30 Mart 2015

‘Aslında belgesel yapmıyorum, bir serüven anlatıyorum’

Hava Durumu yorumlarıyla tanıdığımız Bünyamin Sürmeli ile belgesel projesini ve deneyimlerini konuştuk...

Bünyamin Sürmeli, CNNTÜRK’te yıllardır Hava Durumu sunumlarıyla karşımızda. Sürmeli ile yeni başladığı belgesel projesini ve deneyimlerini konuştuk.

Bünyamin Sürmeli, ailemizden biri gibi. Ekrana çok yakışan sempatik sunumuyla kendini yıllardır izleten başarılı biri. Şu anda ise CNNTÜRK ’te izleyebileceğiniz belgeselleriyle de farkını ortaya koyuyor. Belgesel serisini kaçırmamanızı öneriyorum...

Alaska-Arizona ve Doğu Afrika’dan sonra Güney Kafkasya belgeseli yapma fikri nasıl ortaya çıktı? Neden o coğrafyaları seçtiniz öncelikli?

Kafkasya iklim noktasında çok geniş bir çeşitlilik göstermekte. Birçok iklim türü çok dar bir coğrafyada yaşanıyor. Bunu sıra dışı doğasıyla birleştirerek CNNTÜRK izleyicisiyle paylaşmak istedik. Öte yandan Kafkasya bölgesi biliyorsunuz tarihi İpek Yolu üzerinde. Ancak bugün Asya ve Avrupa arasında bu sefer “enerji ve demiryolu” olarak önemini yine korumakta. Bu iki konu çerçevesinde Güney Kafkasya dikkatimizi çekti ve belgeselini çekmek istedik.

Dünyada sizi en çok etkileyen coğrafya neresi? Mutlaka herkes görmeli dediğiniz? Zor bir soru. Ancak gittiğim ve belgesellerini çektiğim coğrafyalar içerisinde beni en çok etkileyen Kenya ve Alaska oldu. Kenya müthiş bir doğaya sahip ve çok eğlenceli. Alaska’da ise bir masal dünyasında gibi hissediyorsunuz kendinizi.

Belgesel yapmalıyım düşüncesi nasıl oluştu?

Ben eskiden beri anlatmayı severim, üniversitede de böyleydi, öğrendiğim konuları arkadaşlarıma anlatırdım. Belki ekrandan da fark ediliyordur, sıra dışı konuları, hava durumlarında da paylaşıyorum. Uzunca bir süreden beri sıra dışı coğrafyalar, iklim ve doğa ile ilgili konuları hava durumlarındaki kısıtlı sürenin dışına çıkartmak istiyordum. Belgesellerime başlangıcı CNN TÜRK’te Genel Müdür Barış Tünay’ın desteği ile “Alaska” ile yaptık ve devamı geldi.

Sizce belgeselin tanımı ne, size izleyici değil de içinde olan, bizzat gerçekleştiren olmak  neler hissettirdi?

Aslına bakacak olursanız, benim çektiğim programa tam olarak belki de belgesel dememek lazım. Çünkü ben gittiğim coğrafyalarda farklı konuları ele alıyorum. İklim, doğa ve çevrenin yanında tarih, kültür ve tabi ki yemeğe de biraz dokunuyorum. Dolayısıyla spesifik olarak tanımlamak gerekirse “Bünyamin’in teknik gözünden takip edilen bir serüven” diyebiliriz.

İkinci soruya, “içinde olan, bizzat gerçekleştiren olmak” konusuna gelince aslında ben de izleyici gibi öğreniyorum. Ben araştırarak öğreniyorum, izleyici de izleyerek öğreniyor. Tabi arada şöyle bir fark doğuyor, ben öğrendiklerimi meteorolojik bilgileri ekleyerek ya da meteorolojik bilgilerle harmanlayarak aktarıyorum. Dolayısıyla bağlantıları kurarak izleyicimizle en süzülmüş halini paylaşıyoruz.

