13 Aralık 2018

10 bin dolar gelire AKP getirdi, 20 bin dolara o götüremez

AKP eğer katmadeğer ve teknolojiye odaklı bir büyüme stratejisi izleseydi, kendi çevresine rant aktaramayacak, kendi zenginlerini yaratamayacaktı

Hafta başında Türkiye’nin yıllar boyu dere tepe düz gidip bir arpa boyu yol kat ettiğini öğrendik. Türkiye ekonomisi üçüncü çeyrekte (Temmuz-Ağustos-Eylül) yüzde 1.6 büyüdü. Dolar bazında hesaplayınca ekonominin bir yıl önceye göre yaklaşık 50 milyar dolar küçüldüğü ortaya çıktı. Kişi başına gelir ise üçüncü çeyrekte 10 bin 272 dolar olarak gerçekleşti.

Peki kişi başına gelir 10 yıl önce neydi?

2008’de kişi başına gelir 10 bin 436 dolardı. Ekonominin 10 yıldır patinaj yaptığının en somut göstergesi.

AKP iktidara geldiğinde kişi başına gelir 3 bin 492 dolardı. 6 yılda 10 bin dolara yükseldi. Sonra orada takıldı kaldı.

İnşaat sektörü öncülüğünde büyüyerek 3 bin doları 10 bin dolar yapmak mümkün. Ama inşaatla 10 bin doları 20 bin dolar yapmak mümkün değil. Bunun için iyi eğitilmiş bir işgücüne, katmadeğer ve teknolojiye odaklı bir ekonomi politikasına ihtiyaç var.

Türkiye tercihini eğitimden, bilgiden, yüksek teknolojiden değil betondan, çimentodan, inşaattan yana kullandığı için o treni kaçırdık.

Birikim dergisi 2011 yılında AKP’nin inşaat takıntısını unutulmaz bir kapakla anlatmıştı..

Birikim’in kapağı, kendisine muhafazakar diyen bir partinin içine düştüğü çelişkiyi çok güzel anlatıyordu. AKP, İstanbul’un tanınmayacak hale gelmesi, tarihi camilerin devasa binalar arasında kaybolması pahasına inşaat öncülüğünde büyüme stratejisini tercih etmişti.

Garip olan, AKP’nin içinden çıktığı Milli Görüş hareketinin lideri Erbakan’ın geçmişte “ağır sanayi” kavramını dilinden düşürmemesiydi. Nasıl oldu da, ağır sanayi öncülüğünde kalkınmayı savunan Erbakan’dan ilham alan ve muhafazakar olduğunu iddia eden bir parti, inşaat sektörünü adeta kutsal belledi?

Kısa bir süre önce katıldığım Özgürlük Araştırmaları Derneği’nin toplantısında iktidar partisine yakın bir siyasetçi, bunun bilinçli bir tercih olmadığını, “insanımızın ufku bu kadar olduğu”, “şehre yeni gelmiş insanların aklına teknoloji geliştirmek değil bina dikmek geldiği için “AKP döneminde inşaatın öne çıktığını savundu.

Keşke böyle olsaydı. Ama böyle değil. AKP’nin inşaat ve hizmetlere dayalı bir büyüme politikası izlemesinin nedeni, “insan malzemesi” veya konjonktür değil siyaset yapma tarzıydı.

Bu yıl yayınlanan “Kayırma Ekonomisi” adlı kitabında AKP dönemindeki kamu ihalelerinin dağılımını inceleyen iktisatçı Esra Çeviker Gürakar ilginç bir sonuca ulaşıyor: Son dönemde inşaat ve hizmet ihalelerini kazanan şirketlerin ezici çoğunluğu, iktidara yakın şirketlerden oluşuyordu.

Bunda şaşırtıcı bir yan yok. Şaşırtıcı olan, katmadeğerli sanayi ürünlerine yönelik ihaleleri çoğunlukla TÜSİAD üyesi, AKP’ye uzak şirketlerin almış olması.

Yani?

Yani AKP’nin inşaat ve hizmetlere dayalı büyüme stratejisi izlemesinin nedeni, rant aktarmanın, kendi zenginlerini yaratma yolunun inşaat ve hizmetlerden geçmesiydi. Teknoloji odaklı bir ekonomi politikası izlese bunu yapamayacaktı.

Müteahhit olmak kolay. Gerçekten inşaatçı olmanıza gerek bile yok, siyasi ilişkilerinizi kullanarak aldığınız ihaleyi bir taşerona verip para kazanabilirsiniz.

Oysa teknoloji öyle mi? Teknoloji işi yapmak için eğitiminiz, bilgi birikimi ve tecrübeniz olması gerekir.

AKP eğer katmadeğer ve teknolojiye odaklı bir büyüme stratejisi izleseydi, kendi çevresine rant aktaramayacak, kendi zenginlerini yaratamayacaktı.

Türkiye ekonomisinin tıkanmasına neden olan açmaz bence budur.

10 bin dolarlık kişi başına geliri 20 bin dolara çıkarmasının yolu, ranta dayalı siyaset modelini değiştirmekten geçiyor. Bunu yapmadıkça bir 10 yıl daha patinaj çekmeye devam...

 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Helalleşme yazısı

Helalleşelim. Ama ayrılmayalım

Cumhurbaşkanı Erdoğan faiz indirimi konusunda neden ısrarcı? Kafasındaki plan ne?  

Muhtemelen (İki aydır olduğu gibi) kur akışa bırakılacak, faiz indirimleri sürecek, seçim öncesi olası atakları karşı rezerv açığı kapatılmaya çalışılacak, inançla yola devam edilecek.

Anadolu burjuvazisi şimdi ne düşünüyor?

2018’e kadar amasız, fakatsız destekledikleri AKP’nin arkasında dimdik duruyorlar mı hâlâ? Yoksa ekonomideki, dış politikadaki maceracılıktan, beceriksizlikten bezdiler mi?