29 Temmuz 2016

Generallere başbakanla eşit oy hakkı veren bir askeri düzen; 20 soruda YAŞ neydi, ne oldu, ne oluyor?

1925'ten bugüne YAŞ'ın kısa tarihi...

Yüksek Askeri Şûra (YAŞ), atanmışların siyasal iktidarla, yani seçilmişlerle yan yana oturarak "eşit oy"la karar aldıkları yegâne organ olarak varlığını bugüne kadar sürdüregeldi. 

TSK içinde örgütlenen cuntanın 15 Temmuz gecesi yaptığı kanlı darbe girişimin ardından, fiili durumun değiştiğini ortaya koyan önemli adımlara tanık olmakla birlikte, mevzuat düzleminde demokratik bir hukuk devleti çerçevesine sığmayan görüntü devam ediyor.

Soru ve cevaplarla dünden bugüne YAŞ'a bakalım.

1- Yüksek Askeri Şûra nasıl bir tarihsel/kültürel geçmişe dayanıyor?

Ulusal Kurtuluş Savaşı'nın ardından bir "milli güvenlik rejimi" olarak da inşa edilen Türkiye Cumhuriyeti, bu niteliği doğrultusunda anayasal-yasal düzenlemeler yaptı. Örneğin, "memuriyetle milletvekilliğinin bir arada olamayacağı" kuralı "ordu ve kolordu komutanları" ile "sefirler" için uygulanmadı. Benzer istisnalar izleyen seçim düzenlemelerinde de yer aldı. 

Büyük Millet Meclisi'nin Kurtuluş Savaşı'nı da yönettiği Meclis Hükümeti döneminden bir başka örnek; Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Riyaseti'nin (Genelkurmay Başkanlığı), ayrı bir bakanlık olarak Bakanlar Kurulu'na (İcra Vekilleri Heyeti) dâhil edilmesiydi. Milli Müdafaa Vekâleti'nin de bulunduğu bu dönemde Genelkurmay Bakanlığı doğrudan Büyük Millet Meclisi'ne bağlıydı. 

Savaşın sona ermesinin ardından hilafetin kaldırıldığı gün, Genelkurmay Başkanlığı'nın hükümet içinde ayrı bir bakanlıkla varlığına da son verildi. Savaş yıllarını kapsayan bu süreçteki düzenlemelere rağmen, Cumhurbaşkanı Atatürk ile Başvekil İsmet İnönü'nün tarihsel kişiliklerinin mührünü vurduğu bir dönemden söz ettiğimizi de not edelim. Nitekim, askerlikten gelen, elbette askeri güce de dayanarak "modernleşmeci otoriter" bir ulus-devlet inşasına yönelen Atatürk, izleyen dönemde, muhalefetin çevrelerinde öbeklenme ihtimali de bulunan generalleri -Mareşal Fevzi Çakmak dâhil- parlamentodan uzaklaştıracaktır.

2- Yüksek Askeri Şûra ne zaman kuruldu?

Kurtuluş Savaşı dönemi askerleri, savaşın ve Meclis Hükümeti döneminin sona ermesinin ardından parlamentodan uzaklaştırılsa da, cumhuriyetin "milli güvenlik rejimi" karakteri hiçbir zaman sona ermedi, aksine bugüne kadar sonuç üreten bir yapı yarattı. Bu yapının temel unsurlarından biri, Yüksek Askeri Şûra'nın, cumhuriyetin kuruluş dönemi kanunlarından biriyle inşa edilmesi oldu.

22 Nisan 1925 tarihinde Âli Askeri Şûra'yı kuran 636 sayılı Şûrayı Askerî'nin Teşkilatı ve Vezaifi Hakkında Kanun kabul edildi. 

Âli (yüksek) şûra, bir yandan ordunun sivillerle ilişkisini, diğer yandan orduyu istediği gibi şekillendirecek, özerk de değil bağımsız denilebilecek ölçüde bir güçle kuruldu. 

Savunma konularında temel prensipleri tayin etme yetkisi verilen şûranın başkanı, "başkomutan" sıfatını da taşıyan cumhurbaşkanıydı. Cumhurbaşkanı'nın olmadığı toplantılara vekâlet edecek olan Başbakan ile bakanların şûra toplantılarına katılımı, daha sonra kanunda yapılan değişiklikle "Cumhurbaşkanı'nın daveti"ne bağlandı.

