23 Ekim 2012

CHP: Kilitlenmiş Bir Parti

Dün Cumhuriyet’te, olmadı T24’de Cumhuriyet’te eski kapı yoldaşımTürey Köse’nin CHP’nin çiçeği burnunda siyasetçisi Gülseren Onanç’la yaptığı kısa söyleşiyi...

 

Dün Cumhuriyet’te, olmadı T24’de Cumhuriyet’te eski kapı yoldaşımTürey Köse’nin CHP’nin çiçeği burnunda siyasetçisi Gülseren Onanç’la yaptığı kısa söyleşiyi okudunuz mu? (Okumadıysanız, bırakın şu Tırmık’ı, T24’de o söyleşiyi arayın, kolay bulursunuz, okuyun).

Gülseren Onanç’ı uzun süredir tanıyorum. Açık Radyo’da onunla da kapı yoldaşlığı etmişliğimiz var. İçinin aydınlığı yüzüne vurmuş, tuttuğunu koparır, inatçı mı inatçı bir kadındır.

Şu sözler onun:

“…Çatışmaları önlemek için, Türkiye’nin farklı yerlerinden kadınlar başlarında beyaz tülbentle gelsin, savaşı bitirelim, desin. Her iki taraftan da, hem şehit anneleri hem PKK gerillalarının temsilcileri olsun. Bunun çok etkin olacağı kanısındayım. Hem parti söylemleri içinde çözümcül olmak lazım hem de belli bir kesimin çözüm için baskı yapmasını sağlamak lazım. CHP’li kadınlarla o bölgenin kadınlarını kucaklaştırmak çok önemli. Henüz zamanı belli değil, ama bu toplantıyı yapmayı düşünüyoruz. BDP kongresinde Uludere’den gelen kadınlarla sarıldık. Kadının ağladığını görünce ben de ağladım. Konuştu, hiçbir şey anlayamadım. Belki de anladım. Orada iki kadın bir ortak dilimiz vardı…”

Tanıdık geldi mi?

Daha bir hafta önce Diyarbakır Emniyet Müdürünün “Ağlamayan insan değildir” sözüne “Biz ağlamayız” cevabını yapıştıran bir Başbakan var. Bir de Uludereli bir anneyle sarılıp ağlayan, CHP’de siyaset yapmayı seçmiş bir kadın…

Başlangıçta Gülseren Onanç’ın siyasete atılmasına şaşmadım ama siyaset için CHP’yi seçmesine şaştım. “Kısa sürede yerler, onun gibi içi ile dışı bir ve dilinin kemiği olmayan cesur bir kadını orada yaşatmazlar” dedim.

Yanıldım mı?

Bunu söylemek için henüz erken.

Erken ve niye erken olduğunun ipuçlarını, aynı söyleşide bizzat Gülseren Onanç veriyor. Şu sözler de onun:

“…Siyasette varoluş nedenim, değişim yaratma isteğidir. Yeni CHP’liyim. Bunun partinin temel değerleriyle çelişkili olduğunu düşünenler var, yeni CHP’yi kendi hayalinde bir yere oturtan, bu bizi temsil etmiyor, diyenler, dışlayanlar var. Tüm CHP, yeni CHP değildir, CHP içinde kanatlar var. Yeni CHP, bu kanatlardan biri.

Şu vurgunun altını çizmek gerek: “Tüm CHP, yeni CHP değildir. CHP içinde kanatlar var”…

Bir siyasi partide kanatlar olması bence zenginliktir.

Ama CHP’de değil.

Tersine CHP’deki kanatlar partiyi kilitlemiş durumdalar. Kılıçdaroğlu’nun öğleden önce “Kanı durduracaksa Oslo süreci başlamalıdır” deyip, öğleden sonra “PKK ile görüşme olmaz” fetvasını önümüze koymasını başka nasıl açıklayabiliriz ki ?

Kılıçdaroğlu “Oslo süreci” denen görüşmelerin PKK ile yapıldığını, yapılması gerektiğini bilmiyor olabilir mi?

Ancak kaba (ama yanlış olmayan) bir tanımlama ile “ulusalcı” dediğimiz milliyetçi, devlet tapıncı ile sakatlanmış kanat(lar) CHP’yi çağdaş bir sosyal demokrat partiye yaklaştıracak her adımın karşısına dikiliyor ve partiyi kilitliyor.

Kılıçdaroğlu’nun son kurultayda “Parti içi dengeleri gözettik” deyip parti yönetimi oluşturması, sonunda denge değil kilit işlevi gördü, görüyor.

Demokrasiyi geliştirecek her adımın, her kesimin cimrice korunması, desteklenmesi gereken şu zorlu süreçte olan hem CHP’ye oluyor, hem ülkeye…

Yazık…

 

Yazarın Diğer Yazıları

Bitirilmeyen bir Tırmık ve bir kişisel not

Hiç günü kurtarmak için yazmadım. Bundan sonra da yazmam

Reis boşa koysa dolmaz, doluya koysa almaz

Reis'in derdi büyük. Eğer "Seçim zamanında yapılacak" sözünü ve iddiasını yalayıp yutmayacaksa Anayasa'yı değiştirmek zorunda. Anayasayı değiştirmeye ise Meclis'teki AKP ve MHP milletvekillerinin sayısı yetmiyor. O zaman geriye tek seçenek kalıyor. Erken seçim

Bir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden

MHP Başbuğu partisinin Kızılcahamam kampının kapanışında konuştu. Valla kampa katılan MHP yiğitleri ne düşündüler bilemem. Zaten düşündükleri olumsuzsa dile getirmek MHP çatısı altında pek mümkün değildir. Parti disiplini değil, Başbuğ disiplini olsa gerek. Ama ben elbette her türüyle milliyetçiliğe, dolayısıyla MHP’ye de, onun Başbuğ’una da çok ama pek çok uzağım, öyleyse Başbuğ’un sözleri üstüne düşündüklerimi dile getirebilirim