24 Aralık 2010

DTK imzalı iki farklı özerklik taslağı var!

Geçtiğimiz hafta sonu Diyarbakır'da düzenlenen Demokratik Toplum Kongresi çalıştayında ele alınan...

Geçtiğimiz hafta sonu Diyarbakır'da düzenlenen Demokratik Toplum Kongresi çalıştayında ele alınan “demokratik özerklik” projesi, “çatışma yerine konuşma”nın yanı sıra Türkiye'de kafaların ne kadar karışık olduğunu göstermesi açısından da önem taşıyor. Örneğin TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin, en üst düzeyde temsil ettiği parlamento yerine savcılara havale ettiği tartışma için üç gün sonra “Bizim görevimiz Türkiye'nin birliğini savunmak, ama şiddete çağrı yapmamak koşuluyla bölünme de tartışılabilmeli” diyebildi. 

Ancak daha önemli ve henüz üzerinde durulmayan karmaşa, BDP-PKK cephesinde yaşanıyor. Zira şu anda, birbirine neredeyse taban tabana zıt iki “demokratik özerklik projesi taslağı” ile karşı karşıyayız! 

Çiğdem Anad
'ın NTV'de sunduğu “Doğrudan Politika” programının katılımcılarından biri olarak bu durumu BDP Eş Başkanı Gültan Kışanak'a sorduğumda gelen yanıt da, Kürt cephesinde “askeri kanat”ın devreye girmesiyle işlerin karıştığı izlenimini değiştirmedi.

Şu anda BDP'nin resmi internet sitesinin açılış sayfasında “Demokratik Çözüm İçin Demokratik Özerklik Projesi” başlığıyla anons edilen 16 bin 366 vuruşluk bir metin bulunuyor.  

PKK'ya yakınlığıyla bilinen Fırat Haber Ajansı'nın internet sitesinin açılış sayfasında ise “Demokratik özerklik taslağı” başlığıyla anons edilen 23 bin 130 vuruşluk bir metin yer alıyor. Tartışanlar hangi metni tartıştıklarını biliyorlar mı, emin değilim, ancak iki metin arasında son derece ciddi farklar bulunuyor. Bu duruma rağmen Kışanak'ın, eşbaşkanlığını yaptığı BDP'nin sitesindeki metinle önemli noktalarda çelişen ve kışkırtıcı ifadeler içeren Fırat Haber Ajansı'nda yayımlanan metni de, “iyi yazılmamış” şerhi dışında kabul etmesi, vesayetin sadece Türk siyasetinin sorunu olmadığını gösteriyor. 


BDP'nin özerklik taslağı 


Uzun bir yazıyı göze alarak, yaklaşık 40 bin vuruşluk iki metni ve farklarını özetlemeye çalışalım.  
BDP'nin sitesinde “Demokratik Çözüm İçin Demokratik Özerklik Projesi” anonsuyla duyurulan metin “Türkiye'nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununda Çözüme Dair Siyasi Tutum Belgesi” üst başlığı altında “Türkiye'nin Siyasi-İdari Yapısında Reform ve Kürt Sorununda Çözüm Modeli Taslağı” başlığını taşıyor.

Kürt sorunu açısından cumhuriyet tarihinin eleştirisinin yapıldığı, ulus-devlet modelinin sorgulandığı, dünyadan örneklerin verildiği  uzunca bölümde, Türkiye'nin AB'nin “Yerel Özerklik Şartı”nın örgütlenme özgürlüğü düzenlemesine çekince koyan tek ülke olduğu belirtiliyor.  

“Türkiye, ağır, hantal, bürokratik ve yerele uzak katı merkeziyetçi idari yapılanmasıyla tıkanmış durumdadır” denilen metinde halkın yönetime katılımını sağlayacak mekanizmaların oluşturulmadığı savunuluyor. Metindeki “Kongremiz, bu temelde Türkiye’deki siyasi-idari yapılanmanın köklü bir reformla ele alınarak değiştirilmesini kaçınılmaz görmektedir” cümlesi ve benzer ifadeler, BDP'nin bu metni Demokratik Toplum Kongresi'ne (DTK) atıfla yayımladığını gösteriyor. 

