27 Mart 2014

Demokrasi mi yumurtadan, yumurta mı demokrasiden?

Marshall McLuhan’ın, ‘the medium is the message (medya mesajın kendisidir)’ sözünü kayda geçirdiği 1964 yılından beri her yeni toplumsal kriz döneminde entelektüellerin, ‘iletişim teknolojisinin son araçlarının yeni bir dönem başlattığı ve bugüne kadar görülmemiş bir durumla karşı karşıya olduğumuz’ spekülasyonu yapmaları âdet haline geldi.

Marshall McLuhan’ın, ‘the medium is the message (medya mesajın kendisidir)’ sözünü kayda geçirdiği 1964 yılından beri her yeni toplumsal kriz döneminde entelektüellerin, ‘iletişim teknolojisinin son araçlarının yeni bir dönem başlattığı ve bugüne kadar görülmemiş bir durumla karşı karşıya olduğumuz’ spekülasyonu yapmaları âdet haline geldi. Bu gelenek Gezi Parkı sonrası Türkiye için de yinelendi.

Latince bir kelime olan ‘medium’, bilgi ve veriler arasındaki aracı kanal, irtibat veya depo yeri demek. Medya ise ‘medium’ kelimesinin çoğuludur. Medium, Latince ‘orta’ anlamındaki ‘medius’tan gelir. Bundan hareketle medium’a ‘ortam’ demek yanlış olmaz. Sosyal medya da, insanların karşılıklı içerik üretip paylaştıkları ve bilgi alış-verişinde bulundukları ortamdır. İşte bu fonksiyonunu gözönüne aldığımızda sosyal medyanın aslında çokça iddia edildiği gibi ‘yeni bir durum’ olduğu söylenemez.

Sosyal medyanın tarihteki ilk hali şehir meydanlarıydı. Antik Yunan’da ‘agora’, antik Roma’da ise ‘forum’ denirdi bu meydanlara. Tanışma, tartışma ve alışveriş ortamı olan şehir ‘forum’ları bir bakıma sosyal medyanın da ilk el örnekleriydi. Ortaçağın sosyal medyası ise 16’ncı yüzyılda yaşamımıza giren ‘kahvehane’lerdi. Dünyada ilk kez 1555 yılında İstanbul’da açılan kahvehaneler, kısa sürede önce bütün Avrupa’ya ve ardından dünyaya yayıldı. 16’ncı ve 17’nci yüzyılda birçok büyük değişimin, sosyal ve politik hareketin tohumları kahvehane ortamında atıldı. Bu yüzden uzun süre idarecilerce, kahvehaneler, tam bir başbelası olarak görüldü. Sudan bahanelerle kahvehaneler yasaklandı. İngiltere Kralı İkinci Charles’ın 1675 yılında Londra’da sayısı hızla artan kahvehaneleri kapatma kararındaki gerekçesi tanıdıktı; “being dens of sedition (fitne yuvaları haline dönüşmek)”.  

Günümüzdeki yaygın yanlış düşüncelerden biri de Internet’in ‘’demokratikleştirdiği’’ ve düşünce özgürlüğünü getirdiği düşüncesi. Bu ön kabul, medyada o kadar sık tekrar ediliyor ki, bilimsel bir veri olarak görülür oldu. Oysa dünyanın ‘demokratik’ veya ‘antidemokratik’ ülkelerinde internet ekseninde yaşanan gelişmeler, demokrasiyi ve düşünce özgürlüğünü doğrudan ‘internete bağlama’nın çok da doğru bir düşünce olmadığını gösteriyor.

Başbakan Erdoğan’ın, ‘’Sen kalkıp da ABD'de ABD Başkanı'na Tayyip Erdoğan'a yapılan hakareti yapamazsın, yaptığın anda indirirler seni’’ sözü gerçeği yansıtmıyor. Internet üzerinden Obama’ya yapılan hakaretin haddi var hesabı yok. ‘Suikast tehditleri’ dışında tek biri bile soruşturma konusu olmadı. Sadece Obama’ya da değil, dini, kültürel, ulusal her konuda hakarete varan ifade açıklamalarının hiç biri soruşturma konusu olmaz.

Ancak, ABD’deki bu ifade özgürlüğünün kaynağı ‘internet’ değil. The Atlantic’ten Kentaro Toyama’nın da belirttiği gibi, ‘’ABD’de online ifade özgürlüğü var, çünkü offline ifade özgürlüğü var’’. ABD’de Internet’in demokratik görünmesinin nedeni, ABD’nin demokratik bir ülke olması. Yoksa, internet özgür olduğu için ABD özgür değil.  

İnternet elbette önemlidir. Türkiye’deki Twitter yasağını da önemsizleştirmeye çalışmıyorum. Ancak şunu görmek lazım: Türkiye’de sosyal medya baskı altında, çünkü başta geleneksel medya olmak üzere demokrasi baskı altında. Twitter’ın özgür olmaması, Türkiye’nin yaşadığı anti-demokratik atmosferin sebebi değil bir göstergesi sadece.

Bir ülkede, evrensel insani değerlerin, evrensel demokratik prensiplerin ve evrensel hukukun, başta güçlü politik aktörler olmak üzere toplumda ne kadar çok sayıda insan tarafından benimsendiği çok çok daha belirleyicidir.  

Belki yanılıyorum ama, Twitter yasağına tepkilerin çoğunda, ‘ifade özgürlüğünün kısıtlanmasından duyulan rahatsızlıktan’ çok, ‘bir eğlence aracından yoksun kalmanın rahatsızlığı’ var gibi… Ülkece, TBMM’den art arda geçen anti-demokratik yasalara, bir potansiyel seks kasedi kadar ilgi göstermedik örneğin.

Internet forumlarımızdaki özgürlüğümüzle yetinip, geleneksel politikayı, geleneksel politika araçlarını gözden kaçırmamak lazım. Pazar günü sandığa gittiğimizde atacağımız oy, attığımız ve atacağımız binlerce Tweet’ten çok daha güçlü sonuç doğurur. Erdoğan bu gerçeğin farkında olduğu için 11 yıldır o bizi yönetiyor.

Demokrasi Twitter’dan çıkmaz; Twitter, demokrasiden çıkar!

@Cemaltdemir

 

Yazarın Diğer Yazıları

Kaç yaşında 'yaşlı' olunur?

Yaşlı politikacı karşıtı söylemle politikada yükselen Biden, şimdi yaşlı politikacı olmanın yanlış bir şey olmadığına ikna etmeye çalışıyor. Sovyetlerin yaşlı liderlerini hicveden Amerika şimdi gerontokrasi hicivlerinin poster ülkesi. "Açın gençlerin önünü" isyanının sancaktarı Boomer kuşağı ise "açın gençlerin önünü" isyanı yapılan bir kuşağa dönüştü bugün

‘Dünyanın en güçlü kadını’ 

Genelde gözleri bağlı sembolize edilen Adalet tanrıçasının aksine, Yüksek Mahkeme’yi temsil eden Justice’ın gözleri açık. Justice’ın eli keskin kılıcını kavramış, kararlı yüzü kötülüğün güçlerine dönük şekilde onları gözetlemekte.

Tarihin de bir tarihi var

Eğer bir insanın, başından sonuna bizzat tanığı olduğu bir yaşam hakkında tamamen gerçeği anlatan bir otobiyografi yazması bile imkânsızsa, tamamen gerçeği anlatan, tamamen objektif bir tarih yazılması mümkün olabilir mi?