21 Eylül 2021

Hukuk ile siyaset ilişkisi ve AİHM kararlarının uygulanması

Devletler uluslararası yargı kararlarını uygulamakla yükümlüdür. Yargı boşlukta oluşmadı. Devletler ortak iradeleri ile yarattılar. Zorunlu yargı yetkisini tanıdılar. Uygulama yükümlülüğü üstlendiler. Avrupa Konseyi’nin yargı kanadı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına uyulması, Türkiye’nin uluslararası konumu bakımından belirleyici etkiye sahiptir. Bu bağlamda 18. madde ihlalinin farklı siyasi sonuçları olacağı dikkate alınmalıdır

Ekonomiyi yola koymak için McKinsey’den yardım alacağının açıklaması aklıma yönetim danışmanlarıyla ilgili anlatılan ünlü bir fıkrayı getirdi.

Çoban yol kenarında koyunlarını otlatıyormuş. Yanına bir cip yanaşmış. Brioni gömlek, Cerruti ayakkabılar giyen, Ray-Ban gözlüklü ve YSL kravatlı bir sürücü aşağı inip çobana sormuş:

“Kaç tane koyunun olduğunu bilirsem bana onlardan bir tanesini verir misin?”

Çoban bir adama, bir koyunlara bakmış, “Tamam!” diye cevap vermiş. Genç adam arabasını park etmiş, telefonunu bilgisayarına bağlamış, GPS'ini kullanarak bölgeyi taramış, makrolarla dolu 60 excel tablosu açmış ve 150 sayfalık bir rapor basmış. Çobana dönerek, “Tam olarak 1432 adet koyunun var!” demiş.

Çoban “Doğru!” diye cevap vermiş, “Koyunu alabilirsin!”

Genç adam hayvanı almış ve cipinin arkasına koymuş.

Bu sefer çoban genç adama dönmüş ve “Ben de senin işinin ne olduğunu bilirsem koyunumu geri verir misin?” diye sormuş.

Adam “Evet, neden olmasın?” diye cevaplamış.

Çoban “Sen bir yönetim danışmanısın!” demiş.

Genç adam “Nasıl oldu da bildin?” diye sormuş. Çoban “Çok basit!” diye cevap vermiş,

“Buraya çağrılmadan geldin, bu bir… İkincisi, benim zaten bildiğim bir şeyi bana söylemek için benden bir hayvan  aldın. Üçüncüsü, yaptığın hiçbir şeyden anlamıyorsun, çünkü köpeğimi aldın!”

McKinsey’in İstanbul ofisi 1995 yılında kurulmuştu. Türkiye'de de, başka ülkelerde olduğu gibi “En iyi yönetim danışmanlığı firması” olarak bilinir. Ama ne yapmıştır, diye sorarsanız pek bir şey söyleyemem. Çünkü halkla ilişkilere özel bir önem veren KPMG, Ernst & Young, PWC gibi diğer uluslararası yönetim danışmanlığı firmalarından farklı olarak McKinsey kamuoyu önünde görünmeyi sevmeyen, kapalı kapılar ardında faaliyet gösteren bir firmadır.

KOBİ’lerin süfli dünyasına gönül indirmez. Milyon dolarlık faturalar gönderdiği için onunla ancak banka, telekomünikasyon gibi büyük şirketler çalışabilir.

McKinsey’in Garanti gibi bankaların yeniden yapılanmasında önemli roller üstlendiği öteden beri konuşulur, durur. Nitekim McKinsey&Company Türkiye Genel Müdürü Onur Genç, 2012 yılında bireysel bankacılıktan sorumlu genel müdür yardımcısı olarak Garanti’ye transfer olmuştu.

Ama muhtemelen sözleşmelere konulan gizlilik maddeleri nedeniyle, bugüne kadar bir banka da çıkıp “McKinsey ile çalıştık ve şu sonuçlara ulaştık” dememiştir.

Bankacılık sisteminin yeni bir krizin eşiğinde olması bana Amerika’da McKinsey ile ilgili anlatılan fıkranın gerçeklik payının yüksek olduğunu düşündürüyor. Olmadık firmalara milyar dolarlık krediler veren bankalarımızın, köpekleri koyun diye sayan danışmanların önerilerini de sorgusuz sualsiz kabullenmiş olduğundan kuşkulanıyorum açıkçası. Ama elimde somut bilgi olmadığı için bunu geçelim.

McKinsey’in Türkiye’de ne yaptığını pek bilmiyoruz ama başka ülkelerde ne yaptığını biliyoruz. Örneğin Lübnan Hükümeti’ne, ekonomik krizden kurtulmak için yasal esrar üretimine başlamayı önerdiğini biliyor muydunuz?

