25 Aralık 2011

Gülen cemaati Tunceli'de ne yapıyor?

Türkiye'nin son 10 yılına mührünü basan aktörlerin biri Başbakan...


Türkiye'nin son 10 yılına mührünü basan aktörlerin biri Başbakan Tayyip Erdoğan ise diğeri Fethullah Gülen ve cemaati oldu.
Gülen cemaati, halen gerek hükümetle düştüğü bazı görüş ayrılıkları, gerekse “darbe ve komplo heveslisi grup” dışında kalan bazı Ergenekon süreci tutuklularının durumu nedeniyle tartışılıyor. Cemaat, bazı İslamcı gruplar arasında da, geçmişte pek görülmemiş ölçüde kamuoyu önünde sorgulanıyor.
Cemaat tartışmasında, her süreçte olduğu gibi, slogan atanların sesi daha çok çıkıyor. Ve tartışmanın her cephesinde slogan atılması, cemaate ilişkin haberciliği her cephede “mahalle baskısı” ihtimali karşısında bırakıyor.
Hiçbir görüş ve inancı haberciliğin önüne koymamaya çabalayan bir mecra olarak T24, cemaate ilişkin bütün eleştirileri yansıtmanın yanı sıra geçen yıl önemli bir girişimde bulundu. 12 Eylül 2010'da yapılan anayasa değişikliği referandumunun hemen ardından T24'ün kurucu editörlerinden Selin Ongun Hakkâri'ye giderek Gülen cemaatinin bölgedeki çalışmaları ve PKK ile çatışması üzerine önemli bir dizi röportaj yaptı. Aşağıda linklerini verdiğim Ongun'un çalışması, cemaatin faaliyetleri konusunda ciddi bir katma değer yaratan içeriğiyle bütün kesimler tarafından ilgiyle izlendi.
T24, cemaatin dünyaya yayılmış temsilcileriyle basına açık olarak yaptığı, ancak nedense gazetecilerin pek ilgi göstermediği toplantıyı da izleyerek Gülen hareketi sözcülerinin gündemini, herhangi bir yorum yapmadan yansıttı.
Benzer bir girişimi, bu kez Tunceli için yapıyoruz. Bu nedenle Fethullah Gülen cemaatinin kurumsal yüzü olarak bilinen Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı'nın Neşe Düzel, Leyla İpekçi, Ahmet Taşgetiren ve Emre Aköz'ü konuk ettiği Tunceli gezisine katıldım.
Elazığ Havaalanı'na indiğimiz sabahtan akşama kadar aralıksız 12 saat süren görüşme maratonu dışında, cemaat bünyesindeki okulların nasıl inşa edildiğini, öğretmenlerin nasıl seçildiğini, eğitim sürecinin nasıl yürütüldüğünü, nüfusunun yüzde 90'ı Alevi olan Tunceli'de Gülen cemaatine karşı tavrı, cemaatin Tunceli'deki gözlemlerini, siyasi partilerle ilişkilerini öğrenmeye çalıştım.
Gülen cemaati bünyesindeki okullar önemli. Zira cemaatin Türkiye ve dünyadaki faaliyetlerinin odağında bu okullar bulunuyor.

