20 Kasım 2014

Bütçe’deki “gelir sıkıntısı” Ekim’de de sürdü

Yıl sonunda karşılaşılacak olan bütçe açığının ciddi boyutlarda olacağını öngörebiliriz.

17 Kasım’da, 2014 Ocak-Ekim bütçe gerçekleşmeleri yayımlandı. Önemli mali ipuçları içeren gerçekleşmeleri kısaca analiz edelim;

 

Gelirler

 

Ocak-Ekim 2014 döneminde kümülatif “bütçe gelirleri” 2013’ün aynı dönemine göre sadece %8,6 artışla 347,7 milyar TL olarak gerçekleşmiş. Bu düşük artış oranı bütçenin gelir performansının hala istenilen düzeye ulaşmadığını gösteriyor. Aynı dönemde “vergi gelirleri”nin de beklenen performansı gösteremediği dikkat çekiyor. Vergi gelirlerinin artış oranı, genel gelir artış oranından daha kötü; %7,6’lık artışla 286,6 milyar TL’lik bir vergi geliri karşısındayız. Bu yılın başından beri, vergi gelirleri performansının oldukça sıkıntılı olduğu dikkat çekiyor. Yakın tarihlerde 6552 sayılı (Torba) Kanun ile getirilen vergi affına/yapılanmasına ilişkin son başvuru tarihinin 1 Aralık olduğu da düşünülünce; affın mali yansımalarının bir kısmının 2014 Bütçesi içinde görülebileceğini; ancak bu etkinin oldukça sınırlı olacağını da öngörmek mümkün. Bu noktada vurgulamakta yarar var, 2014 revize bütçe hedefleri ile bütçe gerçekleşmeleri karşılaştırıldığında özellikle “Petrol ve doğalgaz ürünlerinden alınan ÖTV”nin hedeflerin oldukça gerisinde kaldığını söylemek mümkün. Bu durum, 2014’te ciddi bir tüketim daralmasının yaşanmakta olduğunun da önemli bir göstergesi. Sözünü ettiğimiz ÖTV sapmasının 1,5 milyar TL’nin üzerinde olduğu düşünülürse, konunun ciddiyeti de ortaya çıkıyor. Kısacası, yılın son iki ayında birtakım gelir arttırıcı vergi ayarlamalarının ciddi olarak tartışılabileceğini öngörebiliriz.  

 

Yılın on aylık döneminde, ithalde alınan KDV de oldukça dikkat çekiyor. Bu dönemde, ithalde alınan KDV kümülatif sadece %3,5 oranında artmış ve 52,4 milyar TL olarak gerçekleşmiş. İthalde alınan KDV ile “dış ticaret açığı ve cari açık” ilişkisini dikkate alırsak; bu gerçekleşme, dış ticaret dengesi ve cari açık bağlamında oldukça olumlu olumlu bir işaret. İç üretimimizin hammadde ve aramalı bakımından, ithalata bağımlılığının yüksek olduğu  dikkate alınırsa bu işareti olumluya yormak zorlaşıyor. Kısacası iç ekonomik dinamizm ve ihracat performansımız yılın son iki ayında daha dikkatli takip edilmeli.

 

“Dâhilde alınan KDV (%1 düşüş) ve ÖTV (%5 artış)” kanallarında yaşanan dikkat çekici oranda düşük performans da yukarıda yaptığımız olumsuz ekonomik tespitleri destekliyor. Özetleyelim, vergi gelirlerinde ciddi bir performans düşüklüğü yaşanmakta ve vergi gelirlerinin ana motoru olan ÖTV ve KDV kanallarında da yılın son iki ayında ciddi bir hareketlenme beklemek gerçekçi görünmüyor. Konu dönüp dolaşıp müstakbel bir takım vergi ayarlamalarını tekrar gündeme getireceğe benziyor.

 

Giderler ve Bütçe Dengesi


Gider tarafına gelince; “bütçe giderleri” bu dönem -gelir performansının üzerine çıkarak- %10,6 oranında artmış ve 362,6 milyar TL olarak gerçekleşmiş durumda. Gider - gelir makasının açılmaya devam etmesi “Bütçe Açığı”nın da büyümesi anlamına geliyor; ki durum Türkiye ekonomisinin en güçlü tarafı olan “mali disiplini” yakın dönemde ciddi bir sınav bekliyor anlamına da geliyor.

 

Faiz dışı fazla konusunda da pek olumlu bir seyir izlenemiyor. İlk on ayda “faiz dışı fazla”  geçen yıla kıyasla %21,4 azalmış ve 30,3 milyar TL olmuş.


Özetleyelim, 2013 Ocak-Ekim döneminde 7,7 milyar TL'lik bir “açık” veren Bütçe; 2014’ün Ocak-Ekim döneminde tam 14,9 milyar TL “açık” vermiş durumda. Belirtelim, bütçe giderlerinin geleneksel olarak yılın son iki ayında sıçradığı dikkate alacak olursak, yıl sonunda karşılaşılacak olan bütçe açığının ciddi boyutlarda olacağını öngörebiliriz. Genel tablo, Bütçe’nin yılın son iki ayında ciddi bir finansman sıkıntısı yaşamasının ciddi bir ihtimal olduğunu gösteriyor. Muhtemel ve müstakbel ek gelir arayışlarının, bu defa da “dolaylı-doğrudan vergiler” üzerinde yoğunlaşmamasını dileyelim.

 

 

(*) Bu makale www.KPMGvergi.com adresinde yayımlanmıştır.

Yazarın Diğer Yazıları

Dolaylı vergi yapımız enflasyonu körüklüyor mu?

OVP'de de vurgulanan, "doğrudan vergilerin vergi gelirleri içindeki payının arttırılması" politikası sadece mali açıdan değil; dolaylı vergilerin enflasyon üzerindeki baskısı bağlamında da kritik önemde görünüyor

2023 bütçesine Özel Tüketim Vergisi penceresinden bakalım

Bu ürünlerdeki vergileme modelimiz enflasyonu fazlasıyla tahrik ediyor. Bununla da kalmıyor, enflasyondaki her 1 puan artış kamu giderlerinde de 15-16 milyar TL artış yaratıyor. Yani yüksek dolaylı vergi koyarak bütçe gelirlerimizi arttırmaya çalışırken; enflasyon kanalı ile de bütçe giderlerimizi şişiriyoruz

Kılıçdaroğlu’nun 'vergileri dörtte bire indirilmiş otomobil' vaadi ne anlama geliyor?

"Eğer öneri hayata geçirilebilirse şu an nihai fiyatı 531 bin TL olan bir otomobili 354 bin TL veya 320 bin TL’ye almak mümkün olabilir"