Neler yaşıyorsunuz belgesel çekimlerinde, sizi en çok şaşırtan neler oldu şimdiye kadar?

Öncelikle çekimler çok hızlı ve yoğun geçiyor, birçok kişinin yorumu “Bünyamin vallahi iyi gezdin” oluyor. Fakat, bir gördüğümüz yeri bir daha göremiyoruz. “Burası çok iyiymiş, oturup bir kahve içelim, burada kalalım” dediğimiz yer olmuyor. Çekim yapıp hemen yola devam ediyoruz. Dolayısıyla, biraz yoğun ve yorucu oluyor. Zevkli olduğunu inkâr edemem, ama yorucu, hem de çok. Fakat sonuç yorulmaya değer…

Biz genellikle çekim için coğrafya seçerken sıra dışı yerleri araştırdığımız için aslında gittiğimiz her yer şaşırtıcı oluyor. Ama öğrendiğimiz bilgiler içerisinde beni en çok şaşırtan, Zanzibar’daki su borularının elektrik telleri gibi havadan gidiyor olmasıydı. Diğeri de, Azerbaycan’daki balçık volkanları. Bildiğiniz normal volkanların dışında balçık püskürten, zehirli gaz saçan volkanlar varmış.

İleride hangi konularda, hangi coğrafyalarda belgesel yapmayı istiyorsunuz?

Şu anki çizgiyi değiştirmeyi düşünmüyoruz, yine doğa iklim ve çevre ağırlıklı olacak. Bundan sonraki rotalar içerisinde Güney Amerika ve Güneydoğu Asya var.

 

Ekran önüne nasıl geçtiniz? Mühendislik okurken hiç aklınıza gelmiş miydi bir gün hava durumu sunarım düşüncesi?

Aslına bakacak olursanız ben ekrana değil de medyaya nasıl başladığımı anlatsam daha iyi olur. Üniversitenin ikinci yılının sonunda özel iki tane radyo istasyonunda (Number One FM ve Radyo Klas), radyocu Geveze ile canlı telefon bağlantıları yaparak hava durumu sunmaya başladım. O dönemde henüz hava tahmin dersleri almaya başlamamıştım, ekstra ilgi ile bu bağlantıları yapıyordum J Radyolardaki bir yıllık telefon bağlantıları neticesinde, CNN TÜRK’ten bir teklif geldi. Televizyona adımı böylece atmış oldum. Televizyonda da hava tahminlerini yapıp grafik hazırlayarak aslında işin mutfağından yetişmeye başlamıştım. Ancak aklımda hava durumunu ekranda anlatmak vardı. CNN TÜRK’te geçen bir yılın ardından hafta sonları habere konuk olarak katılmaya başladım. Beklenen önemli hava olayları ve bir sonraki haftanın hava durumundan bahsediyorduk. Ardından, çektiğim bir demoyu genel yayın yönetmenimiz Ferhat Boratav’a ve o dönemki program müdürümüz Başar Başarır’a izlettim. Böylece ekranda canlı hava durumu yayınları başladı. “Mühendislik okurken hiç aklınıza gelmiş miydi bir gün hava durumu sunarım düşüncesi?” sorusunun cevabı bu anlatımın içinde var. Onu düşünmeye fırsatım olmadı, zira ekrana giden yol ikinci sınıftan itibaren aşama aşama kat edildi.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Ali Kemal Çınar: Zayıf yönlerini görüp bunun üzerine gitmek, ancak güçlü gördüğün yönlerinin varlığından cesaret alarak yapılabilir

Ali Kemal Çınar ile son filminden Kürt sinemasında birey olma sorunsalına, Diyarbakır'dan Türkiye Sineması'nın geleceğine uzanan bir söyleşi gerçekleştirdik

Ulaş Tosun: Merhaba Canım'ın yarattığı etki, belki tasarlanmış estetiğin bir kere daha çöküşü olarak yorumlanabilir

Merhaba Canım benim için sansürün ve otosansürün tüm gücünü hissettiğim bir çalışma oldu