07 Kasım 2012

Geleceğe yazılmış bir mektubu okumanın zamanı

Sendikalaşma oranlarının dibe vurduğu, sendikaların sendika yasası çıkarılırken bile dikkate alınmadığı..

 

Sendikalaşma oranlarının dibe vurduğu, sendikaların sendika yasası çıkarılırken bile dikkate alınmadığı, toplumsal-siyasal etkilerinin hissedilmediği, işverenlerin ve hükümetin sendikaları muhatap dahi almadığı günümüzden 1960’lara bakınca “bir zamanlar sendikalar vardı” diyor insan. Evet, bir zamanlar sendikalar vardı. 1961’de yüz bine yakın işçiyi Saraçhane meydanında toplayan sendikalar vardı. 1963’te henüz grev yasası çıkmadan anayasadaki grev hakkına dayanarak grev yapan Kavel işçileri ve onlara öncülük eden Maden-İş Sendikası vardı. 1968’de sendika seçme hakkı için Derby lastik fabrikasını işgal eden lastik işçileri ve Lastik-İş Sendikası vardı. 1970’de sendikası ortadan kaldırılmak istediğinde 15-16 Haziran’da iki gün boyunca Türkiye’yi sarsan on binlerce işçi ve sendikacı vardı. Ve onlar ta o günlerden bizlere sesleniyor…

\

Bu yazımda bir zamanlar direnerek hak kazanan sendikaların ve işçilerin geleceğe (aslında tam da bugüne) yazdıkları bir mektuptan söz edeceğim. Daha önce emek tarihi konusunda çeşitli çalışmalara imza atan Zafer Aydın, bu kez 1960’ların destansı işçi eylemlerinden biri olan Derby işgalini kaleme aldı:Geleceğe Yazılmış Mektup-1968 Derby İşgali. Aydın’ın kitabı Türkiye Sosyal Tarih Araştırma Vakfı(TÜSTAV) bünyesinde yer alan vesosyal tarih alanında yüze yakın kitap yayınlayan Sosyal Tarih Yayınları tarafından basıldı.

Kitap Lastik-İş Sendikasının ve sendikanın Derby lastik fabrikasındaki üyelerinin Türkiye işçi sınıfı tarihinde özel bir yeri olan 6 günlük işgal eyleminin belgesel öyküsü. 1960’larda mücadeleci özellikleri ile ön plana çıkan Lastik-İş Sendikası 1967’de DİSK’in kurucu sendikalarından biriydi. Lastik-İş’in sıra dışı ve efsanevi genel başkanı Rıza Kuas 1961 yılında kurulan Türkiye İşçi Partisi’nin (TİP) 12 kurucusundan biriydi. Kuas 1965 ve 1969’da TİP milletvekili olarak parlamentoya girmişti.

Lastik-İş yıllardır Derby’de örgütlü, işverenle muhatap olan ve topluiş sözleşmeleri bağıtlayan bir sendikaydı. Ancak Lastik-İş’in DİSK’in kurucusu olmasının hemen ardından rakip bir sendika yaratılmıştı. Türk-İş tarafından kurulan Kauçuk-İş adlı bu rakip sendika Lastik-İş gibi mücadeleci bir sendikaya karşı işverenlerin gözdesi olmuştu. Dahası bu sendika yöneticileri DİSK ve Lastik-İş’i çökertmek için ABD sendikalarından maddi yardım bile istemişti.Derby işvereni Lastik-İş’ten hoşnut değildi ve Lastik-İş’i bertaraf etmek istiyordu. Lastik-İş’in sendikacılık tarzı ve talepleri işvereni rahatsız etmiş olmalı ki, işveren Lastik-İş’in işyerinde ve sektördeki gücünü kırmak istedi.  İşveren, çeşitli devlet kademelerini ve yargıyı da yanına alarak Lastik-İş’i devreden çıkarıp yerine kendi kurdurduğu Kauçuk-İş ile masaya oturmak istiyordu. Nitekim işveren bu girişimlerden yasal zeminlerde sonuç aldı. Çalışma Bakanlığı, işçilerin iradesini hiçe sayarak,  naylon üyelerle sağlanmış çoğunluğu dikkate alıp yetkiyi Kauçuk-İş Sendikasına verdi. Yargı da bu yetkiyi onayladı.

İşte tam bu noktada olan oldu Kauçuk-İş ile işverenin toplu sözleşme masasına oturacağı 4 Temmuz 1968 günü işçiler, referandum talebiyle fabrikayı işgal etti. İşgal sonunda yasalarda referandum düzenlemesi olmamasına rağmen işgal altındaki fabrikada yargı gözetiminde ‘delil tespiti’ adı altında referandum yapıldı. Referanduma katılan 950 işçiden 920’si Lastik-İş’i, 6’sı da Kauçuk-İş’i tercih etti. Böylece Kauçuk-İş Sendikasına verilen yetkinin sahte olduğu ortaya çıktı. 6 gün süren işgal eylemi sonucunda kazanan işçiler ve Lastik-İş Sendikası olmuştu. İşgali ve referandumu takiben Derby işvereni Lastik-İş Sendikasını tanıyarak toplu sözleşme masasına oturdu. Zor oyunu bozmuş ve karanlık mahfillerde tezgâhlanan oyun ters tepmişti.