McKinsey, Hariri’nin Başbakan olduğu Lübnan için (Hariri, Türk Telekom’un eski sahibi müflis Oger Telecom’un patronudur) 1000 sayfalık bir rapor hazırladı. Geçtiğimiz Temmuz’da açıklanan raporda yer alan en ilginç öneri, hazır Amerika’da esrar kullanımı yasallaşmaya başlamışken Lübnan’ın bu ürünün üretimine geçmesiydi. İnanmayan, Bloomberg’de okuyabilir: https://www.bloomberg.com/news/articles/2018-07-06/banking-to-cannabis-mckinsey-has-a-plan-for-lebanon-s-economy) Ekonomi ve Ticaret Bakanı Raed Khoury, raporda yer alan önerileri uygulamanın Lübnan için kritik önem taşıdığını söyledi.

Lübnan’ın esrar tarımına başlayıp başlamadığı bir muamma. Ama McKinsey Türkiye’de herhalde bu kadar ileri gitmeyecektir. (Yine de belli olmaz, bu konuyu yakından takip etmekte fayda var.)

Lübnan Hükümeti, McKinsey’e gerçekten inanıyor mu, yoksa dağ gibi birikmiş borcu nedeniyle (Bloomberg’e göre oransal olarak dünyanın en borçlu üçüncü ülkesi), dünyaya “Bakın McKinsey’le çalışıyorum, bana yardım edin” mesajı vermeye yönelik bir PR operasyonu mu yürütüyor, belirsiz.

McKinsey sadece Lübnan’da değil dünyanın birçok ülkesinde kamu projeleri yürütüyor. Suudi Arabistan’ın “2030 Vizyonu”nun da McKinsey tarafından hazırlandığı ve çalışmaların sürdüğü söyleniyor.

Kısacası McKinsey’in, Bakan Berat Albayrak’ın açıkladığı “Maliyet ve Dönüşüm Ofisi”nin yapılanması ve denetimine talip olmasında şaşıracak bir şey yok.

Geçtiğimiz Haziran ayında, McKinsey’in devlette görev üstlenmesi daha gündemde bile değilken, yönetim danışmanlığı dünyasının ünlü bir isminden, şirketin Cumhurbaşkanlığı yönetim sisteminin yapılanmasında önemli bir rol üstlendiğini duymuştum. Bunu 24 Haziran seçimlerinden 3 gün sonra Twitter’da yazdım:

McKinsey’in Maliyet ve Dönüşüm Ofisi’nde görev alacağı açıklanınca Odatv, bu tweet'i “Bu mesaj çok konuşulacak” diye haber yaptı. 

Aslında bunda şaşıracak bir şey yok, Albayrak tarafından yapılan açıklamadan önce McKinsey ile onlarca toplantı yapılmış, şirketin dünyanın çeşitli yerlerindeki ofislerinden uzmanlar Ankara’ya gelmiş, gitmiş olmalı.

McKinsey’in Lübnan ofisindeki cin fikirli uzmanlar da Türkiye’ye “allocate edilen” ekipte yer alıyor mudur acaba?

Ne devleti, ne de Türkiye’yi yeteri kadar tanımayan McKinsey’in (Şirketin Levent Tekfen Tower’daki ofisiyle Türkiye’deki başlıca müşterileri olan bankaların genel müdürlükleri arasındaki mesafe birkaç yüz metreyi geçmez) Ankara'da neler yapacağını bekleyelim, görelim...

Tabii yönetim danışmanlarıyla ilgili anlatılan fıkrayı akıldan çıkarmadan.

Yazarın Diğer Yazıları

Küresel duruma BM’den bakış: Afganistan ve Suriye örnekleri

Suriye bir etnik, dinsel, mezhepsel mozaik. Siyasî istikrarın ön koşulu, çoğulcu ve katılımcı demokratik yönetimin oluşturulabilmesi. Yönetimi fiilen devralan yapının bunu gerçekleştirme iradesi ve yeteneği var mı, ön yargısız izleyip göreceğiz…

Siyaset işkence yasağına sahip çıkmalı

Geçmişte ve bugün birçok ülkede siyasetin isterse işkence yasağına sahip çıkarak hızlı ve görünür ilerleme sağladığı biliniyor. “İşkenceye sıfır tolerans” ilkesinin yalnız sözde değil, uygulamada da gerçekleşmesi, demokratik istikrarın kalıcı olmasını sağlayacaktır

BM Komisyonu: Filistin’de ve İsrail’de uluslararası hukuk ihlal edildi

Uluslararası Ceza Mahkemesi Savcısı’nın haklarında talep ettiği tutuklama müzekkerelerinin onaylanması durumunda, İsrail Başbakanı ve Savunma Bakanı yargılanmak üzere aranıyor durumuna düşecekler ve Roma Statüsü’ne taraf ülkeleri ziyaret edemeyecekler

"
"