29 Temmuz 2014

Okuyun, ağlamayın, becerebilirseniz gülün…

Aslında yargı erki yandı; o yanınca hukuk yandı, hukuk yanınca adalet yandı…

Bayramın ikinci gününde ağzınızın tadını kaçırmak gibi kötü bir niyetim asla yok. Tersine belki biraz gülümsetirim niyetiyle yazıyorum. Ötesi artık size kalmış.

Buyrun…

Yine yargı erkinden, yargıda, hele hele yüksek yargıda olup bitenlerden, adaleti ete kemiğe büründürmekle yükümlü yargıç ve savcıların “hal-i pürmelal”inden (=çok keder verici hâlinden) söz edeceğim.

“Taktın” diyeceksiniz.

Evet taktım. Çünkü takmak, hem de hiç ara vermeden takmak gerek.

Yargı bu. “Şu kadar yıl hapis” der; dedi mi  ne yapsan nafiledir, kaçamadın mı o kadar yılı kodeste geçirirsin. Eh, taksit taksit de olsa epey yılı kodeste geçirmiş biriyim, elbet korkarım, o yüzden de elbet takarım…

Yargıda, adalet aygıtında olup bitenler 17 Aralık’tan sonra iyice çığrından çıktı, bugünlerde ise  artık komedi mertebesine ulaştı.

Öyle ki bu günlerde herhangi bir hukuk fakültesinde hukuk eğitimi gören öğrenciler, hocalarına dönüp “Hocam siz ya palavra atıyorsunuz ya da başka bir ülkeden söz ediyorsunuz. Anlatıp öğrettiklerinizle Türkiye’de olup bitenler arasında uçurumlar var” deseler, hocaların verecekleri cevap yok.

Mesela hukuk fakültelerinde okutuluyor:

“Savcı  devlet adına yurttaşın Anayasadaki haklarını korumak; suç ihtimali olan eylemleri, etkinlikleri, edimleri soruşturmak; soruşturma sonunda yasaya aykırı davrandıklarını saptadıklarını kamu adına cezalandırılmalrı için yargıç karşısına dikmekle  yükümlüdür. Tümüyle bağımsızdır ve hiç bir kişi yada makam onu yönlendirme, etkileme, hele hele emir verme hakkına sahip değildir. Nitekim o yüzden onlara  savcı denmez, cumhuriyet savcısı denir…”

Okulda bunu belleyen öğrenci gazetede okuyor:

“… Adana ve Hatay’da MİT’e ait, El Kaide’ye götürülmek üzere ağır silah dolu olduğu iddia edilen TIR’lara ilişkin soruşturmayı yürüten Adana Savcısı Aziz Takcı, Adana operasyonu sırasında TIR’larda arama yapılmaması için dönemin Adana Valisi Hüseyin Avni Coş’un Başbakan Tayyip Erdoğan’dan ‘Bu araçlar MİT’e ait, biz görevlendirdik. Bu konuda yasa çıkaracağız. Hiçbir işlem yapılmadan araçlar bırakılsın’ mesajını ilettiğini aktardı…”

Eeee ?

Ya hukuk fakültelerinde öğretilen savcı tanımı yanlış ya da bizde yanlış valiler ve çok yanlış bir başbakan var…

 

*    *    *

 

Bir başka ve sanırım en az yukarıdaki kadar ürkütücü bir örnek. Bu haber Cumhuriyet’te ve oradan aktarılarak T24’de yayınlandı. Ürktüm. Bekledim. Yalanlanacağından, “Bu ne rezalet. Böyle haber olur mu ? Yargı aygıtının en kilit kurumu HSYK’ya üye olacak yargıçlarla ilgili böyle sınıflandırmalar yapılamaz” filan deneceğinden emindim.

Yanıldım.

Yalanlanmadı.

