02 Haziran 2014

Demokratik özerklik sınavı

Ağrı boşluğu da kapandı. Kürt siyasal hareketi bölgedeki hemen hemen bütün belediyelerde yönetimi eline aldı.

Ağrı boşluğu da kapandı. Kürt siyasal hareketi bölgedeki hemen hemen bütün belediyelerde yönetimi eline aldı.

Tamam, Kürt siyasal hareketinin önünde yoğun bir yaz var. Haziran’da HDP Kongresi toplanacak; Ağustos’a kadar cumhurbaşkanlığı seçimi için propaganda etkinlikleri var ve “Barış süreci”nde somut adımlar atılacağı ve o adımların bir takvime bağlandığını AKP’nin ağır toplarından Beşir Atalay resmen açıkladı.

Ancak bütün bunlar yazının başlığındaki sınavı ne önemsizleştiriyor, ne sınavın ertelenmesi için geçerli birer mazeret.

Barış sürecinin yükünü ve sorumluluğunu büyük ölçüde İmralı ve Kandil taşıyor; cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgili çalışmalar HDP’nin sırtında ve sorumluluğunda olsa gerek.

Bu durumda bölge partisi olacağı resmen açıklanan BDP’nin payına da Ağrı’yı da kazanarak taçlandırdığı yerel yönetimlerde “demokratik özerklik” sınavı düşüyor.

Demokratik özerklik terimi özellikle Kürt siyasal hareketinde çok ve sık dillendiriliyor. Ancak pratikteki karşılığı üstüne elde somut bilgi ve veri yok. Demokratik özerklik üstüne söylenenler özden çok biçime yönelik öneriler ya da öngörüler.

Kimileri sorunu, bölgede resmi kurum ve kuruluşlarda Türkiye Cumhuriyetinin bayrağı ile Kürt siyasal hareketinin bayrağının yanyana dalgalanması olarak tanımlıyor. Kimileri zabıta gücünün de yerel yönetimlerin eline verileceğini söylüyor. Kimileri valilerin seçimle gelmesine vurgu yapıyor. Kimileri Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’yla yetinilebileceği kanısında; kimileri ise  “Demokratik özerklik onu kat be kat aşacaktır” iddiasını öne çıkarıyor.

İyi hoş da demokratik özerklik bunların herhangi birinden ve hatta bunların toplamından ibaret olmasa gerek.

Okuduklarımdan, dünyadaki benzer uygulamalardan benim çıkardığım demokratik özerkliğin iki temel koşulu var: Demokratiklik ve özerklik

Tek tek ele alalım:

Özerklik: Yani her konuyu Ankara’nın belirlediği; neyin ne ve nasıl olacağına Ankara’daki merkezi iktidar ile devlet bürokrasisinin karar verdiği bugünkü hantal ve gitgide çağdışı kalan sistemin tepeden tırnağa değişmesine gidecek bir süreç. Bunun Türkiye’nin her yanına yayılması gerek ama görünen o ki şimdilik ilk arayışları, ilk denemeleri BDP’nin yerel yönetimlerin direksiyonuna oturduğu illerde gözleyeceğiz…

Ancak bu anlamda özerklik basit bir yerel yönetim uygulaması olamaz. Yeni yasalar, devlet örgütlenmesinde köklü değişiklikler, devletin siyasal, idari, kültürel ve ille de mali yapılanmasında yeni düzenlemeler zorunlu. Yoksa özerkliğin sadece lafı edilmiş olur.

Demokratik: Kürt siyasal hareketi “özerklik” teriminin başına her zaman ve mutlaka “demokratik” terimini yerleştiriyor… Bunun bir anlamı ve önemi olmalı.

Var da…

Kararları Ankara’nın değil de BDP’li belediye başkanının vermesi; yani Ankara’nın yerine o bölgede Diyarbakır’ın geçmesi sıradan yurttaşlar için “Eski hamam eski tas, sadece tellaklar değişti” olarak kavranabilir.

Özerk bir yerel yönetimi ancak ve ancak etnik, dinsel ve cinsel ayrımcılığın kökünü kazıyacak, yurttaşların hiç bir ayrımcılığa uğramadan yönetime katılabilecekleri bir işleyiş demokratik kılar. Eğer katılımın önündeki tüm engeller yok edilmiyorsa demokratik sözcüğü içi boş bir süsten ibaret kalır.

Sokaktan mahalleye, mahalleden semte, semtten kentin tümüne yayılan bir yurttaş örgütlenmesi kanalıyla yönetime katılım sağlanmıyorsa, kerameti kendinden menkul siyasi komiserler karar verme yetkisini kendilerinde görüyorlarsa orada “demokratik” değil “mış gibi yapma” hilebazlığı vardır…

*    *    *

Yerel seçim öncesinde Kürt siyasal hareketinin sözcüleri “Demokratik özerkliği” hemen başlatacaklarını belirttiler.

Herhalde bunu derken bir yandan Ankara’nın ipleri elinden bırakmaya niyetli görünmeyen siyasal iktidarına, hantal bürokrasinin engelleme ustalığına karşı mücadele edeceklerini, bir yandan da ciddiye alınacak bir deney birikimi olmayan katılımcı demokrasiyi neredeyse sıfırdan inşa etmek zorunda kalacaklarını biliyorlardı.

Benim de sınav dediğim bu zaten.

Ve bu bir sınavsa sınıfta çakmak da var, sınıfı geçmek de var, sınıfı iftihar listesinde yer alarak geçmek de var…

Ne diyelim…

Kolay gelsin…

Yazarın Diğer Yazıları

Bitirilmeyen bir Tırmık ve bir kişisel not

Hiç günü kurtarmak için yazmadım. Bundan sonra da yazmam

Reis boşa koysa dolmaz, doluya koysa almaz

Reis'in derdi büyük. Eğer "Seçim zamanında yapılacak" sözünü ve iddiasını yalayıp yutmayacaksa Anayasa'yı değiştirmek zorunda. Anayasayı değiştirmeye ise Meclis'teki AKP ve MHP milletvekillerinin sayısı yetmiyor. O zaman geriye tek seçenek kalıyor. Erken seçim

Bir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden

MHP Başbuğu partisinin Kızılcahamam kampının kapanışında konuştu. Valla kampa katılan MHP yiğitleri ne düşündüler bilemem. Zaten düşündükleri olumsuzsa dile getirmek MHP çatısı altında pek mümkün değildir. Parti disiplini değil, Başbuğ disiplini olsa gerek. Ama ben elbette her türüyle milliyetçiliğe, dolayısıyla MHP’ye de, onun Başbuğ’una da çok ama pek çok uzağım, öyleyse Başbuğ’un sözleri üstüne düşündüklerimi dile getirebilirim