07 Eylül 2012

Öyle çok zaman geçti ki

Öyle bir geçer zaman ki de yeni bölümü en çok beklenen dizilerdendi. Haliyle Twitter’da da birçok hashtag ile trending topics’e girdi

Öyle bir geçer zaman ki de yeni bölümü en çok beklenen dizilerdendi. Haliyle Twitter’da da birçok hashtag ile trending topics’e girdi.

Öyle bir geçer zaman ki ile ilk söylemek istediğim her yeni sezon ile zaman atlaması yapması dizinin. Yani ismiyle müsemma.

Ama bu kabak tadı da veriyor bir yandan, özellikle diziye yeni gelen karakterler pardon yeni gelen karakterler ve büyüyen insanlar başta küçük Osman’ın artık büyümüş olması adaptasyon sorunu da yaşatıyor. Örneğin, küçük Deniz’i görünce bu da şimdi kimin çocuğuydu ki diyorsunuz, aradan zaman geçince şu karakter de nereye gitti ki senarist öldürmüş müydü ki diyorsunuz; algılar karışıyor.

Dizide makyajlar hiç olmamış diyebilirim, özellikle de Cemile’nin o kırlaşamamış saçları o kadar eğreti durmuş ki. Hani derler ya elalem fezaya gitti biz daha şu yaşlandırabilme meselesini dizilerimizde, filmlerimizde bir türlü çözemedik.

\

Yeni sezon için en merak edilen ise Osman’ın gençliğini canlandıracak olan Gün Koper. Oyunculuğunda biraz çekingenlik var henüz tabii erken daha ama bence doğru seçim.

Gün Koper’i ilk gördüğümden beri Manga’nın solisti Ferman Akgül’e benzetiyorum, nitekim Twitter’da da yalnız olmadığımı gördüm.

\

Küçük Osman’ın tahtını ise küçük Deniz kaptı, bence dizinin yeni sezonundaki en olumlu gelişme küçük Deniz’in sevimliliği ve rol yeteneği, medyaya yeni bir çocuk figürü.

\

Evet, bu dizi Osman’ın küçüklüğünden büyüklüğüne belli bir yaşına kadar kurulu bir öykü çatısı üzerine kurulu amma velakin her sezon Osman’ın 3-4 yıl yaş atlamasıyla bu dizi yıllarca sürer. Neyse ki bu sezon biraz daha fazla atlama, pardon yaş sıçraması olarak Osman lise talebesine dönüştürülmüş. Umarım daha devam edecek dizi zaman atlamalarını daha hızlı yapar koca bir sezon beklemez.

Nitekim gereğinden fazla uzayan Yaprak Dökümü misali Öyle bir geçer zaman ki için de aynı hatalar yapılıyor.

Dizilerde Plakçılar dönemi

MesutYar, Seksenler’deki Ergun Plak ile Öyle bir geçer zaman ki’nin plakçısı Mete’yi harika değerlendirmiş. Yazının sonunda ise şöyle diyor: ‘Ah bir de o yılların en popüler kasetçi esnafı üç tekerli tezgahlarda kaset ve 45’lik satan seyyar ağabeylerdir ki, onların yokluğu iki dizinin de açıklarından biridir!’

Bu yazıyı okuyunca hemen aklıma Seksenler’de bu üç tekerli tezgahın yapıldığı geldi, yani Birol Güven’in gözünden kaçmamıştı bu güzel ayrıntı. Ancak dizide çok beğendiğim ve her seferinde farklı mallar satan ve her seferinde başarısız olan Ali karakteri bir gün Ergun Plak’ın önüne üç tekerli tezgahıyla geliyor ve ağzının payını alıyor Ergun’dan, e haliyle bir daha da kimse geçemiyor oradan.

Ben de bir Ergun ve Mete kıyaslaması yapayım, en çok dikkatimi çeken: Ergun işini canla başla yapmaktadır, işini çok sever ama Mete tam bir bunalım loser, yani kaybeden olarak karşımızda ve idealleri yolunda gidemeyince son çare olarak bir plakçı açmış.

\

Linkten izleyebilirsiniz: http://www.youtube.com/watch?v=U5I_2o0E4ao

Yazarın Diğer Yazıları

Ali Kemal Çınar: Zayıf yönlerini görüp bunun üzerine gitmek, ancak güçlü gördüğün yönlerinin varlığından cesaret alarak yapılabilir

Ali Kemal Çınar ile son filminden Kürt sinemasında birey olma sorunsalına, Diyarbakır'dan Türkiye Sineması'nın geleceğine uzanan bir söyleşi gerçekleştirdik

Ulaş Tosun: Merhaba Canım'ın yarattığı etki, belki tasarlanmış estetiğin bir kere daha çöküşü olarak yorumlanabilir

Merhaba Canım benim için sansürün ve otosansürün tüm gücünü hissettiğim bir çalışma oldu