Şimdi sabrınıza sığınarak haberi bir kez daha aktarıyorum:

…HSYK seçimleri için YARSAV ve Yargıçlar Sendikası ortak aday listesi hazırladı. Yargıtay üyelerinin seçimine YARSAV’la birlikte ağırlığını koyan Gülen cemaatine yakın hakim ve savcılar ise HSYK seçimlerinde umduğunu bulamadı.

YARSAV ve Yargıçlar Sendikası, Ekim ayında yapılacak HSYK seçimlerine ortak liste ile gitme kararı alırken, Yargıçlar Sendikası’nın ısrarıyla cemaatçi üyeler listeye sokulmadı. YARSAV ve Yargıçlar Sendikası arasında cemaatçi üyelerin listeye alınıp alınmaması konusunda uzun tartışmalar yaşandığı öğrenildi.

Bu durumda seçimlere iki listenin girmesi bekleniyor. Hükümete yakınlığıyla bilinen Yargıda Birlik Platformu, aralarına bazı ülkücü ve sosyal demokrat isimleri de alarak seçim yarışına hazırlanırken, YARSAV ve Yargıçlar Sendikası sol ve Atatürkçü bir listeyle Yargıda Birlik Platformu’nun karşısına çıkacak…

Demek ki neymiş?

Ülkede yargı erkinin en tepelerine aday olan yargıçlar kendilerini AKP’li ya da Atatürkçü, solcu, Cemaatçı filan diye tanımlıyorlarmış. Bu o kadar ayan beyanmış, okadar dile düşmüş ki yukarıda okuduğunuz haberi yalanlamak ne söz, kabulleniyorlarmış.

Yargıçların kişisel olarak siyasal, ideolojik  tercihleri elbette olabilir. Tersi insan doğasına aykırı olur. Ama yargıçlar kendilerini kamuoyu önünde yukarıdaki gibi tanımlıyorlarsa bu da hukukun doğasına aykırı olur…

Ben yukarıdaki haberden şunu anlarım:

AKP’ci yargıçların karşısına çıkarılan Atatürkçü, Cemaatçı, solcu. yandı.

Atatürkçü yargıçların karşısına çıkarılan solcu, AKP’ci, Cemaatçı yandı.

Solcu yargıçların karşısına çıkarılan AKP’ci, Cemaatçı, Atatürkçü yandı.

Cemaatçı yargıçların karşısına çıkarılan Atatürkçü, AKP’ci, solcu yandı…

 

*    *    *

 

Farkettiniz:  Aslında yargı erki yandı; o yanınca hukuk yandı, hukuk yanınca adalet yandı…

Bu durum artık ürkütücü, olmaktan çıktı; o sınırı aştı. Anayasasında “hukuk devleti” olduğu  yazan bir ülkede kara mizaha dönüştü.

Bana da bayramın ikinci günü okurlar belki biraz gülümser diye bunu yazmak kaldı…

 

Yazarın Diğer Yazıları

Bitirilmeyen bir Tırmık ve bir kişisel not

Hiç günü kurtarmak için yazmadım. Bundan sonra da yazmam

Reis boşa koysa dolmaz, doluya koysa almaz

Reis'in derdi büyük. Eğer "Seçim zamanında yapılacak" sözünü ve iddiasını yalayıp yutmayacaksa Anayasa'yı değiştirmek zorunda. Anayasayı değiştirmeye ise Meclis'teki AKP ve MHP milletvekillerinin sayısı yetmiyor. O zaman geriye tek seçenek kalıyor. Erken seçim

Bir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden

MHP Başbuğu partisinin Kızılcahamam kampının kapanışında konuştu. Valla kampa katılan MHP yiğitleri ne düşündüler bilemem. Zaten düşündükleri olumsuzsa dile getirmek MHP çatısı altında pek mümkün değildir. Parti disiplini değil, Başbuğ disiplini olsa gerek. Ama ben elbette her türüyle milliyetçiliğe, dolayısıyla MHP’ye de, onun Başbuğ’una da çok ama pek çok uzağım, öyleyse Başbuğ’un sözleri üstüne düşündüklerimi dile getirebilirim