1. maddeye göre şûranın görevleri arasında, terfi ve tayinlerin yanı sıra, "askeri tesislerin, askeri sevk yollarının, fabrikaların, müstahkem mevkilerin ve deniz üslerinin kurulması ve değiştirilmesi; askeri kanunların, talim ve terbiyenin, askeri kıyafet ve teçhizatın belirlenmesi; orduya henüz katılmamış veya askerlik hizmetini bitirmiş olan kişilerin memleket savunması bakımından kabiliyetlerinin artırılması ve seferberlikle ilgili konuların görüşülüp karara bağlanması" da yer alıyordu. 

3- Bugünkü YAŞ'ın yasal dayanağı ne?

Bugün YAŞ, 17 Temmuz 1972 tarihinde kabul edilen 1612 sayılı Yüksek Askeri Şûra'nın Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile düzenleniyor. Anayasada da, YAŞ'a, yargı denetimi konusunda önemli bir gönderme yapılıyor, ki aşağıda üzerinde duracağız.

4- YAŞ kimlerden oluşuyor?

Kanun uyarınca YAŞ'ın üyeleri, başkanlığı yapan başbakan, ikinci sivil üye olan Milli Savunma Bakanı ile TSK içindeki bütün orgeneral ve oramiraller. Or düzeyindeki bu generaller Genelkurmay Başkanı, Kara, Hava, Deniz Kuvvetleri komutanları, Jandarma Genel Komutanı, Genelkurmay 2. Başkanı, 1. Ordu, 2. Ordu, 3. Ordu komutanları, Donanma Komutanı, Ege Ordusu Komutanı, Kara Kuvvetleri Eğitim ve Doktrin Komutanı (EDOK) ve Kara Kuvvetleri Komutanlığı Kurmay Başkanı.
Hâlen 13 orgeneral ve oramiralin üyesi olduğu YAŞ üyeliğine, darbe girişiminin ardından tutuklanan Akın Öztürk gibi, kızağa alınmak istenen orgeneraller de atanabiliyor. Hava Kuvvetleri Komutanlığı görevinden süresi dolmadan alınarak YAŞ üyeliğine atanan Öztürk, darbe girişimi olmasaydı ağustos ayında yapılacak şûrada emekli edilecekti.

5- Kanun, YAŞ üyeliğinde sayı sınırı koyuyor mu?

Hayır. Kanun, 2. maddesinde "Yüksek Askeri Şûra'nın üyeleri; Başbakan, Genelkurmay Başkanı, Milli Savunma Bakanı, Kuvvet Komutanları, Ordu Komutanları, Jandarma Genel Komutanı, Donanma Komutanı ile Silahlı Kuvvetler kadrolarında bulunan orgeneral ve oramirallerdir" diyerek sayı sınırı koymuyor. Dolayısıyla, TSK'da "orgeneral/oramiral" sayısı değiştikçe YAŞ'ın üye sayısı da değişiyor, artıyor veya eksiliyor. Nitekim, Eğitim ve Doktrin Komutanlığı'nın komutası orgenerallik düzeyine yükseltilince artan orgeneral kadrosu YAŞ üyeliğine de yansımıştı.

6- Bazı komutanlıkların orgenerallik düzeyine çıkarılmasında ölçüt ne?

Doğal cevap, "ihtiyaç" olmalı. Ancak, ihtiyaç olmayan noktalarda da orgenerallik düzeyinde komutanlık kurulabiliyor. Bunun nedeni, orgeneral/oramiral kadrolarını en azından azaltmamak. Örneğin, Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği'ni askerlerin yaptığı sırada bu göreve orgeneral düzeyinde atama yapılıyordu. MGK Genel Sekreterliği görevine 2004'ten itibaren siviller getirilince, buradaki orgenerallik kadrosu TSK içinde muhafaza edilmek istendi ve Eğitim ve Doktrin Komutanlığı "orgenerallik" düzeyine çıkarıldı.

 

YAŞ'ın YAŞ Kanunu'nda olmayan yetkileri

 

7- YAŞ'ın görevleri ne?