BDP'nin yayımladığı metinde, “her ulus için ayrı bir devlet talep etme”nin “felsefi ve konjonktürel gerçeklikten uzak” olduğu gibi “halkların birbirini boğazlamasına kadar gidebilecek bir süreci tetikleyecek” bir siyaset anlayışını içerdiği vurgulanıyor. 

BDP metnindeki 'demokratik özerklik' tanımı  


BDP metninde demokratik özerklik modeli şöyle tanımlanıyor: 

“Kongremiz, ülke bütünlüğü içinde halkın yerelde söz ve karar sahibi olmasını sağlayacak ve tüm farklılıkların kendini özgürce ifade edebileceği düzeyde özerklik kazanması temeline dayanan modelin çağdaş anlatımını 'demokratik özerklik' biçiminde tanımlamaktadır. Demokratik öz yönetim anlamına gelen demokratik özerklik, Demokratik Cumhuriyet’in özüne uygun niteliklerinin pekiştirilmesidir.” 

Demokratik özerkliğin 8 unsuru 


Bu tanımın ardından demokratik özerkliğin unsurları 8 madde halinde, özetle şöyle sıralanıyor: 

- Türkiye'nin siyasi ve idari yapısında demokratikleşme amaçlı köklü reform. 

- Yereli güçlendirme, halkı söz ve karar sahibi kılma felsefesi. 

- Demokratik katılımcılığın savunulması ve tüm yerel birimlerde meclis sisteminin esas alınması. 

- Salt “etnik” ve “toprak” temelli özerklik anlayışı yerine kültürel farklılıkların özgürce ifade edildiği bölgesel ve yerel bir yapılanma. 

- “Bayrak” ve “resmi dil” tüm “Türkiye Ulusu” için geçerli olmakla birlikte her bölge ve özerk birimin kendi renkleri ve sembolleriyle demokratik öz yönetimin oluşturulması. 

- Demokratik özerk yönetimin “bölge meclisi” olarak örgütlenmesi, bölge meclisinin kendi başkanını ve yürütme kurulu üyelerini seçmesi.  

- Bölgelerin her birinin o bölgenin özel adı veya bölge meclisinin yetki sınırları içinde bulunan en büyük ilin adıyla anılması. 

- İl valileri ile bakanlıkların taşra teşkilatının hem merkezi hükümetin, hem de bölge yürütme kurulunun aldığı kararları uygulaması.

BDP metninde merkezi ve yerel yönetimin sınırları

BDP'nin duyurduğu metinde “âdem-i merkeziyetçi bölgesel meclislerin eğitim, sağlık, kültür, sosyal hizmetler, tarım, denizcilik, sanayi, imar, çevre, turizm, telekomünikasyon, sosyal güvenlik, kadın, gençlik, spor ve diğer hizmet alanlarından sorumlu olacağı” kaydediliyor. Dışişleri, maliye ve savunma hizmetlerinin merkezi hükümet tarafından yürütülmesi öngörülen metinde emniyet ve adalet hizmetlerinin ortak yürütülmesi teklif ediliyor.

Özerklik projesinin bütün Türkiye'ye önerildiği BDP metninde bölge meclislerinin sayısının 20-25 olabileceği belirtiliyor.

Bu model ile “Atatürk’ün 1923 yılında gazeteci Ahmet Emin Yalman’a ifade ettiği bir nevi 'yerel muhtariyet'in bugünkü koşullarda hayata geçirilmiş olacağının”savunulduğu BDP metninde Anayasa'da “ulus” yerine “Demokratik Türkiye ulusu”, herkesi “Türk” olarak niteleyen vatandaşlık tanımı yerine “Türkiyelilik” ifadesi öneriliyor.

Bu modelin 1921 Anayasası esaslarına uygun olduğu belirtilen BDP metninde, “Türkçe resmi dil olmakla beraber diğer dillerin bölgelerin demografik yapısı da dikkate alınarak, kamusal alanda ve eğitim dili olarak kullanılabilmesi” öneriliyor. 

