28 Eylül 2012

Bitmeyen erkeklik övgüsü

Her zaman söylerim, çoğu erkek ofsaytı kadınların zekasını aşağılamak için kullanıyor, bence örneğin ofsayt çok basittir

Simge Fıstıkoğlu’nu, Ümit Özat karşısında izlerken aynen şöyle dedim: aslanım Simge.

Bu egemen erkeklik övgüsüne çatır çatır cevap verdi. Susmadı.

Her zaman söylerim, çoğu erkek ofsaytı kadınların zekasını aşağılamak için kullanıyor, bence örneğin ofsayt çok basittir. İyi bilirim. Bu tercihtir, ben futbol seven, futboldan anlayan bir kadınım. Ofsaytı bilmek zeka göstergesi değildir, bilmemek de belki tercihtir, belki ilgi alanına girmeme meselesidir.

Futboldan anlayıp anlamamak bir tercih meselesidir. Futbolu sevmeyip anlamak istemeyen kadınlar kadar futbolu sevmeyen anlamak istemeyen hayatında hiç maça gitmemiş maç izlemeyen erkekler de var. Bu durumda sonuç şudur: hiçbir konuda seksist bakış açısıyla genellemelere gidilmemeli.

Genellemeleri hiç sevmemek, yapmamak gerek.

 

Simge Fıstıkoğlu yeni talk-showcumuz

 

\

Talk-show türünü ülkemizde hakkını veren ender isimler var. Konu gelmişken zaten yazmak istiyordum. Talk-show türünde de erkek hakimiyeti var.

Simge Fıstıkoğlu, Habertürk’te Gece gece adlı bir program yapıyor. Talk-showcu hazır cevaplığı var, konuya ve konuklarına hakim, çok başarılı özetle.

 

Ayrıksı bir dizi

 

\

'Son Yaz: Balkanlar 2012'yi  kesinlikle sevdim. Ekranlarda roman uyarlaması yapma modasından ya da dizi klişelerinden ayrıksı durması bile sevmem için yeterli.

Castta belki ben birtakım değişiklikler yapardım, belki zamanla oturur.

Belki Tuğçe Kazaz’ın oyunculuğuna ısınamadım ama benim için değerli bir dizi.

Balkan Savaşı öncesinden Çanakkale Savaşı'na kadar olan süreci anlatan bu dizi tarihsel bir yüzleşmenin öncüsü olacak.

Ve işte ayrıksı olmasıyla o be dedirtti.

 

Eleştirme ve eleştirmenin zorluğu ve de tahammülsüzlük

 

Tayfun Atay Radikal’de diziyi yazmıştı, dün yine Atay’ın yazısından öğrendim ki, dizinin oyuncularından Sinan Tuzcu kendisine hiç yakıştıramadığım tarzda tepki vermiş. Hemen kendisinin hesabına baktım. Ben de Tayfun Atay Hoca gibi hicap duydum.

En objektif şekilde sadece düşüncelerin aktarıldığı bir yazıya böyle tahammülsüz olunmamalı.

Sinan Tuzcu ile Aşk ve Ceza dizisinin setinde tanışmıştım ve oyunculuk üzerine yüksek lisans projemiz için görüşlerini anlattığı kısa bir çekim yapmıştım. Ve ondan sonra sektör ile ilgili sohbetlerde Sinan Tuzcu adından, nezaketinden övgüyle bahsettim hep.

Yakıştıramama nedenim de bu.

Televizyon eleştirmek de böyle oluyor maalesef bütün objektifliğinle övsen en iyi sen oluyorsun, yine bütün objektifliğinle projeyi beğenmediğini yazsan ya da olumsuz yanlarını yazsan bu kez en kötü sen oluyorsun.

Aslında bu yakışıksız tavrın tezahür nedeni, tahammülsüzlüğün çok yaygın olması.

p.s. Televizyon eleştirmeninin bir numaralı özelliği kimselere müdanasının olmaması olmamalı, yandaş olmamalı; televizyonda yer alan herkesin de tahammüllü olması gerek.

Her dizi ya da yapımı yazamıyorum, yetişemiyorum ya da yazmamayı tercih ediyorum eğer ufacık da olsa farklılık katmıyorsa dizi dünyamıza. Babalar ve Evlatlar evet bence de geçkin bir kabadayılık hikayesi. Oyunculuklara sözüm yok, casta da. Bu hikaye ekseninde doğru cast yapılmış. Oyunculuklar başarılı. Ama maalesef dünya sinema tarihinde ve bizim de sinema- dizi tarihimizde defalarca yapılmış; en fenası hiçbir yere gitmeyen, çok şey anlatma telaşında ama hiçbir şeyi tam anlatamayan bir Mahsun Kırmızıgül yeniden üretimi.

 

Suskunlar ve Ahmet Kaya

 

Hatırlarsınız Suskunlar ilk başladığı zamanlarda tam da dizinin adına uygun hepimizi derinden etkileyen Ahmet Kaya- Siz benim neden sustuğumu nereden bileceksiniz kullanılmıştı. Sonra bu diğer dizilere de sirayet etti. Kıvanç Tatlıtuğ biraz daha farklı; kendi sesiyle bir Ahmet Kaya şarkısı söyledi….

Ancak dün yine Suskunlar’da yine bir Ahmet Kaya şarkısı vardı. Bu bence artık sahneye, sekansa uygunluk değil de, biraz Ahmet Kaya eserleri bizde tutuyor kullanalım yine gibi olmuş.

Yazarın Diğer Yazıları

Ali Kemal Çınar: Zayıf yönlerini görüp bunun üzerine gitmek, ancak güçlü gördüğün yönlerinin varlığından cesaret alarak yapılabilir

Ali Kemal Çınar ile son filminden Kürt sinemasında birey olma sorunsalına, Diyarbakır'dan Türkiye Sineması'nın geleceğine uzanan bir söyleşi gerçekleştirdik

Ulaş Tosun: Merhaba Canım'ın yarattığı etki, belki tasarlanmış estetiğin bir kere daha çöküşü olarak yorumlanabilir

Merhaba Canım benim için sansürün ve otosansürün tüm gücünü hissettiğim bir çalışma oldu