Çok konuşuldular. Ayrılma gerekçeleri hakkında çok spekülasyon dolaştı. Bu kıtanın bazı gazetelerinde manşet bile oldular. Lise dönemlerinde sınıftan bazı arkadaşlarımın gazete ve dergi kupürlerinden koleksiyon yaptığı, Amerikan ulusalcılığının “top”ı; Top Gun filminin üne kavuşturduğu, ruhu dindar ama bir ayağı sistemde Tom Cruise ile Katie Holmes’in boşanma haberleriyle birlikte gündeme geldi Scientology tarikatı.
Avustralya’nın en saygın televizyon kanallarından biri olan ABC’nin The Drum programına konuk olan, tarikatın eski bir üyesinin anlattıkları bu haftaki yazının konusu.
Ramana Dienes Browning, çocuk yaştan itibaren Scientology okuluna gider, 15 yaşında da yönetici olur. Tarikattan ayrılması ise tam 5 yılını alır. Şimdi ise konuşmaktan çekinmiyor, bildiklerini ve yaşadıklarını ekranlardan hissedildiği kadarı ile temkin sınırını koruyarak anlatıyor.
Browning’in anlattığına göre tarikata alınacak kişinin geçmişi, 6 yaşından itibaren araştırılıyor, bir nevi tarikatın kendi güvenlik taramasından geçiriliyor. Yanlışlar, hatalar kişinin anlatımı ile Hristiyanlık inancında da olan, günah çıkarma, itiraf yöntemi ile kayıt altına alınıyor ve bilgiler saklanıyor. Bu bilgilerin daha sonra aleyhte kullanıldığına ilişkin iddialar da var. Peki 6 yaşındaki bir çocuğa ne tür sorular soruluyor? Browning kendi deneyimini şöyle aktarıyor:
“Davranışlarımız, ne tür hatalar yaptığımız, anne ve babamızın nelere yaptığı gibi şeyleri soruyorlar. Bugün hâlâ beni rahatsız eden sorular da soruluyordu cinsellikle ilgili. Bana soruları yönelten kişi orta yaşlı bir erkekti. Bugün o soruların taciz olduğunu düşünüyorum.
Tarikatın alt organizasyonları olduğunu söyleyen Browning, üye kişilerin kendilerini tamamen adadıklarını, haftada 50 dolarla yaşamayı öğrendiklerini anlatıyor: “Rahibe olmak gibi bir şey. Tarikata girerken sana “1 milyar yıl” sözleşmesi imzalatılıyor. Bu, ömür boyunca ve öldükten sonra da ki tarikat inancında reenkarnasyon var, ruhunla bu yapıya hizmet etmeye devam edeceksin anlamına geliyor.”
Peki çocuklara nasıl davranıyorlar? Çocuklara yetişkin gibi muamele ediliyor. Ceza sistemi daha çok izolasyon üzerine kurulu: “İşlediğiniz suça bağlı olarak ceza alıyorsunuz. Farklı farklı “rehabilite” programları var. Ceza alan bir çocuk fiziki olarak ağır şartlarda çalıştırılıyor. Her yere, her şeye koşmak zorundasınız. Ve bu çocuklar tamamen siyah giyiniyorlar o dönemde.”
Daha önce kaçmayı denediğini ama başaramadığını, sonrasında tarikattan ayrılma kurallarına uygun olarak tarikatı terkettiğini anlatıyor Browning. Güle oynaya bir ayrılık olmamış tabii ki. Aynı tarikatta yer alan annesi üzerinden psikolojik baskı görmeye başlar. Annesinin bütün görevleri elinden alınır. “Ya tarikat ya kızın” seçimine zorlanır. Bütün bunlar ve çocukken yaşadığı tacizler onu susturmaz, aksine konuşması gerektiğine inanır.
Peki korkmuyor mu? Adeletsizliğe ve annesinin yaşadıklarına isyanından dolayı susmayacağını söylese de Browning, bazı sorulara verdiği yanıtlarda tedirgin. Tarikatın ayrılanlarla ilgili uyguladığı “disconnection” politikasının aileler açısından yıkıcı etkisi olduğunu, ailelerin “disconnection” nedeni ile çocukları öldüğünde bile haberdar edilmediğini söylüyor.
Böylesi baskıcı, aşırı kontrolcü yapıdan insanlar neden ayrılmıyor ya da ayrılamıyor? Browning bu soruyu, “insanlar yemin ediyorlar inançları için. Bunları yapmadıklarında manevi özgürlüğünü kaybedeceğini düşünüyorlar. Bütün bu ceza sistemini de manevi özgürlüğü elde etmenin bedeli olarak yorumluyorlar” diye yanıtlıyor.
Browning bu tür yapıları özetleyen bir cümle ile ifade ediyor ayrılış nedenini: “Bir zaman sonra fark ettim ki, aklım, fikrim, zihnim bana ait değil.”
Tom Cruise’un yanı sıra yine Hollywood’un bilinen isimlerinden John Travolta’nın da üye olduğu tarikatın California’da bir aktör okulu olduğu iddiaları için ise Browning “bilmiyorum ama duydum” yanıtını veriyor.