BDP metninde 'öz savunma gücü, özerk Kürdistan, bayrak' yok


Özetleyecek olursak, BDP'nin internet sitesinde “Demokratik Toplum Kongresi taslağı” olarak yer verilen metinde, büyük bir tartışma yaratan ifadelerin önemli bir bölümü bulunmuyor. Örneğin “öz savunma gücü”, “özerk Kürdistan inşası”, “resmi dil” olarak Kürtçe, “bayrak” gibi ifadeler kesinlikle kullanılmıyor. 

Ancak hafta sonunda toplanan çalıştayda da gündeme gelen “Demokratik Toplum Kongresi”nin Fırat Haber Ajansı'nca (FHA) ilan edilen metninde iş tamamen değişiyor. Kürşat Bumin'in dilini eleştirdiği bu metnin “nereden çıktığını” (Yeni Şafak - 22 Aralık Perşembe) sorguladığını, çalıştayın katılımcılarından Ali Bayramoğlu'nun bu metindeki içerik ve üslubu “Kemalist Kürtler” başlıklı yazısında (Yeni Şafak – 23 Aralık Perşembe) sert bir şekilde eleştirdiğini not ederek devam edelim.

'Hedef özerk Kürdistan inşası'


FHA'nın açılış sayfasında “Demokratik özerklik taslağı”, içeride “DTK'nın 'Demokratik Özerklik Modeli” başlıklarıyla anons ettiği taslak; BDP metninde “ülke bütünlüğü içinde halkın yerelde söz sahibi olmasını sağlayacak ve tüm farklılıkların kendini özgürce ifade edebileceği düzeyde özerklik kazanması” diye tanımlanan “demokratik özerklik” anlayışından keskin çizgilerle ayrılıyor. FHA metninde tanım ve amaç şu ifadelerle yapılıyor:

“Demokratik özerklik, Türk devletinin Kürtler üzerinde inkar ve imha politikası temelinde kurduğu siyasi statüyü reddederek kendi özgürlük ve demokrasisini yaşadığı yeni bir statüye kavuşmayı ifade etmektedir. Demokratik Özerklik, Kürdistan toplumunu siyasal, hukuki, öz savunma, sosyal, ekonomik, kültürel, ekolojik ve diplomasi şeklindeki 8 boyutlu örgütleyerek siyasi irade yapıp Demokratik Özerk Kürdistan inşasını hedeflemektedir."

BDP'deki metnin aksine bütün Türkiye için değil temelde Kürtler için bir model öneren taslakta, demokratik özerkliğin “Türkiye ve Kürt halkı arasında karşıtlaşmayı durduracak yeni bir sözleşme”  anlamına geldiği belirtiliyor ve mevcut durumda  “Kürtlerin imha ve inkâr politikaları sonucu soykırım tehlikesi ile karşı karşıya olduğu” savunuluyor.

“Demokratik özerk Kürdistan Projesinin Genel Esasları” başlığı altında, önerilen model için “Ahlaki ve politik toplum olarak ifade ettiğimiz özgürlükçü komünal değerleri taşıyan örgütlü demokratik topluma dayandığından dolayı ekonomik sorunlar dahi tüm sorunları çözmeyi hedeflemektedir" ifadesi kullanılıyor.

Metinde, “konfederal birlik”ten söz edilirken, “Kürdistan ülkesinin diğer parçalarındaki Kürt siyasi sistemleri ve bölge halklarıyla da, içinde yaşanılan devletlerin sınırlarına dokunmadan, demokratik ve özgür ilişkiler geliştirileceği” belirtiliyor.  

FHA'nın duyurduğu taslakta, "Demokratik özerklik, Türkiye'den başlayarak İran, Suriye ve Irak başta olmak üzere Kürtlerin devletlerle ilişkisinde yeni bir dönem başlatacaktır. Bu büyük sorun demokratik özerklik anlayışıyla çözüldüğünde bölgedeki tüm sorunlar bir çözüme kavuşacaktır” gibi iddialara da yer veriliyor.

