18 Mart 2017

Türk usulü kadın-erkek ilişkileri

Tatlım Tatlım: Filmin başlıca avantajı Yılmaz Erdoğan’ın kaleminden çıkmış ilginç diyaloglar ve yer yer parlak espriler

TATLIM TATLIM     X  X  X

Yönetim ve senaryo: Yılmaz Erdoğan
Görüntü: Gökhan Tiryaki
Müzik: Ömer Özgür
Oyuncular: Büşra Pekin, Serkan Keskin, Fatih Artman, Şebnem Bozoklu, Özay Gupse, Bülent Emin Parlak, Çağlar Çorumlu, Aylin Kontante

BKM yapımı

 

Her daim enteresan Yılmaz Erdoğan’ın son filmi, bir tür ‘oda sineması.’ Ya da kadın-erkek ilişkileri ve evlilik üzerine uzun, geveze, yer yer ilginç, yer yer komik, ama biraz tekdüze bir eğilme çabası.

Filmin tek kalabalık bölümü olan başlarda ve eğlenen insanlarla dolu bir partide tanışan dört çift, tam tanıştıkları anlarda sırayla karşımıza geliyorlar. İlki hemen biraz uyumsuz izlenimi veriyor: gerçekten de çok iyi bir fantezi oyuncusu olduğu kadar bence çok da çekici bir kadın olan Büşra Pekin’in Serkan Keskin’e ilgi duymasını akıl almıyor!..

Çünkü Serkan ne yakışıklı, ne de çekici. Sadece sempatik ve de komik. Elbette çok iyi bir oyuncu, aynı zamanda... Ama aralarında pek bir uyum yok!..

Neyse... Belki fazla erkek gözüyle bakıyorum!.. Diğer çiftleri oldukça uygun ya da uyumlu buluyoruz. İlişkiler giderek aşka dönüşüyor. Ve hepsi mutluluğa kanat açacak gibi oluyor.

Ama elbette aşk ve evlilikte birden bastıran kara bulutlar da vardır, hep olur.  Böylece ters düşmeler, tartışmalar, giderek fiziksel döğüşler ya da ağır hakarete varan sözler ortaya çıkıyor. Acaba herşeye karşın aşk yine de galip gelecek mi?

Filmin başlıca avantajı Yılmaz Erdoğan’ın kaleminden çıkmış ilginç diyaloglar ve yer yer parlak espriler. Ki gözdem “hemzemin Tacettin” esprisi oldu!.. Yer yer ilginçleşse de giderek monotonlaşan diyaloglar. Ve onca konuşmanın yaratığı kaçınılmaz bir tiyatro havası.    

Ama sonuçta pek sinemasal gözükmeyen bir film de pekala ilginç olabilir. Ve sinema tarihinden onca ‘geveze’ ama büyük yönetmen geçmiştir: Joseph Mankiewicz (All About Eve- Perde Açılıyor’dan Jül Sezar’a, Çıplak Ayaklı Kontes’den Suddenly Last Summer- Bir Yaz Macerası’na), Mike Nichols (Who’s Afraid of Virginia Woolf- Kim Korkar Hain Kurttan’dan Carnal Knowledge- İlk Defa’ya).

Ya da hemen tüm filmleriyle, Alain Resnais veya Eric Rohmer. Demek ki fazla konuşma, tek başına bir filmi sinema-dışı saymaya yetmez.

Bu açıdan, filme belli bir hoşgörüyle bakmak ve Türk usulü kadın-erkek ilişkilerini kimi evrensel tatlar katarak sağlam biçimde veren değişik bir yapım olarak görmek daha doğru.

Tüm oyuncular da üzerlerine düşeni yapıyor ve karakterlerini hem onca sözü iyi konuşmak, hem de yeri geldiğinde bedenlerini en iyi biçimde kullanmak suretiyle hayata geçiriyorlar.

Her gün aynı günü yeniden yaşamak...

BEN  ÖLMEDEN ÖNCE     X  X
(Before I Fall)

Yönetmen: Ry Russo-Young/ Senaryo: Maria Maggenti/ Görüntü: Michael Fimognan/ Müzik: Adam Taylor/ Oyuncular: Zoey Deutch, Halston Sage, Rogan Miller, Kian Lawley, Elena Kampouris, Jennifer Beals/ Amerikan filmi

 

Çağdaş Amerikan üniversite yaşamından tablolar. Bu bildik (elbette filmlerden bildik) çevre içinde, modern yaşamın ahlakını, alışkanlıklarını ve davranışlarını aynen benimsemiş bir avuç kız arkadaş: Yapay dostluklar, yüzeysel arkadaşlıklar, ana-babayla çatışmayı marifet saymalar... Ayrıca marjinal olan herkesi küçümsemeler, flört ve seksi hayatın temeli sanmalar, gününü gün etme felsefesinin yanıltıcı keyfine sığınmalar..

Ve özellikle Samantha Kingston’ın öyküsü. O hengame içinde bir gece geçirdiği ölümcül kaza. Ertesi gün, kendisini hiçbir şey olmamış gibi, o kazadan bir gün öncesinde bulması. Giderek her sabah o günde gözlerini açması.

Ve bu durumda, bu kısır döngü içinde en azından bir şeyler yapmak, birşeyleri değiştirmek için gösterdiği gayret. Sanki “ölmeden önce” günah çıkarma ve hatalarını düzeltme çabası.

Bir romandan uyarlanmış film, aslında o çevreyi, o ‘çılgın kızları’ ve diğer yan kişileri inandırıcı biçimde veriyor. Ama temel kusuru o ünlü filmi, Harold Ramis imzalı Groundhog Day- Bugün Aslında Dündü (1993) filmini andırması. Hem de fazlasıyla... Ki Bill Murray’ın oynadığı film, hatırlayanlar bilir, tam bir kült-filme dönüşmüştü.

Böylece, bizim gibi kaşarlanmış seyirciler için bu hayli "déjà vu" oluyor. Yeniler nasıl karşılar bilmem!.. Gençlerin hepsi iyi seçilmiş iyi oynuyorlar.

Samantha’nın annesiniyse, eğer yaşınız tutuyorsa tanıdık bulacaksınız. Evet, evet: O da o unutulmaz Flashdance müzikalinin (1983) baş oyuncusu Jennifer Beals. Elbette hayli yaşlanmış olarak...


YARIN:  SİYAD OYUNLARI, İSTANBUL FESTİVALİ ÖDÜLLERİ VE BENDENİZ

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Roma tarihine ‘Güç ve Onur’ sloganı eşliğinde yolculuk

Film, belki çok uzun (148 dakika), çok karmaşık, aşırı dramatik gözüküyor. Ama yine de görmeye değer...  

İstanbul güzellikleri önünde özel bir motorla tanışmak

Rahat ve olgun bir kamerayla çekilmiş, müziğe başvurmayan bir film. Belki çok akışkanlığı olmayan, sakin ve özgün bir yapım. Ama bu özgünlüğün birçok sinefili çekeceğine inanıyorum

Din üzerine söylenebilecek ne varsa

Rüya görmek bir anlamda kelebek görmek midir? Tek gerçek varsa, o nedir? Ve sonunda acaba din bir kontrol sisteminden başka bir şey değil midir?

"
"