Rusya, Rus yetkililerin daha önce aksi yönde yaptıkları açıklamalara rağmen Trump’ın Suriye’ye gerçekleştirdiği saldırıya cevap vermedi, verecek gibi de görünmüyor.
Gerçekçi olmak gerekirse, ortada büyük bir güç dengesizliği var. Bir tarafta, silahlanmaya yılda 550 milyar dolar harcayan bir ülke, diğer tarafta 70 milyar dolar harcayan.... Bir tarafta 20 uçak gemisi, diğer tarafta bir tane… (Onun da köhnediği söyleniyor.) Ekonominin soğuk gerçekleri Putin’in elini, kolunu bağlıyor. Üstelik bir de yaptırımlar var.
Biz geçtiğimiz hafta TL’nin dolar ve Euro karşısındaki düşüşüyle meşgul olduğumuz için fark edemedik ama Ruble, Amerika’nın Rusya’ya yönelik yeni yaptırımlarının açıklanmasının ardından tarihinin en sert değer kayıplarından birini yaşadı.Geçtiğimiz Çarşamba günü Ruble’nin dolar karşısında haftalık değer kaybı yüzde 10'u bulmuştu.
Yaptırımların Rusya'nın ekonomik büyümesine yılda 1 puana yakın negatif etki yaptığı tahmin ediliyor. Toplam yüzde 1- 2 büyüyebilen bir ülke için yüksek bir oran.
Ruble bu durumdayken ekonominin geneli de çok parlak değil. Putin’in birinci ve ikinci dönemleri, ekonomik açıdan büyük bir başarıydı. Ama sonra ekonomi durdu:
Putin’in ülkesindeki popülaritesinin tarihsel ve psikolojik nedenlerine ilişkin birçok şey yazıldı, çizildi. Rusların, Çarlık döneminden kalma alışkanlıkla “Güçlü adam”ları sevdiği, diğer Doğu halkları gibi bu tek adama meyilli olduğu, söylendi, durdu. Bunların Putin’in iktidarının inşasında mutlaka payı vardır ama bir de yukarıdaki tablo var.
Putin, Rusya’nın, Sovyetler Birliği dönemi dahil ekonomide en başarılı lideri. Rusya’nın ekonomik açıdan bir felaketi yaşadığı Yeltsin’den sonra gelmesi, bu başarının ışıltısını daha da artırıyor.
Ama bu başarı ilk iki dönem için geçerli. Tablo, Medvedev döneminden sonra değişti. Putin’in ilk iki döneminde kişi başına milli gelirde yakalanan yüzde 7 - 8’lik yıllık büyüme hayal oldu. Rusya, Medvedev döneminden sonra durgunluğun pençesine düştü. (Bunda Amerika liderliğinde bu ülkeye uygulanan yaptırımların büyük payı vardı elbette.)
Geçen ay başlayan dördüncü Putin dönemi de, parlak günler vadetmiyor. Tahminler, savaş gibi büyük şoklar yaşanmasa dahi, gayrisafi yurtiçi hasıladaki büyümenin 2018 ile 2024 arasındaki dönemde ortalama yüzde 1,5'i aşmayacağı yönünde. (Capital Economics'in tahmini.) Kişi başına gelirdeki büyüme, bunun çok az üzerinde, ortalama yüzde 1,6 seviyesinde gerçekleşecek.
Bu oranlar, Putin'in ilk iki döneminden çok, Sovyetler Birliği'nin 1960'lar ve 70'lerde Devlet Başkanı Brejnev döneminde yaşadığı, sosyalizmi çöküşe götüren ekonomik durgunluğu andırıyor.
Son dönemde silah harcamalarının bütçe içindeki payı, sağlık ve eğitim harcamalarının aleyhine artmış olsa da Putin, bütçe disiplinine büyük önem veren bir lider. Bütçe dengesini bozacak harcamalardan, bu harcamaları finanse etmek için koyacağı vergilerin halkta huzursuzluk yaratacağını bildiği için kaçınıyor.
Tablo böyleyken Putin'in en son ihtiyacı olan şey yeni bir savaş.
Tabii bu arada, bu yaz Rusya’da düzenlenecek Dünya Kupası’nı da unutmayalım. Bu organizasyona büyük para harcanmışken ve itibar açısından büyük şeyler bekleniyorken, pire için yorgan yakmaya değmez, diye düşünmesi de muhtemel.
Hayır, ufukta Üçüncü Dünya Savaşı yok.