Kanunun 1. maddesine göre "yalnızca barış zamanlarında görev yapmak üzere" kurulan YAŞ'ın görevleri 3. maddede şöyle sayılıyor:

 

a) Genelkurmay Başkanlığı'nca hazırlanan askeri stratejik ana fikrin (konseptin) tespiti ve gerektiğinde yeniden gözden geçirilmesi hususlarında görüş bildirmek.
b) Silahlı kuvvetlerin ana program ve hedefleri ile ilgili konularda görüş bildirmek.
c) Silahlı kuvvetlerle ilgili olup önemli görülen kanun, tüzük ve yönetmelik taslaklarını inceleyip görüş bildirmek;
d) Başbakan, Genelkurmay Başkanı veya Milli Savunma Bakanı'nın lüzum gördükleri hâllerde silahlı kuvvetlerle ilgili diğer konular hakkında görüş bildirmek.
e) Diğer kanunlarla verilen görevleri yapmak.

8- Kanuna göre YAŞ, "görüş bildiren" bir danışma kurulundan mı ibaret?

YAŞ'ın görevlerini sayan 3. maddedeki formülasyona bakınca öyle anlaşılabilir, ancak değil. Kanunda YAŞ'ın görevlerini tanımlayan 3. maddedeki en kritik hüküm "Diğer kanunlarla verilen görevleri yapmak"tır. Bir başka deyişle, YAŞ'ın bugün de tartıştılan atama-terfi kararlarına ilişkin sonuçları üreten yetkilerini sayan kanun YAŞ Kanunu değil. 
Kendi kanununda "diğer kanunlarla verilen görevleri yapmakla" da görevlendirilen YAŞ'ın, yetkilerini sıralayan düzenlemeleri içeren ilk sıradaki "diğer" kanun, Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu. 

Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu'na bakınca, YAŞ'ın başlıca yetkilerini şöyle sıralayabiliriz:


Her rütbedeki general ve amiral sayısına ilişkin yıllık kontenjanları belirlemek.

TSK içindeki albay sayısına ve görev sürelerinin uzatılmasına karar vermek.

TSK içindeki kor, tüm ve tuğ düzeyindeki general kontenjanlarını, yasadaki toplam sayıları geçmemek üzere değiştirmek.

General yapılacak albayların kuvvetlere dağılımına karar vermek.

General ve amirallerin, bulundukları rütbede bekleme sürelerini uzatmaya (veya uzatmamaya) karar vermek.

Sicil notlarını inceleyerek general yapılacak albaylara ve terfi ettirilecek generallere karar vermek.

TSK ile ilişik kesme (ihraç) kararlarını almak.

Görev ve yetkilere dair son bir not: TSK Personel Kanunu, barış zamanında görev yapmak üzere kurulan YAŞ'ın yetkilerinin, savaş zamanında Genelkurmay Başkanlığı'na devredilmesini hükme bağlıyor.

9- Yetkileri dikkate alındığında YAŞ konusunda nasıl bir değerlendirme yapılabilir?

Başbakan ve Milli Savunma Bakanı dışında tamamen askerlerden oluşan YAŞ, Türk Silahlı Kuvvetleri'ni şekillendiren temel kurum olarak öne çıkıyor. Bugün darbe girişimiyle tekrar tartışılan TSK'nın icrai, ideolojik ve personel yapısına uzanan mimarisini terfi, emeklilik ve ihraç yetkileriyle tepeden tırnağa YAŞ belirliyor. 

 

Cumhurbaşkanı'nın onay yetkisiyle baskı

 

10- Peki karar süreci nasıl işliyor?

Terfi ve ihraçlar için bütün askeri birimlerden sicil dosyalarını isteyen YAŞ'ın üyelerine, söz konusu dosyalar özel şifreli valizlerle gönderiliyor. Bu dosyaları kendi aralarında değerlendiren, gerek görürse durumu hakkında karar verilecek personel ve amirleriyle yüz yüze görüşen orgeneraller, kararlarını YAŞ toplantısında Başbakan ve Milli Savunma Bakanı'nın önüne koyuyor. 

11- YAŞ toplantısından önce, asker üyelerin aldıkları kararlar sivil üyelerle istişare edilmiyor mu?

Genel olarak hayır. Bu gerçeği, AKP'nin 3 Kasım 2002'de iktidara gelmesinden sonra Aralık 2002'de yapılan ilk YAŞ toplantısından beri tanık olduğumuz gelişmelerden dolayı da biliyoruz. AKP iktidarının ilk başbakanı Abdullah Gül ile Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül, askerlerin önlerine koyduğu "ihraç" kararlarını imzalamamış, ihraçlara karşı yargı yolunun açık olması gerektiği görüşüyle muhalefet şerhi düşmüşlerdi. Muhalefet şerhi tavrı daha sonra da devam etti.

