KURTULUŞ GÜNÜ: YENİ TEHDİT X X
(Independence Day: Resurgence)
Yönetmen: Roland Emmerich
Senaryo: Nicolas Wright, James A. Woods, Dean Devlin, R. Emmerich, James Vanderbilt
Görüntü: Markus Forderer
Müzik: Harald Kloser, Thomas Wanker
Oyuncular: Liam Hemsworth, Jeff Goldblum, Bill Pullman, Jessie T. Usher, William Fichtner, Sela Ward, Judd Hirsch, Charlotte Gainsbourg, Brent Spiner, Maika Monroe, Vivica A. Fox
Fox filmi
|
Aslında ilk bölümü de beğenmemişim. Özellikle de bir kitle filmi görünümü altında Amerikan değerlerinin ve ideolojisinin öylesine reklamına bozulmuşum. Yine de sinemasal belleğim bana en azından o filmin baştan sona ilgiyle izlenen bir futurist masal olduğunu hatırlatıyor.
Ama bu kez durum çok daha vahim. Çünkü, karşımızdaki pahalı oyuncak dünyanın parasına mal olan bir üstün yapım olabilir. Yağmur gibi yağan özel efektlere söylenecek söz bulunmayabilir. Ve o bir otobüs dolusu ünlü ve de ilginç oyuncuya gözümüzün takılması doğal sayılabilir.
Ama yarım düzine yazarın kaleminden çıkmış, ilk filmi de yöneten Roland Emmerich gibi asla ciddiye alınmadıysa da en azından görkemli şovlarla insanı perdeye bağlamayı hep bilmiş bir bezirganın bu yeni filmi, gerçek anlamda bir düşkırıklığı yaratıyor. Ve türe en küçük bir katkıda bile bulunmuyor.
Uzaylı istilasına uğrayıp bunu dünyanın ‘birlik olmasıyla’ atlatan 1996 filminde tam 20 yıl sonrası. Filme göre bu 20 yıl ‘çok olumlu’ geçmiş, tüm dünya halkları biraraya gelerek barış ve dostluk içinde yaşamıştır.
İnsan gözüne kulağına inanamıyor: Acaba aynı dünyaya mı bakıyoruz? Son 20 yılda tarihinin belki en karanlık ve kanlı dönemlerinden birini yaşayan dünyaya? Yoksa senaryoyu yazanlar da uzaydan mı geldi!..
Böylece, artık bir kadın başkana kavuşmuş ABD’de (ki bu da bir öngörü değil, gerçekleşmek üzere olan birşey), dünya birden bir uzaylı saldırısına uğruyor. Ve ülkenin (yani ABD’nin) çeşitli yerlerinde buna karşı savaşım başlıyor.
Film sayısız karakteri barındırıyor. Bunlardan çok azı ilk filmden geliyor: Eski başkan, Doktor Levinson ve babası, gizemli Dr. Okun, vs. Ama hepsi şöyle bir geçip gidiyorlar. Aslında olaylar ve uzaylılar da öyle… Her şey o kadar çabuk olup bitiyor ve hızla geçip gidiyor ki, gerçek bir entrikadan ve gerilimden söz etmek kolay değil. Aynı biçimde, sözkonusu edilen teknolojiyi de kavrama olanağı yok.
Elbette bilim kurgunun parlak zamanı gerilerde kaldı. Kimse o filmlerin etkisini unutamaz ve onu bekleyemez: Maymunlar Cehennemi serisinden Yaratık serisine, Star Wars’dan Star Trek’e, 2001’den Soylent Green’e, Zardoz’dan NewYork’tan Kaçış’a, ET’den Azınlık Raporu’na…
Ama son dönemde bile başyapıtlar çekilmedi mi? I Am Legend’dan Children of Men’e, Avatar’dan İnception’a, Gravity’den Perfect Sense’e? Yeter ki geleceğe dair hayallerimizde özgünlük olsun, gerçeklik payı bulunsun, bizzat bilim-kurgu deyiminin içinde bulunan bilim lafı birazcık ciddiye alınsın…
Bu filmde şöyle bir gözüken sözümona uzaylılardan korkabilir misiniz? Her yana çekilen o lastik gibi yaratıklar ne ola ki? Nerede ilk Alien- Yaratık’taki rüyalarımıza giren canavar? Ya da ET’nin alabiliğine sevimli yaratığı? Nerede bu filmin bilgisayardan çıkma karikatürleri?
Benzer biçimde, bir yandan ‘uyum içinde bir dünya’dan söz edip yalan söyleyeceksiniz. Öte yandan bir kadın başkanla feministleri, bir siyahi yüzbaşıyla Afro-Amerikanları tavladığınızı düşüneceksiniz.
Ve kadroya bir Fransız (Lars Von Trier filminden sonra burada ne aradığını sorup duran Charlotte Gainbsourg) ve bir Japon kızı alarak tüm dünyaya seslendiğinizi umut edeceksiniz. Var mı öyle?
Neyse… Biraz aşırı zalim oldum galiba… Ama beklenti çok olunca (türden beklenti, şirketten beklenti, büyük bütçeden beklenti, kadrodan beklenti) düşkırıklığı da o denli büyük oluyor. En iyisi ben filmi meraklılarıyla başbaşa bırakayım...