22 Kasım 2023

Anayasa Mahkemesi bahane, 50+1'i kaldırmak şahane

Muhalefet tarafından şimdi yapılması gereken; mevcut ucube sistemden kısa zamanda kurtulunmayacaksa, sistemin defolarının giderildiği, mevcut Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemini gerçek bir Başkanlık Sistemi'ne dönüştürmek için yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığını sağlayacak, siyasi partiler üzerinde lider hegemonyasını kaldıracak düzenlemelerle, sivil toplumu güçlendirecek, temel hak ve özgürlükler ile basın özgürlüğü önündeki engellerin kaldırıldığı, gelir dağılımında adaletin sağlandığı yeni bir Anayasa ile Türk halkının karşısına çıkmaktır

Anayasa Mahkemesi'nin Can Atalay kararı sonrasında, Yargıtay 3. Ceza Dairesi'nin Anayasa'yı yok sayan kalkışmasından geriye, ucube Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin tek evrensel hukuka uygun kuralı olan, 50+1 kuralını kaldırmak kaldı.

Öngörü sahibi siyasetçiler ve hukukçular, Can Atalay kararı tartışmasının, aslında bir Can Atalay meselesi olmadığını, altında başka şeyler bulunduğunu, Yargıtay 3. Ceza Dairesi'nin, her zaman olduğu gibi yargıyı araçsallaştırarak siyaseti dizayn etmek isteyen iktidarla birlikte hareket ettiğini ifade ettiler.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu tartışmanın külleri henüz soğumamış ve sorun ortada kalmışken asıl niyetini ifşa etti: Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde bir adayın kazanması için gerekli olan, seçmenin yarısından bir fazla oy alma kuralının değiştirilmesini istedi. Bu istek, Erdoğan'ın ilk defa söylediği bir şey değil, daha önce de bu isteği dillendirmiş ancak; ortağı MHP'nin ve Bahçeli'nin karşı koyması üzerine geri adım atmıştı.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi; 7 Haziran 2015 yılında yapılan Genel Seçimde, AKP'nin tek başına iktidar olma çoğunluğunu kaybetmesi, HDP'nin aldığı yüzde 13'lük oy, devletin dehlizlerin de Kürt siyasetinin iktidar ortağı olma olasılığının önünü kesmek için planlandı.14 Mayıs 2023 Genel Seçiminde ortaya çıkan tablo, seçimlerin kazanılması ve Erdoğan'ın, 21 yıllık hegemonik iktidarını devam ettirmesi için ideolojik ve gelenek olarak birbirinden farklı partileri bir araya getirme zorunluluğu AKP'yi yeni arayışlara itmiş, iktidarının diken üstünde durmasına ve sürdürülemez noktaya taşınmasına neden olmuştur. Yapılması gereken sözüm ona yeni bir Anayasa tartışmasıyla hedefe varmaktır.

Yeni Anayasa tartışmalarında asıl niyetin bu olduğu, diğer tartışmaların işin sosu olduğu ortaya çıktı. 50+1 kuralında yapılacak değişiklik, hem 2028'i garanti eder hem de YSK'nın Erdoğan'ın üçüncü kez adaylığına onay vermesinin hukuki meşruiyetini sağlayan "Anayasa değişti, önceki seçimler ve adaylıklar sıfırlandı" tezinin bir kez daha gündeme gelmesini sağlar ve Erdoğan'a iki dönem daha Cumhurbaşkanı olma fırsatını tanır. Bahçeli'nin açıklamaları ile şimdilik bu heves geçici bir heves olarak kaldı. Mevcut tartışmada neye bakıldığından çok nereden yani kimin açısından bakıldığı önemlidir. "Şeytanın avukatı" gibi davranıp olaya taraflar açısından bakarsak, mevzunun, çoğunluğun oyu ile iktidarın meşruiyetinden ziyade, Erdoğan için seçimi kazanıp iktidarını devam ettirmek, bir MHP açısından ise mevcut siyasal denklemde belirleyici olma özelliğini kaybetmemektir.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi olarak adlandırılan ancak, neye benzediği belli olmayan bu sistemin, "ucube sistem" olarak anılmasının sebebi, Başkanlık Sistemi'ndeki sert kuvvetler ayrılığı ilkesinin, özellikle yargı üst yönetiminin Cumhurbaşkanı ve iktidar partisi tarafından belirlenmesi, Siyasi Partiler Yasası'ndan kaynaklanan parti liderinin yasama organının tamamını belirleme yetkisi ile birlikte sistemin Başkanlık Sistemi olarak kabul edilmemesi ve neye benzetileceğinin de tespit edilememesidir.