16 ortaklı bir anonim şirket

Gülen cemaatinin Tunceli'deki ilk okulu, yaklaşık 9 yıl önce, 2003 yılında faaliyete başlamış. 16 ortaklı bir “anonim şirket” olarak örgütlenen “Erkam Özel Öğretim İş” girişimi 2003'te Tunceli'de ilköğretim okuluyla eğitim-öğretim faaliyetlerine başlamış. 16 ortak arasında Tunceli'de ikamet etmeyen 2 Tuncelili de bulunuyor. 17 öğrenci ve 4 öğretmenle işe başlayan girişim, bugün “Munzur Eğitim Kurumları” çatısı altında 90 öğretmen ve toplamda 1300 öğrenciyle çalışmalarına devam ediyor. Öğrencilerin yaklaşık yarısını kentteki asker ve polis gibi resmi görevlilerin çocukları oluşturuyor.
Halen Munzur Eğitim Kurumları bünyesinde 1 kreş ve anaokulu, 1 ilköğretim okulu, 1 Fen ve Anadolu lisesi, 1 yükseköğrenim yurdu, 1 spor kulübü ve 5 etüt eğitim merkezi bulunuyor. 
Tunceli'deki eğitim faaliyetleri konusundaki sorularımı büyük bir sabırla Munzur Eğitim Kurumları Genel Müdürü Rahmi Kostuk yanıtladı. Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı Başkanı Mustafa Yeşil de zaman zaman katkıda bulundu.

Cemaat bünyesindeki okullar nasıl kuruluyor?

Kostuk'un Tunceli özelinde verdiği bilgilere göre, herhangi bir yerde Gülen cemaati bünyesinde okul kurmak isteyen girişimciler Özel Öğretim Kurumları Derneği'ne (ÖZÖĞRET-DER) başvuruyorlar. Hareket bünyesindeki okulları organize eden, denetleyen bir üst oluşum olan bu dernek, başvuru yapılan okul için uygun görüş bildirirse, o girişim üyeliğe kabul ediliyor.
Üyeliğe kabul edilmenin söz konusu girişim için büyük bir önemi var. Zira dernek, eğitim-öğretim programları, teknik altyapı ve sınavlarda başarı elde etmenin yöntemleri üzerindeki birikimini ve tavsiye ettiği öğretmenleri üye okullara aktarıyor. Önemli bir yardım da, ilgi görmekle birlikte gelirleri giderlerini karşılayamayan okullara mali destek sağlanması.
Başvurular dışında, ÖZÖĞRET-DER’in kendisinin de bazı merkezlerde okul girişiminde bulunulması için tavsiyeleri olabiliyor.
Dernek, danışma ve destek hizmetleri için okullardan, öğrenci sayısına göre “cüz'i” miktarda yıllık aidat alıyor.

Fiyat ne kadar, öğretmenler nasıl seçiliyor?

Rahmi Kostuk, Tunceli'deki Munzur Eğitim Kurumları'nın ücretinin, kentteki yoksulluk da dikkate alınarak, yıllık 3 bin lira düzeyinde belirlendiğini söylüyor. Ancak başarılı öğrencilere çeşitli düzeylerde burs sağlanıyor.
Peki öğretmenler nasıl tespit ediliyor?
Kostuk, ÖZÖĞRET-DER’e öğretmen ihtiyaçlarını bildirerek tavsiye aldıklarını belirtiyor. Dernek, nitelikleri belirtilen öğretmenlerin isimlerini ve koşullarını okul yönetimine bildiriyor. İstişari mahiyetteki bu süreçte bildirilen isimleri görevlendirmek zorunlu değil. Okul yönetimi kendi girişimiyle de öğretmen görevlendirebiliyor.
Derneğin önerdiği isimlerle mülakat yapıldıktan sonra görüş olumlu olursa 1 yıllık sözleşme yapılıyor. Süre sonunda öğretmenin performansı, öğrenciler ve velilerle ilişkisi sorunlu görülüyorsa sözleşme yenilenmiyor ve söz konusu öğretmen tazminatları ödenerek ikinci yıl görevlendirilmiyor.