12- Başbakan ve Milli Savunma Bakanı'nın imzalamadığı YAŞ kararları nasıl yürürlüğe girebildi?

Kanunun 5. maddesi uyarınca, YAŞ kararları "Cumhurbaşkanı'nın onayı ile tekemmül eder." Başbakan ve Milli Savunma Bakanı'nın şerh koyduğu YAŞ kararları, dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından onaylandığı için yürürlüğe girdi. Sezer'den sonra Cumhurbaşkanı AKP'den gelen bir isim olunca (Abdullah Gül), zaman zaman onaylamama baskısıyla askerlerin YAŞ'tan çıkarmak istedikleri bazı kararlar toplantı aşamasında değiştirildi.

 

Her üyenin oyu eşit

 

13- YAŞ'ta kararlar nasıl alınıyor?

Seçilmiş Başbakan ve Milli Savunma Bakanı karşısında atanmış yaklaşık 15 askerin (orgeneral/oramiral sayısı değişebiliyor) eşit oylarıyla. Kanun, oyların eşitliği konusunda iki yerde vurgu yapıyor. "Başkan ve Üyeler" başlıklı 2. madde "Yüksek Askeri Şûra üyelerinin terfi işlemleri ile ilgili konulardaki oy hakkı ve değerlendirme notu eş değerdedir" hükmünü taşıyor.

Kanunun "Toplantı Çokluğu ve Oylama" başlıklı 5. maddesi de, "Kararlar toplantıya katılan üyelerin salt çoğunluğu ile alınır. Oylarda eşitlik halinde başkanın katıldığı tarafın oyları geçerli sayılır. Oylama işlemi aksine bir karar alınmadıkça açık olarak yapılır" hükmünü taşıyor.

Yani, kanuna göre, YAŞ Başkanı olan Başbakan'ın, askerlerle oyu, sadece, oyların eşit çıkması hâlinde üstün sayılıyor. Emir-komuta zinciri içindeki YAŞ'ın asker üyelerinin farklı oy kullanmayacağı gerçeği karşısında bu üstünlüğün pratikte bir kıymeti bulunmuyor. Bir başka deyişle YAŞ, 13-15 general ile 2 sivilin "eşit oy" prensibiyle karar aldıkları bir askeri düzen kurumu olarak çalışıyor.

Oylamalar, aksine karar alınmadıkça açık yapılıyor. Gizli yapılan oylamalarda, üyeler oylarını önlerindeki pusulaya yazıyor, YAŞ Genel Sekreterliği görevini yürüten Genelkurmay 2. Başkanı pusulaları toplayarak sonucu açıklıyor.

14- Bu durumu dengeleyen unsur yok mu?

Hem var, hem yok. Yok, zira yakın tarihe kadar askerlerin rotasında hareket eden cumhurbaşkanları, önlerine gelen YAŞ kararlarını onayladılar. Var; zira, hem Abdullah Gül'ün, hem de Tayyip Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı olmasından sonra, YAŞ kararları bu makamın onayıyla yürürlüğe girdiği için, Cumhurbaşkanı (dolayısıyla hükümetin, sivillerin, seçilmişlerin) görüşleri de YAŞ kararlarında dikkate alınmaya başlandı. 

Diğer yandan YAŞ'ta atama-terfi kararları hükümetin çıkaracağı üçlü kararnamelerle uygulamaya konduğundan, -geçmiş pratikte sivil yetkiler genellikle askerin isteği doğrultusunda kullanılsa da- bir diğer denge unsuru olarak görünüyor.

Bu tabloya rağmen, aşağıda değineceğimiz üzere, AKP iktidarı döneminde de çatışmalar yaşandı.

 

Yargı denetimi sorunu

 

15- AKP döneminde Başbakan ve Milli Savunma Bakanı'nın muhalefet şerhi koyarak imzalamadıkları YAŞ'taki ihraç kararlarına karşı yargıya gidilebiliyor mu?