Bu ucube sistem, ülkenin ihtiyaçlarına göre değil, Erdoğan'a göre yapılmış bir düzenlemedir. Masa başında kurgulanmış bu sistemde varsayılan, milliyetçi – muhafazakâr çoğunluğun iktidarı sürekli elde tutacağı teorisinin, 14-28 Mayıs seçimlerinde ortaya çıkan oy oranları dikkate alındığında çıkış amacına göre sürdürülebilir olmadığı ortaya çıktı.

Seçimler sonunda toplumda kabul gören, "doğru aday gösterilmiş ve doğru seçim stratejisi uygulanmış olsaydı, Erdoğan kaybederdi" düşüncesi karşısında yeni bir siyaset mühendisliği yapılmaya çalışılmaktadır. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ikinci turun kaldırılması, birinci turda en çok oy alanın seçilmesi, bir kimsenin en fazla iki dönem cumhurbaşkanı olabilmesi kuralının devre dışı bırakılması, yine Erdoğan'a göre bir sistem arayışından başka bir şey değildir.

Muhalefetin parlamenter sisteme dönüş vaadi olarak girdiği 14 Mayıs 2023 seçimlerinde, Meclis çoğunluğunu ve Cumhurbaşkanlığı seçimini kaybetmesiyle birlikte, mevcut sistemden kurtulmaya ilişkin siyasi ortamın şimdilik mümkün olmadığı ve sistemin kalıcı olacağı artık bir alışmadan ötesi kabullenmeyi de birlikte getirdi.

Muhalefet tarafından şimdi yapılması gereken; mevcut ucube sistemden kısa zamanda kurtulunmayacaksa, sistemin defolarının giderildiği, mevcut Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemini gerçek bir Başkanlık Sistemi'ne dönüştürmek için yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığını sağlayacak, siyasi partiler üzerinde lider hegemonyasını kaldıracak düzenlemelerle, sivil toplumu güçlendirecek, temel hak ve özgürlükler ile basın özgürlüğü önündeki engellerin kaldırıldığı, gelir dağılımında adaletin sağlandığı yeni bir Anayasa ile Türk halkının karşısına çıkmaktır.

Zor oyunu bozar.

Bülent Yücetürk kimdir?

Bülent Yücetürk 1970 yılında, Malatya'da doğdu.

İlk öğrenimini Cumhuriyet Köyü İlköğretim Okulu'nda, orta öğrenimini Akçadağ Öğretmen Lisesi'nde parasız yatılı öğrenci olarak tamamladı.

Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden 1991 yılında mezun oldu. "Kamu Hukuku" dalında yüksek lisans yaptı.

1991 – 1993 yılları arasında, Ankara Barosu'na kayıtlı olarak avukatlık yapan, 1993 yılında Ankara hâkim adayı olarak mesleğe başlayan Bülent Yücetürk sırasıyla Sivas Cumhuriyet Savcılığı, Diyarbakır Çermik Hâkimliği, Aksaray Gülağaç Cumhuriyet Savcılığı, Ankara Haymana Cumhuriyet Savcılığı, Afyonkarahisar Cumhuriyet Savcılığı ve Ankara Cumhuriyet Savcılığı görevlerinde bulundu.

Cumhuriyet savcılığı yıllarında özellikle bilişim, uyuşturucu, basın suçları, çocuk suçluluğu, çocuk istismarı konularında çalıştı.

26 Nisan 2018 tarihinde, Cumhuriyet Halk Partisi'nden milletvekili aday adayı olmak için görevinden istifa etti.

Halen Ankara Barosu'na kayıtlı olarak avukatlık yapıyor; çeşitli televizyon kanallarında ve Ocak 2022'den itibaren T24'te, hukuki değerlendirmeler başta olmak üzere, görüşlerini paylaşıyor.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Özel-Erdoğan görüşmesi bağlamında anayasa tartışması

Parlamenter Sistem tartışmasını bugünlerde gündeme getiren husus, CHP ve muhalefetin Anayasa’ya bakış açıları değil, bizzat AKP ve Erdoğan’ın uygulamaya koydukları Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi denen ucube sistemin, uygulandığı kısa dönem içinde ülkeyi ekonomik olarak çöküntüye uğratması, büyük bir yoksul halk yaratması ve ülkeyi yolsuzluk bataklığına saplamış olmasıdır

İmamoğlu ve kelebek etkisi

Tek başına mücadele eden ve iktidarı seçimlerde yenecek İmamoğlu, Türkiye' de bir değişimin fitilini de ateşleyecektir

Oyun Teorisi ve İmamoğlu

31 Mart seçimi, belki de Oyun Teorisi’nin bir kez daha test edildiği bir seçim olacak