31 Ağustos 2018

Hapishanede tek beyaz olmak ve hayatı için dövüşmek...

"Fransız yönetmenin elinden çıkma bu uluslararası ortak-yapım çalışmasının hemen tümüyle gerçek bir Tayland hapishanesinde ve gerçek mahkûmlarla çekildiğini not düşeyim"

ŞAFAKTAN ÖNCE       X  X  X  X 
(A Prayer Before Dawn)

Yönetmen: Jean Stephane Sauvaire
Senaryo: Jonathan Hirschbein, Nick Saltrese
Görüntü: David Ungaro
Müzik: Nicolas Becker
Oyuncular: Joe Cole, Pornchanok Mabklang, Vithaya Pansringarm

ABD-Fransa-İngiltere-Çin-Kamboçya ortak-yapımı 

 

Gerçekten de her açıdan şaşırtıcı, ürpertici, mide bulandırıcı ve şok edici bir film. Ama tüm bu itici gözüken nitelikler, filmin neredeyse başyapıt düzeyine ulaşmasını da engellemiyor.

Film İngiliz boksörü Billy Moore’un gerçek öyküsünden  uyarlanmış. Tam bir maceraperest olan Billy’nin yolu, bulunduğu ‘turistik ülke’ Tayland’ın yeraltı dünyasına, yani korkunç bir hapishaneye düşüyor. Orada yüzlerce yerli mahkum arasındaki görünürde tek beyaz olma durumu gerçekten dehşet verici.

Hepsi üzerlerine bir gömlek gibi giydikleri, esmer bedenlerini tümüyle kaplayan dövmelerle dolaşan mahpuslar, Billy’in hafif adaleli bembeyaz bedenine karşı öylesine sert bakışlar atıyorlar ki...Bunlarda apaçık ırkçılıktan gizli bir şehvete tehlikeli ögeler seziliyor.

Ve hapishanede hayat günden güne korkunçlaşıyor. İşkence, tehdit, zulüm, açlık ve şiddet en gündelik şeyler sanki. Ve tecavüzün kurbanı genç bir çocuk kendini asıyor.   

Billy bu cehennemden kurtulmak için iyi yapabildiği tek şeye, boksa (ve onun kick-box denen en vahşi türüne) sığınıyor. Biraz da mahkumlara destek olan güzel bir kızın, Fame’in yardımıyla...Ve orada yapılması gelenek olan Muay Thai adlı hapishaneler-arası boks döğüşlerine sarılıyor. Ama o arada görünürde bedeni, görünmeyen biçimde de iç organları iflas etmeye başlıyor. Kolay onarılamaz olarak..   

Film sanki Rocky serisi dahil tüm ünlü boks filmlerinin ve ayni ölçüde Sing Sing’den Alcatraz’a tüm bilinen hapishane öykülerinin pabucunu dama atan bir şiddete ve gerçekçiliğe ulaşıyor. Tam bir direniş ve hayatta kalma destanı; insanın insana yapabileceklerinin en kötüsünü bulup gösterme yarışı.   

Bu yarış kimi yerlerde öylesine doruğa çıkıyor ki, dayanmak kolay olmuyor.  Hele hassas kalplere göre hiç değil. Ama midesi kaldırabilenlerin bu müstesna filmi  görmesinde büyük yarar var. İçerdiği insanlık ve de sinema  dersleri açısından...

Az bilinen bir Fransız yönetmenin elinden çıkma bu uluslararası ortak-yapım çalışmasının hemen tümüyle gerçek bir Tayland hapishanesinde ve gerçek mahkûmlarla çekildiğini not düşeyim. Baş roldeki ‘beyaz kahraman’ Joe Cole’a hayran kaldığımı da belirterek....


YARIN: İTALYAN USULÜ AŞK         


                                                 
Not: Haftanın bir diğer filmi olan UPGRADE eleştirisi  ortakoltuk.com  sitesinde.

Yazarın Diğer Yazıları

Film yok... Onun yerine, şundan bundan!..

Sevgili gazetem Cumhuriyet tam 100. yılını kutlamış. Cemal Reşit Rey kongre salonunda ve görkemli bir geceyle... ‘Mış’lı konuşuyorum, çünkü tam 27 yılımı verdiğim, bana öğrettiği gazeteciliği, kafama yerleştirdiği tüm ilkelerimi bugün T24’teki barış, hak, adalet, hukuk aramaya çabalayan muhalif yazılarımda kullandığım halde... Evet, tüm bunlara karşın; oradaki birçok ‘dostuma’ rağmen... Belki de ‘düşmanlarım’ buna engel oldu

İstanbul'da yaşamanın artı ve eksileri üzerine

Bu yazıyı yazmamın baş nedeni İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin çıkardığı aylık derginin Nisan sayısı oldu. İstanbul Bülteni adını taşıyan ve AVM'ler ya da metro istasyonlarında bulunan bu dergide, İmamoğlu'nun sevgili kentimize kattığı güzellikler öylesine iyi anlatılmıştı ki...

Kaderin elinde sönüp giden bir şarkıcının dramı

Özellikle müzikseverler için kaçırılmaması gereken filmlerden...