2010 yılından beri evet. 2010 yılında yapılan anayasa değişikliği referandumuna kadar, YAŞ kararları, hukuk devleti prensiplerine aykırı olarak, yargı denetimine tabi değildi. İdarenin bütün işlem ve eylemlerinin yargı denetimine tabi olması yolundaki hukuk devleti prensibi, 2010 yılında yapılan anayasa değişikliğiyle karşılandı. Yapılan değişiklikle anayasanın 125. maddesindeki "Cumhurbaşkanı'nın tek başına yapacağı işlemler ile Yüksek Askerî Şûranın kararları yargı denetimi dışındadır" hükmüne "Ancak, Yüksek Askerî Şûranın terfi işlemleri ile kadrosuzluk nedeniyle emekliye ayırma hariç her türlü ilişik kesme kararlarına karşı yargı yolu açıktır" hükmü eklendi. Böylece YAŞ'taki terfi ve emekliye ayırma kararları için değil, ama ihraç kararları için yargı yolu açıldı.

 

Balyoz sürecindeki terfi davası

 

16- YAŞ'taki terfi-emeklilik kararları için yargıya gidilemiyor mu?

Anayasanın yukarda aktardığım hükmüne göre, hayır. Ancak bu konuda Balyoz davaları sürecinde ilginç bir gelişme yaşandı.

Ağustos 2010'da dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan başkanlığında toplanan YAŞ'ta, terfi ettirilen Tümgeneral Gürbüz Kaya'nın Harita Genel Komutanlığı'na, Tümgeneral Halil Helvacıoğlu'nun Jandarma Değerlendirme ve Denetleme Başkanvekilliği'ne, Tuğamiral Abdullah Gavremoğlu'nun da vekâleten Deniz Kuvvetleri Personel Başkanlığı'na atanması kararlaştırıldı.
Ancak YAŞ Başkanı Başbakan Erdoğan ile YAŞ üyesi Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül, "Balyoz davası sanığı oldukları" gerekçesiyle bu kararları imzalamayarak geri gönderdiler. 

Bu veto üzerine üç general Askeri Yüksek İdare Mahkemesi'ne (AYİM) başvurdu. AYİM, üç generalin YAŞ’ta terfi ettirildikleri hâlde yayımlanan üçlü kararnamede isimlerinin yer almamasını 'idari bir işlem' diye değerlendirerek, durumun yargı denetimine tabi olduğu görüşüne vardı. Bu görüşün ardından yürütmeyi durdurma, daha sonra da terfi işleminin yapılması kararını verdi. Hükümet de, bu üç general hakkında açığa alma kararı verdi. 

Bu olayda şöyle bir sonuç ortaya çıktı: Hükümetin yaptığı idari işlem (örneğin üçlü kararname) YAŞ kararına uygunsa yargı denetimine kapalı, uygun değilse açık!

 

YAŞ'ta sivilleşme düzenlemeleri

 

17- YAŞ düzeninde önemli değişiklikler olmadı mı?

AKP iktidarları döneminde oldu. Birincisi; yukarıda belirtildiği üzere, Başbakan ve Milli Savunma Bakanı, önlerine konan ihraç kararlarını imzalamadılar. 

İkincisi; 2010 yılında yapılan anayasa değişikliğiyle ihraç kararları yargı denetimine açıldı.

Üçüncüsü; sembolik, ama önemli bir adımdı. Erdoğan, 2011'de YAŞ'ta oturma düzenini değiştirdi. Toplantı masasının başında kendisiyle eşit konumda yan yana oturan Genelkurmay Başkanı, 2011'den beri YAŞ'a başkanlık eden Başbakan'ın yanında değil, diğer YAŞ üyelerinin yanında oturuyor.

Dördüncüsü; ilk kez TSK'da kitlesel bir ihraç, YAŞ toplantısına saatler kala hükümet tarafından yapıldı. 15 Temmuz gecesi yapılan darbe girişimin ardından ilan edilen olağanüstü hâl yetkilerini kullanan Erdoğan ve hükümet, ihraçları YAŞ'a bırakmayarak bir gün önce 1684 kişinin TSK ile ilişkisini kesti. Ve YAŞ üyesi iki orgeneralin, Kara Kuvvetleri Kurmay Başkanı İhsan Uyar ve EDOK Komutanı Kamil Başoğlu'nun YAŞ'tan bir gün önce istifalarını sağlayarak toplantıya katılmalarını engelledi.

Beşincisi; YAŞ, ilk kez Genelkurmay Başkanlığı'nda değil, dün Başbakanlığın bulunduğu Çankaya Köşkü'nde toplandı.