'Öğretmen seçiminde alkol kıstas değil'

Öğretmen seçimindeki kriterler neler?
Kostuk genel kriterleri “Branşında başarılı olmak, öğrencinin başarısı yolunda önemli olan ek dersler için ücret talep etmemek, velilerle ilgili olmak ve iyi ilişki kurmak, öğrenci başarısına odaklanan mesai konusunda fazla çalışma esnekliğine sahip olmak” biçiminde sıralıyor.
Rahmi Kostuk, görevlendirilecek öğretmenlerin özel hayat tercihleriyle, “öğrencilerin yanında sigara içmemek”le örneklendirdiği  “örnek olmak” düzeyinde ilgilendiklerini belirtiyor.
“Örneğin, adayın alkol kullanması sizin için negatif bir kriter mi” diye soruyorum. “Hayır” diyor Kostuk, “Alkol kıstas değil. Elbette toplumsal itibarı sarsacak ölçüde aşırılıklar, Milli Eğitim okulları ve diğer özel okullarda olduğu gibi, bizim açımızdan da ölçüttür. Bu çizgi dışında özel hayatla ilgilenmeyiz.”

Hangi branş öğretmenleri daha yüksek ücret alıyor?

Cemaat okullarındaki öğretmen ücretlerine gelince...
Kostuk, “Genel olarak Milli Eğitim Bakanlığı'nın verdiği ücretler kıstas olarak alınıyor” diyor. Her okul ve dersanede görevlendirilmesi mevzuatta zorunlu tutulan ve sayıları sınırlı olan Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik (PDR) branşı öğretmenleri ile matematik ve İngilizce öğretmenlerinin ücretlerinin diğer alanlara göre biraz daha yüksek olduğunu belirtiyor. Munzur Eğitim Kurumları’nda İngilizce öğretmenleri ders içinde ve dışında öğrencilerle temasta sadece İngilizce konuşuyor.


Cemaat okulu Tunceli'de nasıl ilgi görebiliyor?

Kostuk; dersane, yurt ve etüt merkezleri dışında okullarda toplam 710 öğrenciyle kapasitelerinin dolduğunu, ek talebi karşılayamadıklarını anlatırken, bu ilginin arkasında okulun elde ettiği başarının yattığının altını çiziyor.
“Öğrenci başarısı”na ilişkin matematik göstergeler var. Kostuk, ilköğretim okulunda 3 yıldır “yüzde 100 kazandırma ve yerleştirme”den söz ediyor ve 141 mezunun 41'inin fen, 45'inin Anadolu Öğretmen, 55'inin de Anadolu liselerini kazandığını anlatıyor. Tunceli'deki ilköğretim okulunun (Munzur koleji) Türkiye'deki 33 bin 768 ilköğretim okulu arasında 70. olduğunu vurguluyor. 
Tunceli'de 2010 yılında faaliyete başlayan dersanede SBS ile 11. sınıflar için YGS hazırlık kursları verildiğini anlatan Kostuk, dersaneden ilk yıl mezun olan 60 öğrencinin tamamının fen, Anadolu ve Anadolu öğretmen liselerini kazandığını anlatıyor.
Munzur Eğitim Kurumları Tunceli Merkez ile Mazgirt, Pertek, Çemişgezek ve Hozat ilçelerinde “etüt eğitim merkezleri” kurmuş. 12 öğretmenle halen 300 öğrenciye eğitim takviyesi yapılan bu merkezlerde 195 öğrenci fen, Anadolu öğretmen ve Anadolu liselerini kazanmış.
Rahmi Kostuk, her yıl 60 öğrenciyi Türkiye'nin farklı illerine götürerek “yatılı dersane” hizmeti de verdiklerinin altını çiziyor.