'Köy komünleri' ve özgün bayrak


FHA'nın ilan ettiği taslakta yer alan tartışmalı toplumsal-siyasal örgütlenme modeli de şu ifadelerle dile getiriliyor:

"Demokratik Özerklik'te siyasi yönetim, tabandan başlayarak köy komünleri, kasaba, ilçe, mahalle meclisleri, kent meclisleri biçiminde demokratik konfederal temelde örgütlenmesini yaparak üstte toplum kongresinde temsiliyetini bulur. Demokratik Özerk Kürdistan Toplum Kongresi, demokratik Türkiye cumhuriyeti parlamentosuna kendi temsilcilerini göndererek ortak vatan politikalarına dahil olur. Demokratik Özerk Kürdistan kendisini temsil eden özgün bayrak ve sembollere sahiptir. Ayrıca demokratik özerklik alanında farklı kimlikler de kendi sembollerini kullanır. Bu anlamda demokratik özerklik, Kürt halkının Demokratik Türkiye içinde yaşama iradesidir. Yani Kürt halkının siyasi statüsünü ifade eder. Demokratik özerklik ile asıl karar yetkisi köy, mahalle, şehir meclisi ve delegelerinindir. Her topluluk söz, tartışma ve karar yetkisini halk meclisleri ile yerine getirir. Katılımcı, çoğulcu, doğrudan halk meclisini esas alır."

'Kürdistan hukuku'


FHA metninde projenin “hukuki boyutu” hakkında bilgi verilirken “Türkiye ve Kürdistan'ı ortak vatan olarak görmekteyiz” deniyor ve özerkliğin “Anayasa ve AB hukukunca tanınması” isteniyor. Demokratik özerkliğin bütün Türkiye'de uygulanabileceğine ilişkin tek cümle,  “Demokratik özerklik, Kürtlerin ana yurdu Kürdistan'da uygulandığı gibi doğrudan demokrasinin yetkin uygulanması amacıyla tüm Türkiye geneli için de uygulanabilir bir modeldir" ifadesiyle metinde yer buluyor.

Metnin “Kürdistan hukuku” ifadesine de yer verilen bölümünde, "Demokratik Özerk Kürdistan hukuku, ya ahlak, ya hukuk ikilemine düşmeden yalnızca hukukla toplumun yönetilmesini doğru ve olanaklı bulmadığından dolayı ahlakın ve politikanın bir aradalığıyla toplumsallığın korunmasını yönetilmesini benimser” deniyor.

İç ve dış güvenlik ihtiyacı için öz savunma


FHA'nın ilan ettiği taslakta, BDP'nin duyurduğu metinde yer almayan ve çok tartışma yaratan konulardan biri olan “öz savunma” kavramı için özetle şöyle deniyor:

“Öz savunma hem varlığına dıştan gelecek saldırıları hem de ahlaki ve politik toplum gerçekliğine karşı içten gelişecek tehlikeleri etkisiz kılmak için hava ve su kadar yaşamsal önemdedir. Öz savunma, ahlaki ve politik toplumun güvenlik politikasıdır. Öz savunma boyutu toplumlar için sadece bir askeri savunma olgusu değildir. Kimliklerini koruma, politikleşmelerini sağlama ve demokratikleşmelerini gerçekleştirme olgusuyla iç içedir. Öz savunma örgütlü topluma dayanır. Örgütlü toplum öz savunmasını en iyi yapan toplumdur... Kürtler ilk işgalci ve istilacı güçlerin saldırısından günümüze kadar her türlü işgal ve saldırılara karı varlığını korumak için öz savunma içinde olmuştur. Demokratik özerklik statüsünün kabul edildiği koşullarda öz savunma askeri tekel olarak değil, toplumu iç ve dış güvenlik ihtiyaçlarına göre demokratik organların denetimi altında oluşturulabilinir. Şehir, kasaba, mahalle ve köyde yaşayan tüm halklar faşist, gerici ve soykırımcı saldırılara karşı bilinçli ve duyarlı olur, öz savunma esasında bu yönelimler karşısında toplumsal direnişi ifade eder. Öz savunma uluslar arası sözleşmeler ve BM tarafından da tanımlanan bir haktır."

'Resmi dil Kürtçe'

FHA metninde projenin “kültürel boyutu”na değinilirken, BDP yönetiminin “resmi dilin Türkçe olmasına itiraz olmadığı” yolundaki açıklamasının aksi yönünde ifadeler yer alıyor. Metinde,
“Demokratik özerk Kürdistan'da resmi dil Kürtçe ve Türkçe olmasının yanı sıra coğrafyamızda konuşulan tüm diller (Asuri, Süryani, Arapça, Ermenice vb) ve lehçelerin kullanımı eğitimi, geliştirilmesi de anayasa ve yasalarca teminat altına alınmalıdır. Hizmet dili Kürtçe olmalı, yerleşim yerlerinin orijinal isimleri iade edilmelidir" deniliyor.

