozucu olması mümkün.
Böylesi bir konjonktürde atılacak doğru bir adım, tutulacak doğru bir mevzi, yüzbinlerce yeni insanın demokrasiye kazanılmasını veya tersi yüzbinlerce kazanılmış insanın kaybedilmesini sağlar.
Böylesi bir konjonktürde hata yapmamak, hata yapılsa da demokrasi güçlerinin en etkin avantajlarından biri olan birliktelikleri öne almak, onu geriletmemek çok önemli.
Demek istediğim, eski EMEP Genel Başkanı Levent Tüzel, parçası olduğu HDP grubuyla birlikte davranmalıydı…
***
EMEP’in seçim hükümetine katılmama kararının gerekçelendirilmesinde kuşkusuz dikkate değer vurgular var; ancak buna rağmen HDP’nin bu kritik zamandaki etki alanına ve hareket kabiliyetine zarar veren bir yaklaşım ortaya çıkmıştır.
Kuşkusuz HDP’nin de hataları ve eksikliklerinden söz edilebilir. Ama demokrasi mücadelesinin bu konjonktürdeki gözbebeği ve birikme mekânı olduğu için sosyalistlerin de onu öncelemeleri gerekiyor.
Öyle ki onsuz başkanlık rejimini durdurmak, onsuz milliyetçi ve İslamcı hegemonyayı geriletmek, onsuz modernleşmeyi demokratik bir zemine çekmek, onsuz laikliği özgürlükçü ve çoğulcu bir zeminde kazanmak, onsuz kapitalizmi sosyal devlete mecbur bırakmak, onsuz eskisi ve yenisi tüm tahakküm projelerini engellemek bugün için mümkün değil.
Bütün bunların sosyalizm demek olmadığı elbette açık; ama teslim edilmeli ki hakları ve hayalleri için seferberliğin gerçekleşebileceği toplumsal bir özgüveni inşa etmeden, sosyalizm için gerekli maddi ve manevi alt yapı da mümkün görünmüyor.
Kısacası bu konjonktürde HDP, bir Türkiye partisinden çok öte, ekmek gibi su gibi ihtiyacımız olan bir şey.
Tartışma götürmez bir sol programla arkasına % 13'lük bir toplumsal destek almış bu bileşimin etki alanını zayıflatacak her adım, sadece demokrasi için değil, 35 yıl sonra sosyalizm için elde edilmiş büyük bir dayanağın da kaybedilmesi olacaktır.
Dolayısıyla başta sosyalistler olmak üzere bu konjonktürde demokrasi güçlerine düşen, bu cangıldan onun güçlenerek çıkmasını, hele hele yara almadan çıkmasını sağlamaya çalışmak olmalıdır.
***
Böylesi hassas bir zamanda sevgili Levent Tüzel’den, böylesi kritik bir zamanda EMEP gibi solun temel damarlarından birinden beklenen, kendi kararını HDP’nin kararına tâbi kılmasıydı.
Üstelik kabul edileceğini sandığım gibi, bu noktada ilkesel bir sorun da söz konusu olmadığından böylesi bir tâbiyet daha da mümkündü.
Kuşkusuz HDP, başka bir tutum da alabilir, örneğin hükümette yer almayabilirdi. Ama aldı. Bu durumda en azından parlamento gurubu içinde demokratik merkeziyetçiliğin gereği yapılmalıydı.
Olabildiğince âdil bir seçim için rejimin en yetkili organından kontrol olanağı elde etmek, savaş politikalarının hükümet meşruiyetiyle örtülmesini engellemek, bakan konumuyla Yüksekova’ya, Cizre’ye, Silvan’a koşup barışa kalkan olmak, bakan konumuyla Hopa’ya koşup yara sarmak, bakan konumuyla Roboski’ye, Soma’ya, Torunlar’a, Ermenek’e, Bursa’ya, Berkin’in, Ali İsmail’in mahkemesine koşmak, tezkerenin karşısına bakan imzasıyla çıkmak, belki de ilk defa kırmızı plakayı sömürülenin ve mağdurun hizmetine koşmak, halkın nelere mahkûm olmadığını gösteren beş-on örnek ortaya koymak.. az şey mi?
Kuşkusuz bunları üç kişiyle yapmak çok zor; ama iki kişiyle yapmaktan daha kolay olduğu da kesin.
İktidarın istemeden katlanmak zorunda kaldığı bu durumu demokrasi için, HDP’nin etki alanını genişletmek için, barış için, farklı hayaller ve yerlerden gelip birlikte yürümenin nelere kâdir olduğunu göstermek için kullanmak mümkün değil miydi gerçekten?
Ben olduğunu düşünüyorum.
Tabii yanılıyor olmam ve EMEP’in daha doğru düşünüyor olması da mümkün. Ama bu durumda bile HDP çoğunluğunun hatırı için, kendine yanlış gelse bile, HDP’nin seçim öncesi ortak fotoğraf vermesi ve elini güçlendirmesi için Levent Tüzel’in seçim hükümetinde yer alması gerekiyordu.