Tayyip Erdoğan yine seçim meydanlarına çıkacakmış...
Çıksın.
Anayasa babayasa vız gelir ona.
Anayasa ne der?
Cumhurbaşkanı tarafsız der.
Cumhurbaşkanı seçildiğinde tarafsızlık yemini eder diye yazar.
Erdoğan tarafsız mı?
Hayır, değil.
Tarafsızlık yemini etmedi mi?
Etti, ama kendi yeminini her Allah’ın günü çatır çatır çiğnemeye devam ediyor...
Anayasa ne der?
Cumhurbaşkanı partiler üstü der.
Hakem rolü oynar der.
Erdoğan öyle mi?
Elbette değil.
Ne tarafsız, ne de partiler üstü bir hakem rolü oynuyor seçildiğinden beri.
Anayasada ne yazar?
Cumhurbaşkanı seçilince partisiyle bağı kesilir diye yazar.
Bu da Erdoğan’ın umurunda değildir.
AKP kongresinde parti yönetimini o belirledi, Ahmet Davutoğlu’nu sözde genel başkan haline getirip elini kolunu bağlayıverdi.
Rejim değişikliği
Borsa İstanbul Başkanı’nın söylediklerini duydunuz mu?
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi yargıçlığından gelen eski CHP milletvekili Rıza Türmen’in deyişiyle:
“Bir partinin genel başkanı gibi hareket edip, o partinin çıkarlarını savunan, o partinin tek başına iktidar olmasını isteyen bir cumhurbaşkanı var. Bu, açık bir anayasa ihlalidir.”
Rıza Türmen devam ediyor:
“Cumhurbaşkanı çıkıp dedi ki, ‘Ortada bir fiili durum var.’ Bu sözle kendi konumunun anayasaya aykırı olduğunu düşündüğünü belirtiyor. Kendi kendinin meşruiyetini inkar edip kendi bindiği dalı kesiyor. Daha sonra Cumhurbaşkanı buna benzer bir laf etmedi. Bir defa Rize’de söyledi. Daha sonra muhtemelen kendisine bu ifadeyi kullanmaması tavsiye edildi. Ama sonra da ‘Sistem değişmiştir’ lafını kullandı.”
Ekliyor Türmen:
“Halbuki sistem değişmemiştir. Cumhurbaşkanı seçilme yöntemi değişince, cumhurbaşkanının yetkileri ve konumu değişmiyor.” (28 Ağustos 2015 tarihli AGOS’tan)
Nokta’ya baskın,
Doğan Medya Grubu’na soruşturma
Evet, değişmiyor ama Erdoğan’ın da anayasa ve hukuk umurunda bile değil.
Hiç takmıyor bu demokratik değerleri.
Buna bir örnek NOKTA dergisi baskınıdır.
Erdoğan’la ilgili eleştirel bir kapakla çıkan dergi polis tarafından basıldı, dergi toplatıldı, Yazı İşleri Müdürü Murat Çapan gözaltına alındı.
Erdoğan’ın medya konusunda hukuk tanımazlığının başka bir örneği dün gerçekleşti.
Doğan Medya Grubu hakkında, akıl alır gibi değil ama “terör örgütü propagandası yapmak”tan soruşturma başlatıldı.
Sebep?
Saray’daki Sultan’a yakın bir gazetenin bir manşeti.
Savcılık, o manşeti ciddiye alıp, sevgili Cüneyt Özdemir’in CNN Türk’te Gezi Parkı eylemlerine katıldığı için tutuklanan kırmızı fularlı kızla yaptığı yayını da ‘teröre destek’le suçladı!
Uzun lafın kısası:
Kaçıncı defadır hukuk da çiğneniyor, ifade özgürlüğü de ayaklar altına alınıyor.
Borsaya İslami model...
Alarm zilleri çalıyor; siyasal istikrarla birlikte ekonomik istikrar da bozuluyor
Malum:
Türkiye, ‘Erdoğan düzeni’yle demokrasi ve hukuk devletinden her geçen gün uzaklaşıyor.
Batı’dan Doğu’ya uzanan yolculuğunu devam ettiriyor.
Bu konuda o kadar çok örnek var ki.
Sonuncusu, Borsa İstanbul’dan geldi.
Borsa İstanbul Başkanı Dr. Talat Ulussever geçen hafta Hürriyet gazetesinde yer verilen konuşmasında şöyle dedi:
“Sadece İslami kurallara uygun hisse senetlerinin veya sukukların işlem gördüğü bir borsacılık yerine, tüm borsa faaliyetlerinin İslami kurallara daha uygun bir yapıda yeniden oluşturulacağı bir model geliştirmeliyiz.”
Hani, günlük dilde ya da amiyane deyişle bir söz vardır, buyrun burdan yakın diye...
Borsa İstanbul Başkanı’nın sözleri cuk oturuyor bu deyişe.
Borsaya İslami model, ‘Erdoğan düzeni’nde Türkiye’nin gün geçtikçe Batı’ya, Avrupa’yla demokrasiye sırtını dönmekte olduğuna dair açık bir örnek değil mi?
Şimşek’in AB uyarısı...
Son yıllarda Türkiye’nin Tayyip Erdoğan’la birlikte Avrupa Birliği’nden uzaklaşmakta olduğu çok açık.
Bu konuda herhangi bir kuşkusu olmayanlar gittikçe çoğalıyor.
Bu açıdan Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in şu sözlerinin altını çizmekte yarar var:
Hukuk devleti, demokrasi hak ve özgürlükler anlamında en iyi referans halen Avrupa Birliği’dir.
Türkiye'nin yapısal dönüşümünün devam etmesi, kurumların güçlenmesi, kalitesinin artması ve uzun vadede ülkenin önünün açılmasıdır mesele...
İlave reformlar yapılması gerekli.
Reform yapılmazsa, Türkiye yata kalka gider ama o bizi bir yere götürmez.
90’lı yıllar bunu en güzel örnekleriyle doludur.
Türkiye’de siyasi belirsizlik uzun süre devam ederse, mali disiplin buna dayanamaz.
Şu anda Türkiye'nin tek çıpası var. Siyasi istikrar yok, Avrupa Birliği yok, bir tek mali disiplin var.
Erdoğan’a kırmızı kart!
Alarm zilleri çalıyor.
Siyasal istikrarla birlikte ekonomik istikrar da bozuluyor.
Dolar, Avro her gün rekor tazeliyor.
Demokrasi, hukuk devleti ve istikrar konusunda Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in kamuoyu önündeki isabetli uyarılarını, Abdullah Gül ve Ali Babacan’ın kapalı kapılar arkasında yaptıkları da biliniyor.
Uzun lafın kısası:
Uçuruma doğru gidiş ancak 1 Kasım’da seni başkan yapmayacağız oylarıyla, Erdoğan’a gösterilecek kırmızı kartlar durdurabilir.