9 yılda ulusal ve uluslararası dereceler

Munzur Eğitim Kurumları'nın “Eğitimde Bilişim ve İnternet Kültürü Oluşumu Proje Yarışması'nda Türkiye ve dünya ikinciliği; Sosyal Bilimler Olimpiyatları'nda altın, gümüş ve bronz madalyaları; Düş Çizgisi Uluslararası Tasarım Olimpiyatları'nda dünya birinciliği ve üçüncülüğü; Monami Resim Yarışması'nda Türkiye ikinciliği; E – Dream Proje Olimpiyatı'nda Türkiye birinciliği; Bu Benim Eserim Proje Yarışması'nda Türkiye birinciliği ve ikinciliği; TÜBİTAK Bilim Olimpiyatları'nda bölge birinciliği, ikinciliği ve üçüncülüğü; “eksrim” müsabakalarında Türkiye birinciliği, ikinciliği ve üçüncülüğü; International Child Cup Turnuvası'nda dünya beşinciliği; karatede Türkiye birinciliği ve ikinciliği dereceleri bulunuyor. 
Tamamını vermediğim ödüller, yaklaşık dokuz yıllık bir süre için son derece önemli.  
Gülen cemaati okullarının dirençle karşılanacağı düşünülen Tunceli'de şaşırtıcı bir ilgi görmesinin arkasında elde edilen bu sonuçlar var. Tunceli'de dinlediğim “Zaza, Kürt ve Alevi” veliler de bu noktanın altını çiziyor. “Yüzde 100 yerleştirme” gibi önemli bir iddia ortaya koyan Munzur Eğitim Kurumları okullarının, çok sayıda Tuncelili için “çocuklarının geleceklerini inşa eden kurum” kimliği kazanmayı başardığı anlaşılıyor.
Kentte Munzur Eğitim Kurumları dışında Tuncelililerin kurduğu bir özel okul daha bulunduğunu ve kendileriyle aynı fiyatlarla hizmet verdiğini belirten Kostuk, diğer okulun öğrenci sayısı için “150-200 kişi arasında” tahminini dile getiriyor. Rahmi Kostuk, elde ettikleri başarı için bir noktanın daha altını çiziyor:
“Velilerimizden EMEP'e, BDP'ye, CHP'ye ve diğer oluşumlara bağlı olanlar var. Ortak nokta, Tunceli'de veliler çocuklarını müthiş bir biçimde, çok ciddi takip ediyorlar. Bir de Tuncelililer kendilerini çok iyi, çok rahat ifade edebilen insanlar. Her gözlemlerini bizimle düzenli olarak paylaşıyorlar. Başarıdaki en büyük pay Tuncelililerin çocuklarının eğitimine verdikleri büyük öneme ait.”

Başlangıçta öğrenci göndermek istemediler

Peki, Tuncelili velilerin Gülen cemaati okullarına çocuklarını göndermek konusunda çekinceleri olmadı mı?
“Oldu, oluyor, ama başlangıçta daha çok olmuş” diyor Kostuk. Kentte “cemaat okuluna çocuk gönderilmemesi” yolunda konuşmalar yapıldığını anlatıyor. Ancak başlangıç döneminde bu kaygıları dile getiren çok sayıda velinin, elde edilen başarılar üzerine çocuğunu gönderdiğini ve artık önemli ölçüde bir güven ilişkisi kurulduğunu vurguluyor. “Okuldaki oranları yarı yarıya olan asker ve polis çocuklarıyla yerel halkın çocukları yan yana eğitim görüyor ve bugüne kadar en ufak bir problem olmadı. Devlet ve halkın birbirine yaklaşması açısından Tunceli'de bu birlikteliğe çok önem veriyoruz” diyor. 