Olayın görünen yüzü bir yetki mücadelesi ve işyeri işgali olsa da, olayın arka planında ve iki sendikacılık anlayışı arasındaki fark yatıyordu. İşveren ve devletin Derby’deyapmak istediği mücadeleci ve demokratik bir sendikacılık anlayışını, Lastik-İş ve DİSK’i boğmaktı. Derby’deDİSK’in lokomotif sendikalarından biri olan Lastik-İş’in gücünü kırsalardı, DİSK’in gelişimine de set çekmiş olacaklardı. Güdümlü sendikacılık Derby’de başarılı olsaydı ardından başka işyerlerinde de gündeme gelecekti. Aydın’ın görüştüğü Derby işçilerinden biri olayın kritik önemini  “Lastik-İş az daha gidiyordu” diye özetlemektedir. Derby’de kazanan yeni mücadeleci bir sendikacılık tarzıydı. Derby işgali ile yeni filizlenen sınıf sendikacılığını boğma operasyonunu boşa çıkmıştı.Ama sınıf sendikacılığından haz etmeyen devletlûlar ve işverenlerDerby’den sonra da girişimlerinden vaz geçmediler. 15-16 Haziran 1970’de DİSK’i topyekûn ortadan kaldırmak istediler. Ancak bu kez de başarılı olamadılar.Yıllar sonra12 Eylül 1980 darbesi ile bu konuda epeyce mesafe aldılar.

Derby işgaliTürkiye işçi sınıfı tarihinde fiili mücadelelerle hak kazanımının önemli örneklerinden biridir. İşçiler büyük bir cesaretle dönemin yasalarının “suç” saydığı bir eylem ile dönemin yasalarını zorlayarak “referandum” hakkını fiilen kazanmıştı. Derby, mücadele ile hak kazanma fikrinin bilince kazınmasına yol açtı. Nitekim bu bilinç sıçraması nedeniyledir ki, iki yıl sonra, 1970’de on binlerce işçi DİSK’i yok etmek isteyen yasaya karşı iş bıraktı ve sokağa çıktı.

Derby işgali ile fiilen sağlanan ancak daha sonraki yıllarda yasal bir kazanıma dönüşemeyen referandum hakkının ne kadar önemli olduğu bugün daha iyi anlaşılmaktadır. İşçilerin istedikleri sendikayı özgürce seçmelerini sağlayacak referandum yerine on yıllardır uygulanan mevcut yetki sistemi sendikal örgütlenmeyi bitirme noktasına getirdi. Çünkü işveren itirazları nedeniyle yıllar süren yetki davaları sonucunda sendikalar yetki alamaz, örgütlenemez hale geldi.Bu yüzden Derby işgalinin temel talebi olan referandum hakkı bugün de sendikacılığın kritik ve yaşamsal bir hedefidir. O yüzden yazarın kitaba “geleceğe yazılmış mektup” adını vermesi manidardır. Gerçekten de Derby işgali bugüne, bugünün sendikacılığına yazılmış bir mektuptur.

Derby işgali günümüz sendikacılığın hazin durumu açısından da yeniden okunması gereken bir öykü. İktidar ve işveren karşısında iki büklüm sendikacılıkla çalışanlarının haklarının savunulamayacağını, işçi haklarını savunmanın yolunun çalışanlara güvenen ve onlarla bütünleşmiş sendikalardan geçtiğini bize öğreten bir deneyim.

Zafer Aydın, zengin arşiv belgelerine ve işgalin çok sayıda tanığı ile yaptığı görüşmelere dayanarak Derby işgalini geleceğe yazılmış bir mektup, bir belgesel öykü olarak anlatıyor.Sadece,“geçmiş direnişler olur ki hayali cihan değer” demek için değil, emek mücadelesinden ümidi kesmemek için de, “sol memenin altındaki cevahirin” kararmaması içinde Derby işgalinin öyküsünü, geleceğe (bugüne) yazılmış bu mektubu okumak lazım…

Zafer Aydın, Geleceğe Yazılmış Mektup-1968 Derby İşgali, Sosyal Tarih Yayınları, 2012, 296 s. www.tustav.org

 

Yazarın Diğer Yazıları

Özel madenlerde işçi ölümleri oranı, kamu madenlerinden 16 kat daha fazla!

Siirt’teki katliam açık maden sahalarında yaşanan ilk katliam değil

Dünden bugüne üniversiteye karşı bitmeyen kötülük

Kimsenin şüphesi olmasın, bu hukuksuz ve haksız karar er geç ortadan kalkacak...