Altıncısı; darbe girişiminden 10 gün sonra, 25 Temmuz'da yapılan değişiklikle YAŞ çağrısını "başkan"ın, yani Başbakan'ın yapacağı ve toplantının yılda en az bir kez düzenleneceği hükme bağlandı. Böylece yılda iki kez toplanma usulü zorunlu olmaktan çıkarılırken Genelkurmay Başkanı'nın insiyatifi, Başbakan'ın karşısında geri itildi.

 

Asker ve sivil sorunu yan yana

 

18- Yasada "sivillerle askerlerin eşit oy" esası dışında zihniyet sorununa işaret eden başka hükümler var mı?

Var. Örneğin, 2. madde, Başbakan'ın başkanlık etmediği toplantılara vekâlet edecek ismin Milli Savunma Bakanı değil, Genelkurmay Başkanı olacağını hükme bağlıyor.

19- Temel sorun yasalar mı?

Elbette değil. Kamu gücünü, hukuk rotasında değil karşıt görüşlere karşı kullanma kültürü de diğer büyük sorun. Misal, Ergenekon/Balyoz davaları sürecinde YAŞ kararları önemli ölçüde sivil otoritenin istekleri yönünde şekillendi. Ancak aynı sivil irade, bir bölümü hapsedilen yüzlerce askerin terfi ettirilmeyerek, emekliye sevk edilerek mağdur edildiği o kararlar için "Gülen cemaati tarafından aldatıldığını" söylemek dışında bir sorumluluk üstlenmedi. 

12 Eylül darbecilerinin yaptığı anayasa ile Siyasi Partiler, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri gibi temel kanunların, OHAL Kanunu'nun aradan geçen 30 yılda hâlâ yürürlükte olması, sadece asker sorununa mı işaret ediyor sizce? Türkiye'de demokrasinin önünde ciddi bir "sivil sorunu" da var ki; hoyratça yarattığı mağduriyetlerle darbecileri de koruduğu oluyor.

20- Darbe girişimin ardından da sürebilecek bir düzen mi bu?

Sürdürülmesinin kolay olmadığı görülüyor. Genelkurmay Başkanlığı ve MİT'i doğrudan kendisine bağlama planını kendisini ziyaret eden TBMM Başkanvekilleriyle paylaşan Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AKP iktidarının, yürürlük ve geçici olanlar dâhil toplam 12 maddelik bir metin olan YAŞ Kanunu'nda da değişiklikler yapması muhtemel. Erdoğan'ın "darbe üreten yapıyı değiştirmek"le gerekçelendirdiği plan, önemli adımlar eşliğinde yeni bir başkanlık sistemi tartışmasını da haber veriyor. 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Tolga’yla birlikte bütün hayal kırıklıklarının en güzelini yaşıyoruz!

Çalışmalarıyla mesleğini onurlandıran bir gazeteci, hâkimin büyük bir maddi hatayı da tutanağa geçirdiği bir kararla tutuklandı. Tutuklama talep edenler ve tutuklama kararı verenlere göre, Tolga Şardan “istihbarat örgütünün Cumhurbaşkanlığı’nın talimatıyla yargıdaki yolsuzluk iddialarını araştırdığını yazarak” halkı korku ve paniğe sevk etti!

T24 14 yaşında; nasıl da yılları buldu bir mısra boyu macera…

Bağımsız, sorumlu, güvenilir, yüksek profesyonel ve etik standartlarda gazetecilik, sadece gazetecilerin değil toplumun bütün katmanlarının meselesi haline gelmedikçe, sesimizi kısanlar sadece başkaları olmaz!

Schengen vizesi eziyeti için gazetecilere çağrı, AB başkentlerine mektup

Sığınmacı sorunuyla, üstelik milyonlarca insan eşliğinde Türkiye de muhatap. Ancak bu durumun, örneğin Federal Almanya’nın Volkan Konak, Deniz Türkali gibi sanatçıların da vize başvurularını reddetmesiyle nasıl bir ilgisi olabilir? AB ülkeleri diplomatlarının, sürekli mesai yaptıkları gazetecilere, vize talebi söz konusu olduğunda, “Bizim için Edirne sınırına kadar gazetecisiniz” anlamına gelen tavrı vize rejiminin amaçlarına uygun mu? Peki gazeteciler ve meslek örgütleri, yıllardır süren bu kötü muameleye karşı neden sessiz, neden bu eşitsiz ilişkiyi reddetmiyorlar?