'Kaynakları kullanım ve tüketim hakkı Kürdistan'ın'


FHA metninde, taslaktaki projenin “ekonomik boyutu” anlatılırken, “demokratik özerkliğin Kürt halkının özgür ve demokratik yaşam sistemini kurumsallaştıracağı” belirtiliyor. Bu bölümde,  “Ekonomik kaynakların kullanım ve tüketim hakkı demokratik özerk Kürdistan'a ait olmalıdır” ifadesi dikkat çekiyor.

FHA'nın duyurduğu taslakta  “demokratik özerk Kürdistan diplomasisi”nden de söz ediliyor ve “Diplomasi Kürt halkının ulusal çıkarlarını diaspora ve metropollerde yaşayan halkımızın haklarını gözetmelidir" deniyor.

Türkiye hangi metni tartışıyor?


Şimdi size birkaç soru:

BDP'nin “DTK taslağı” olarak duyurduğu metinle, çalıştaya da sunulan FHA'nın “DTK taslağı” olarak duyurduğu metin arasında ne kadar benzerlik var?

Türkiye BDP'nin duyurduğu “DTK taslağını” mı tartışıyor, Fırat Haber Ajansı'nın ilan ettiği “DTK
taslağını” mı?

Üslubu, içeriği ve anakronik diliyle nereden postalandığı konusunda kuvvetli emareler taşımakla beraber, Fırat Haber Ajansı'nın duyurduğu DTK taslağını kim hazırladı?

Bu DTK taslağı, sizce demokratik bir çözüm için Türkiye'ye fırsat mı sunuyor, yoksa tam tersine çözüme karşı direnci harekete geçirerek yeni bir çatışma döneminin fitilini mi ateşliyor?

Fırat Haber Ajansı'nın ilan ettiği DTK taslağı diyaloğu mu - çatışmayı mı, şiddet olasılığıyla dayatmayı mı - müzakereyi mi haber veriyor?

Ve legal Kürt siyaseti daha ne kadar “belirlenen” konumda olmaya boyun eğecek? 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Tolga’yla birlikte bütün hayal kırıklıklarının en güzelini yaşıyoruz!

Çalışmalarıyla mesleğini onurlandıran bir gazeteci, hâkimin büyük bir maddi hatayı da tutanağa geçirdiği bir kararla tutuklandı. Tutuklama talep edenler ve tutuklama kararı verenlere göre, Tolga Şardan “istihbarat örgütünün Cumhurbaşkanlığı’nın talimatıyla yargıdaki yolsuzluk iddialarını araştırdığını yazarak” halkı korku ve paniğe sevk etti!

T24 14 yaşında; nasıl da yılları buldu bir mısra boyu macera…

Bağımsız, sorumlu, güvenilir, yüksek profesyonel ve etik standartlarda gazetecilik, sadece gazetecilerin değil toplumun bütün katmanlarının meselesi haline gelmedikçe, sesimizi kısanlar sadece başkaları olmaz!

Schengen vizesi eziyeti için gazetecilere çağrı, AB başkentlerine mektup

Sığınmacı sorunuyla, üstelik milyonlarca insan eşliğinde Türkiye de muhatap. Ancak bu durumun, örneğin Federal Almanya’nın Volkan Konak, Deniz Türkali gibi sanatçıların da vize başvurularını reddetmesiyle nasıl bir ilgisi olabilir? AB ülkeleri diplomatlarının, sürekli mesai yaptıkları gazetecilere, vize talebi söz konusu olduğunda, “Bizim için Edirne sınırına kadar gazetecisiniz” anlamına gelen tavrı vize rejiminin amaçlarına uygun mu? Peki gazeteciler ve meslek örgütleri, yıllardır süren bu kötü muameleye karşı neden sessiz, neden bu eşitsiz ilişkiyi reddetmiyorlar?