“Büyük lokma yut, büyük laf etme” demiş atalarımız.
Haklılar.
İki gün üstüste CHP yazdım. Sonuncusunu yazdıktan sonra arkama yaslandım, “Eh artık iki ay CHP yazmaya gerek kalmaz” dedim.
Dememeliymişim. Yine CHP yazacağım.
Meraklısı olduğumdan değil. Meraksa AKP meraklısıyım. Başbakanından başlayıp bakanına bakmayanına kadar, çok önemli işlere parmak basıp, sonra da bastığı parmağın altında çok önemli değerleri yamyassı eden AKP üstüne yazmak isterim.
Gel gör ki şu günlerde CHP’den ne fırsat bulabiliyorum ne vakit…
İnşaallah bu Tırmık epey bir süre için CHP üstüne sonuncu Tırmık olur. (Amin)…
* * *
Tamam yine CHP üstüne yazacağım da edepsiz laflar kullanmadan nasıl yazacağım ?
Belleğimde durmadan Can Yücel’in bir sözü dolanıyor. 1960 yılların TİP üyelerinin unutamadığı bir sözü. Bir TİP kongresinde birilerinin ha bire tüzük maddelerinden söz edip, Meclis içtüzüğüne göndermeler yapıp itirazlarını temellendirmeye çalışmalarından canı sıkılan Can Yücel o davudi sesiyle arka sıralardan kükremişti: Arkadaşlar bize tüzük değil b.zük lazım; b.zük…
* * *
Dün Meclis’te CHP’liler durmadan içtüzükten, adetten, gelenekten, teamülden örnekler vererek AKP’nin bir manevrasını savuşturma çabasındaydılar.
Haberi sanırım TV’lerden izlediniz. Bugünkü kağıt gazetelerde de bol bol ayrıntı okuyacaksınız.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu haftalar önce 44 CHP milletvekilinin de imzasını taşıyan “Kanlı çatışmalı ortamlara neden olan olay ve olguların araştırması, toplumsal barışı dinamitleyen, ülke kaynaklarını heba eden, yurttaşların yaşamına mal olan bu sürecin son bulması için çözüm yollarının bulunması amacıyla bir meclis komisyonu kurulması” için önerge vermişti.
Keza BDP Grup Başkanvekili İdris Baluken de ''Kürt sorununun araştırılmasına'' yönelik bir önerge vermişti.
Son hafta AKP’liler de “Çözüm Sürecini Değerlendirme Komisyonu”nu kurulması için bir önerge vermişlerdi.
Her üç önergenin adları farklıydı ama istense de istenmese de Kürt sorununun dününe ve ille de bugününe bakılacaktı.
AKP’liler Meclis içtüzüğüne aykırı olmayan ama teamüllere aykırı bir manevra ile CHP’nin önergesi ile kendi önergelerini birleştirmek için harekete geçtiler. CHP buna yanaşmayınca 22 AKP milletvekili CHP önergesinin altına imza koyarak iki önergenin birleştirilmesinin önünü açtılar.
CHP’lilerin bu beklenmedik manevra karşısında zembereği boşaldı. Kendi önergelerini geri çekmek istediler ama geç kalmışlardı.
Şimdi CHP tüzük ihlalinden, ahlaktan söz ediyor; Kılıçdaroğlu sözü “Şeytanca bir oyun” vurgusuna kadar taşıdı…
MHP de bu koroya balıklama atlayarak katıldı. Sonuçta Meclis’ten bir komisyon kurulucak. Adı ne olursa olsun bu komisyon Kürt sorununu tartışacak. Konuya hangi açıdan girerse girsin eninde sonunda Kürt sorununun bugününün enine boyuna tartışılmasının önünde engel yok.
Dün geceye kadarki gelişmelere bakılırsa MHP ve CHP o komisyona üye vermeyecek. AKP ve galiba BDP’li milletvekillerinden oluşan bir komisyon kurulacak. Komisyon çözüm sürecini değerlendirecek yani ister istemez Kürt sorununun çözümüne ilişkin sorunları tartışacak ve Kürt sorununun bugünkü durumunu ele alacak.…
Sonra ne olacak ?
Hiiiiç…
Bu güne kadar kurulan Meclis araştırma komisyonlarından ne olduysa o olacak. Ciltler dolusunu raporlar Meclis arşivinin raflarında yerini alacak ve belki bir gün bir doktora öğrencisi ya da doçentlik tezi yazacak bir akademisyen o raporların kapağını kaldıracak, bir tez yazacak. Falan filan…
CHP şimdi imzasını geri çektiği önergeyi verdiğinde kabul edilmeyeceğini varsaymıştı. Çünkü ister değerlendirme komisyonu olsun, ister araştırma komisyonu, Meclis’te kurulan komisyonların hangi partiden kaç millekvekili ile kurulacağı içtüzükte açık seçik belirtilmiş. Yani CHP’nin önergesi kabul edilseydi kurulacak komisyonun partilere göre üye dağılımı ile bugün kurulmak istenen arasında fark yok. Olması mümkün de değil.
Geriye ne kalıyor?
Komisyonun adı.
Adı ne olursa olsun bir komisyonda söylenecek sözü olan söyler, savunacak önerisi olan dile getirir. Ne söylenecek sözü, ne dişe dokunur bir önerisi olmayan ne yapar?
CHP dün ne yaptıysa onu yapar.
Bana da Can Yücel ağabeyimin yıllar önceki bilgelik dolu edepsiz cümlesini belleğin derinliklerinden çıkarıp, biraz edeplice hale getirip T24 okurlarına aktarmak kalır...