Sınav başarısında anahtar; zümre faaliyetleri

Rahmi Kostuk, cemaat bünyesindeki okulların başarısı konusunda özel bir nokta üzerinde duruyor; zümre faaliyetleri. “Zümre öğretmenleri bölge ve ülke çapında birbiriyle deneyimlerini, birikimleri paylaşıyor ve bu durum okullardaki eğitime büyük bir kazanç olarak yansıyor” diyor.
Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı Başkanı Mustafa Yeşil de, bu noktanın altını çiziyor: 
“Kimya, matematik, biyoloji, İngilizce gibi her alanda zümre başkanları var. Özel Öğretim Kurumları Derneği bu zümreleri bölge bölge ve ulusal çapta organize ediyor. Bölge toplantılarında zümre öğretmenleri dinleniyor. Zümre çalışmalarında öğretmenler birbirlerine örneğin 'matematikte şu konu daha iyi nasıl anlatılır' üzerinde bilgi aktarıyor, en doğru yöntemler bulunuyor. Bu da büyük bir başarı getiriyor. İhtiyaç olursa Özel Öğretim Kurumları Derneği bölge temsilcileri devreye giriyor; ihtiyaçları, eksikleri belirliyor, öğretmenlerle müdürleri buluşturuyor. Dernek, Milli Eğitim'in uygulamaları konusunda da okulları bilgilendiriyor, yönlendiriyor.”
Okullarda birinci öncelikli hedefin üniversite sınavlarında Türkiye sonuncusu olan Tunceli'yi derhal yukarı sıralara çekmek. Kostuk, “Henüz lise mezunu vermedik. İlk mezunlarla birlikte Tunceli'nin üniversite sınavındaki derecesini yukarı çekeceğiz” diyor.
Gülen okullarının faaliyetleri, kentte yardım paketleri ve kurban eti dağıtmaktan aşure günleri düzenlemeye kadar uzanıyor.

Cemaat okulunu eleştiren ve öven iki Tuncelili

Sohbet ettiğim Zaza-Alevi bir veli, çocuğunu kurulduğu yıl Munzur Koleji’ne gönderdiğini, yaklaşık 9 yıllık süreçte çok iyi gözlemleri olduğunu anlatıyor ve önemli bir noktanın altını çiziyor:
“Önce bana mahalle baskısı yapan bazı yakınlarım ve arkadaşlarım arasında, çocuğumun başarısını görünce hata yaptıklarını söyleyenler oldu. Eğer okulda 'cemaat faaliyeti' yürütüldüğü gibi bir durumla karşılaşılırsa cemaat bu şehirde bir gün bile kalamaz. Burası Tunceli ve nasıl bir tepki alacaklarını bildikleri için bu konuda son derece titizler.”
Çocuğunu Munzur Eğitim Kurumları’na göndermeyen bir Tuncelili ise, farklı düşünüyor.  “Evet, okul başarılı, ama çocuğumu bir cemaat okuluna göndererek risk alamam” diyor. Alacağı riskin ne olduğunu sorunca, “Çocuğumun inanç dünyasının karışmasını istemiyorum. Benim bir baba olarak bile karışmadığım inançlarının kendisinin bile fark edemeyeceği yöntemlerle şekillendirilmesini istemiyorum. Benim açımdan risk bu” yanıtını veriyor. 
Peki çocukların herhangi bir şekilde akıllarını karıştıracak bir programın varlığı söz konusu olmuş mu? “Bugüne kadar hayır” diyor bu veli.  Ama ona göre, cemaat konusunda Tunceli’de kendisi gibi düşünenler çoğunlukta. Ancak Tunceli’deki geleneksel hoşgörünün, cemaate karşı görüşlerin keskin-katı bir üslupla ifade edilmemesi gibi bir sonucu olduğunu da ekliyor.

Cemaate karşı yürüyüşte CHP ile işbirliği

Evet, Mustafa Yeşil ve Rahmi Kostuk ile konuşabildiğim Tuncelililerden  dinlediğim sistem ve elde edilen sonuçlar böyle. Peki Türkiye'nin “en sol”, “en Atatürkçü”, “en muhalif” kenti olarak bilinen Tunceli'de Gülen cemaatine karşı gerçekten bir direnç yok mu?
Bu soru için Tunceli’de yaptığım sohbetler, bir direncin de olduğunu gösteriyor. Örneğin 22 Ocak 2010'da kentte “cemaat okullarına karşı bir yürüyüş” de düzenleniyor. BDP ağırlıklı bir organizasyon olarak değerlendirilen bu yürüyüşe 10 bin kişinin katılımının planlandığı, ancak ilginin yaklaşık 2 bin 500 kişide kaldığı belirtiliyor.
Bölgeye yıllar önce gelen bir cemaat temsilcisi, yürüyüşten önce Tuncelili bir CHP'li olan Sinan Yerlikaya'yı aradıklarını ve derhal kente gelmesini rica ettiklerini söylüyor. Aynı kişi, bu talebi geri çevirmeyen Yerlikaya'nın Tunceli'de cemaat temsilcileriyle görüştükten sonra, o sırada Grup Başkanvekili olan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nu araması üzerine Genel Merkez'in CHP Tunceli örgütüne “yürüyüşe katılmama” talimatı verdiğini anlatıyor ve ekliyor:

“Tunceli'de yerel yönetim seçimlerinde gönlümüz CHP'den yana oldu. Çünkü CHP burada iyi diyalog kurabildiğimiz, birbirimizi anladığımızı hissettiğimiz bir parti.”
Tunceli’deki yerel seçimlerde favori partinin, Türkiye’nin birçok bölgesinde olduğu gibi AKP değil, CHP ve BDP olduğunu not edelim. 

Çocukların verdiği cevap

Tunceli Dosyası'nın ikinci bölümü bu kadar. Gülen cemaatini anlamak için faaliyetlerini, elde edilen sonuçları ihmal etmemek, o çalışmaları yürüten insanları dinlemek için alana çıkmak gerekiyor.
Tunceli gezimiz sırasında, çok sevimli danslar sunan, şarkılar, türküler söyleyen, gazetecilerle tartışan öğrencilerin bize aşıladığı umutla noktalayayım.
Evet Tunceli; “Dersim”i silen adıyla zihnimize kodlanan, bu ülkenin hafızasında unutulması mümkün olmayan acı hatıraların şehri. O acı geçmişe Tunceli'de gördüğümüz çocuklardan daha iyi bir cevap verilemezdi!
Tunceli Dosyası, Gülen cemaatinin kurumsal yüzü olarak bilinen Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’nın Başkanı Mustafa Yeşil'in T24'e yaptığı açıklamalarla yarın devam edecek...

TUNCELİ DOSYASI - 1

GÜLEN CEMAATİ HAKÂRİ'Yİ ANLATIYOR – 1

GÜLEN CEMAATİ HAKKÂRİ'Yİ ANLATIYOR – 2 

Yazarın Diğer Yazıları

Tolga’yla birlikte bütün hayal kırıklıklarının en güzelini yaşıyoruz!

Çalışmalarıyla mesleğini onurlandıran bir gazeteci, hâkimin büyük bir maddi hatayı da tutanağa geçirdiği bir kararla tutuklandı. Tutuklama talep edenler ve tutuklama kararı verenlere göre, Tolga Şardan “istihbarat örgütünün Cumhurbaşkanlığı’nın talimatıyla yargıdaki yolsuzluk iddialarını araştırdığını yazarak” halkı korku ve paniğe sevk etti!

T24 14 yaşında; nasıl da yılları buldu bir mısra boyu macera…

Bağımsız, sorumlu, güvenilir, yüksek profesyonel ve etik standartlarda gazetecilik, sadece gazetecilerin değil toplumun bütün katmanlarının meselesi haline gelmedikçe, sesimizi kısanlar sadece başkaları olmaz!

Schengen vizesi eziyeti için gazetecilere çağrı, AB başkentlerine mektup

Sığınmacı sorunuyla, üstelik milyonlarca insan eşliğinde Türkiye de muhatap. Ancak bu durumun, örneğin Federal Almanya’nın Volkan Konak, Deniz Türkali gibi sanatçıların da vize başvurularını reddetmesiyle nasıl bir ilgisi olabilir? AB ülkeleri diplomatlarının, sürekli mesai yaptıkları gazetecilere, vize talebi söz konusu olduğunda, “Bizim için Edirne sınırına kadar gazetecisiniz” anlamına gelen tavrı vize rejiminin amaçlarına uygun mu? Peki gazeteciler ve meslek örgütleri, yıllardır süren bu kötü muameleye karşı neden sessiz, neden bu eşitsiz ilişkiyi reddetmiyorlar?